Translate

5 Şubat 2016 Cuma

Prag

15. Gün (15.07.2014)

   Sabah kahvaltıdan sonra toparlanıp şehri terk ettik. Yolumuz uzun, Prag’a gideceğiz. Üstelik navigasyona bu ülkeyi kayıt etmemiştik. O yüzden zorlu bir yolculuk olacaktı bizim için. Hadi hayırlısı diye yola koyulduk. Tabi önceden otelde Wi-fi' miz varken Prag’da bir otel beğendik.
   Prag’a çok zor vardık çünkü inanılmaz bir trafik vardı üstelik yol yapımları dolayısıyla oldukça fazla miktarlar da kısa aralıklarda duruyorduk. Bu yüzden Prag’a varmamız öğleden sonra 4‘ü buldu. Otel çok güzeldi ama odayı görünce hayal kırıklığına uğradık. Başka oda da yoktu üstelik. Odayı beğenmediğimizi söylediğimizde birden o güler yüzlü resepsiyonistler hırt kesildi. Yapacak bir şey yok dediler, oteldeki mutsuzluğumuz bizi engellemesin diyerek Prag‘a attık kendimizi. 
   Otelden meydana inerken öncelikle döviz aldık çünkü burada euro geçmiyordu kendi parası Çek Kronu geçiyordu. 
    Meydana inerken tarih bizi karşılıyordu...






 Önce Wenceslas Meydanındaki Prag Ulusal Müzesinin önünden geçtik. İçeri giremedik. Çünkü çok geç olmuştu. Zaten geldiğimiz yerlere hep geç kalıyoruz. Neyse bizde bol bol fotoğrafladık.

   National Museum (Prag Ulusal Müzesi), Kaspar Maria Sternberg tarafından 1818 yılında kurulmuştur. Müzenin kurulumuna tarihçi Frantisek Palacky de katkıda bulunmuştur. Doğal, bilimsel ve tarihi koleksiyonlarını barındıran müze günümüzde yaklaşık 14 milyon tane parçayla çeşitli bölümlerde sergilenmektedir.


   Müze Prag’daki en güzel binalardan biri olarak kabul edilir. Aynı zamanda Wenceslas Square‘de neo Rönesans tarzında inşa edilmiş bir bina olup ulusal kimliğin sembolü olarak da kabul edilir.



   Halk kendi içinde para toplayarak şehrin devlet opera binasını yaptırıyor. Muhteşem bir düşünce yapısı.







Güneşe doğru yürüdüğümüz için fotoğraflar biraz karanlık oldu.


    Prag  Avrupa'nın Bohemya bölgesinin orta kısmında kurulmuş bir şehirdir. Bohem hayatı yaşamak deyimi de buradan kaynaklanıyormuş. Prag'ı gezerken bohem hayatının ne demek olduğunu hemen anlayabiliyorsunuz. 
    Bu bölgede yaşayanların kültür ve sanatı içsel yaşadıkları için yaşayış şekilleri bu tarzı oluşturmuş anlaşılan. Prag gerçekten kültürü ve sanatı alabildiğine yaşatan bir şehir.



   Aşağıya doğru indikçe kalabalık artıyor. Her bir köşede bir dans gösterisi, minik bir konser, pandomin gösterisi, keman resitali .. yok yok.



    Prag'ın dünyanın en güzel kenti olduğunu söyleyenlere şimdi görünce hak veriyorsunuz. Burada her yerden canlılık fışkırıyor. Sanki dünyanın yaşam kaynağı burası gibi.



  Buradan Old Town Meydanı (Eski şehir meydanına) geçiyoruz. Meydan Unesco Dünya mirasları listesinde.
  Prag’ın en merkezi yerinde bulunan meydan birçok tarihi yapıyla çevrilmiş. 10. yüzyılda birçok ürünün uluslararası satışının yapıldığı bir yer olarak kurulmuş olan meydan ünlü Astronomik Saat, Nicholas Kilisesi ve Tyn Kilisesi ve birçok mimari harikası ev ve sarayı barındırıyor.









    Old Town Meydanı etrafında inşa edilen ilk evler 12. ve 13. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlardan bazıları hala gotik tarz özelliklerini korumaktadır. 




   Old Town Meydanı, Wenceslas Square ile Charles Bridge arasında  bulunmaktadır. Özellikle yaz aylarında turistlerle dolu olan meydan şehrin en merkezi noktasıdır.
Meydanda birçok değerli ve ziyaret edilen yapıyı görmeniz mümkündür.


   Old Town City Hall (Old Town Belediye Binası) 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Sonrasında Tyn Kilisesi yapılmıştır. Meydan zamanla Prag’ın ekonomik ve politik merkezi olmuştur.






    1311 yılından beri taç giydirme törenleri bu meydanda yapılmaktadır.1422 yılında Prag vatandaşlarının lideri olan Jan Zelivsky burada idam edilmiştir. Ayrıca İmparator Matthias’a karşı gelen 27 liderin idam edilmesi de 1621 yılında Old Town Meydanı’nda gerçekleştirilmiştir.
   Çek tarihindeki dönüm noktalarından biri olan bu olay için görülebilen 27 tane haç bu acı olayı temsil etmektedir. Bir efsaneye göre idam günü olan 21 Haziran’da 27 kişini ruhu bu meydana geliyormuş.




 İnanılmaz bir kalabalık ve meşhur Astronomik saat. Birazdan saat 6 olacak ve tüm turistler bu saati videolarına kaydetmek için yarışacaklar.



,




  Eski şehir meydanına 16. yy başında yapılan görkemli saat kulesi hala dimdik ayaktadır. Charles Üniversitesi’nde profesör olan Hunuş Usta yapmıştır. Amacı “Herkes bir gün geldiği yere geri dönecek yani elbet bir gün toprakla özleşip ölecek” mesajını vermekmiş. 
   Ama saati yapar yapmaz dünyanın en önemli adamı haline gelmiş ve adı Kraldan fazla duyulmaya başlamış. Avrupa’nın her yerinden insanlar Prag’a sadece ve sadece saati görmeye gelir olmuş.  Zamanla Hunuş Usta’ya başka ülkelerden de teklifler gelmiş fakat Hunuş usta bu teklifleri reddetmiş. Zamanla bu teklifler Kral’ın kulağına kadar gitmiş ve Kral, Hunuş Usta’nın saati başka bir yere de yapmasını önlemek için onun gözlerine mil çektirmiş. Kör olan Hunuş Usta da kendini saatin mekanizmasına bırakarak intihar etmiş. Asıl amacı saati bozmakmış. Başka bir saat ustası saati tamir edene kadar 50 yıl saat çalışmamış.

  Hunuş Usta’nın saati, Güneş’in, Dünya’nın ve Ay’ın konumlarını gösteren astronomik bir saattir. Saatin dış tarafındaki rakamlar İbranice’dir. Bu aynı zamanda Babil saatini de göstermektedir.


   Saatin etrafında 4 tane kukla vardır. Bu kuklalar insanlara neleri yapmamaları gerektiğini anlatır. Soldan en baştaki, elindeki aynayla kendine bakar; “kendini beğenmişliği”,  onun yanındaki kukla, elinde altın torbası olan bir Yahudi’dir; “cimriliği” sembolize eder. Bir yandaki kukla ise iskelettir; “yaşama karşı isteksizliği” anlatır. Sonuncu kukla, elinde mandoline benzer bir müzik aleti bulunan adam da  “gece hayatına ve sefahate düşkünlüğü” anlatır. Kısacası bu kuklalar, kendini beğenmiş, cimri, yaşama karşı isteksiz ve sefahate düşkün olmanın yanlış şeyler olduğunu vurguluyor.
    Saatin altında da insanlara yapmaları gerekenleri anlatan 4 kukla vardır. Bu kuklalar da bilime, adalete, astronomiye ve eğitime önem verme konusunda bizleri uyarır.
   Her saat başı, İsa’nın 12 havarisi de pencerenin önünden geçerek ufak bir gösteri yapar. Horozun ötmesiyle gösteri biter.


Saatle ilgili topladığım tüm hikaye bu.









  Tyn kilisesinin önünde bulunan Jan Hus Anıtı çok ziyaret edilen bir yerdir. Yakılarak öldürülen bir din adamı olan Jan Hus anısına yapılmıştır ve 1915 yılında dikilmiştir.
 Jan Hus kimdir diye araştırınca Prag' da bulunan Charles üniversitesinin rektörüymüş. Kendisi filozof, reformist bir din adamıymış. 
  Jan Hus'a göre tanrı ile insan arasında üçüncü bir varlık olmazdı. Bu felsefesini halka anlatması kilisenin ve Habsburg hanedanının dikkatini çekiyor ve kendisi 1411 yılında aforoz ediliyor. 1415 yılında da Katolik kilisesi tarafından yargılanarak 6 temmuz 1415 de Konstanz'da yakılarak öldürülüyor. Her yıl 6 temmuzda Çek cumhuriyetinde Jan Hus anma şenlikleri düzenleniyormuş .Tabi biz kıl payı kaçırmış bulunuyoruz.
   Jan Hus'un ölümünden sonra Katolik rahipleri halkı tekrar Protestanlıktan Katolikliğe geçirir ama protestanlığın yayılmasına engel olamazlar.
  1915 yılında  Jan Hus'un 500. ölüm yılı dolayısıyla bu anıt dikilmiştir.


 ;

   Buradan geri dönmek üzere ayrılıyoruz. Bir saat sonra bu meydanda caz konseri var; hazırlıklar başlamıştı bile.
   Karl köprüsüne giderken susadık, hatta bir Türk market gördük ama maalesef Türk de olsa 1 lt suya 15 TL ödeyerek çıktık. 















    
     Bu anıt Charles IV Karolo Quarto'nun anıtı, kilisenin hemen yanın buradan Karl köprüsüne çıkıyorsunuz.
     Karl Köprüsü, Vltava Nehri üzerine kurulmuş olan tarihi köprüdür. Kral IV. Karl tarafından yaptırılan köprünün mimarı Peter Parler'dir.

http://www.360pano.eu/show/?id=246   bu siteden çevrenin panoromik resmini görebilirsiniz


  Nihayet meşhur Karl köprüsü geldik. Köprünün her yerinde adım başı etkinlik var bunları izlemekten köprüyü bitiremiyorsunuz. Her zamanki gibi köprü muhteşem heykellerle anlamlanıyor. Müzikler, resim sergileri, danslar, gösteriler..Hayranlıkla geziyorsunuz köprüyü.




Bir çok fotoğraf yine güneşe doğru yönlendiğimiz için karanlık çıkmış maalesef.






 Köprünün yapımı 1357-1400 yılları arasında tamamlanmıştır. 516 m uzunluğunda, 10 m genişliğindeki köprü günümüzde yaya trafiğine açıktır ve şehrin turistler tarafından en çok ilgi gören yeridir. Yapının iki ucunda birer kule yer alır. Köprünün üstünde 30 tane heykel vardır. Aziz John Nepomuk heykeli  en ünlü olanıdır.



  Hikayesi şöyle Aziz John Kral Wencelas zamanında yaşamış sevilen rahiplerden biriymiş. Kralın karısı yani Kraliçe bir gün Nepomuk'a günah çıkarmaya gelir ve tüm sırlarını onunla paylaşır. Bunu duyan kral sırları öğrenmek ister ama bizim John anlatmaz. Kral onu ölümle tehdit eder. Bunun üzerine bizim rahipte ertesi sabah Charles Köprüsüne ilk gelecek olana sırlarının anlatacağını söyler. Tabi ki kral önceden gelir, gelirken de köpeğini getirir. Bunu gören rahip tüm sırları köpeğe fısıldar. Kralda buna sinirlenir ve rahibi tutuklatır. Daha sonrada heykelinin bulunduğu noktadan rahibi nehre atarak idam ettirir.
  Rivayete göre heykelin yapılma sebebi nehre düşerken bir hale olduğu söylenir.
Laf aramızda rahipte ölmek için sebep aramış gibi... 








  



  Bu heykelin adı Pieata, 1859 yılında E.Max tarafından yapılmıştır. 
Burası 19 yy da ölüm cezasına çarptırılan suçluların getirdiği yerdir. Elleri ve ayakları bağlanan suçluları buradan behire atıyorlar ve boğulmazlarsa masum olduklarını boğulursa suçlu olduklarını kabul ediyorlarmış. Ne vahşice.
  

















 Buradan tekrar konser alanına döndük. Konser başlıyordu kendimize oturacak bir yer bulamadık biz de herkes gibi yere oturduk. Bira içtik, patates kızarması yedik, müziği dinledik ve mutlu olduk.... 










   Daha sonra yere oturmak bize acı verdi, genç olmadığımızı hatırlayarak ve oturduğumuz yer çok kötü olduğu için kalktık. Zaten hava kararmaya başlamıştı, şehri gezerek otele vardık. İşte şehirden görüntüler..










   Burası Dancing House  (Dans Eden Ev) Ofis binası olarak kullanılıyor.“Fred ve Ginger” adıyla da bilinen yapı 1997 yılında Vlado Milunic ve Frank Gehry iş birliği ile inşa edilmiştir. Prag’daki ünlü binalardan biri olan Dancing House farklı mimarisi ile ilgi çekiyor..
  Bina ünlü dansçı çift Fred ve Ginger’in tasvir edilerek yapılmıştır. Gehry, binaya “Fred & Ginger” adını vermeyi teklif etse de Amerika Hollywood havasının Prag’a getirilmesi ihtimali ile bu fikrinden vazgeçmiştir. Fakat Dancing House yine de “Fred & Ginger” adıyla da anılıyor.




   Akşam karanlığında fotoğraflama bu kadar oldu.
   Uzun bir yokuşu çıkarak otelimize vardık. Otel gerçekten kötüydü, wi-fi bile doğru dürüst çekmiyordu. Bu yüzden ertesi gün gideceğimiz Berlin’de de kalacağımız yeri ayarlayamadık. Yarın yolculuk önce Dresden sonra da ver elini Berlin. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder