Translate

30 Temmuz 2017 Pazar

14.ve 15. gün Bordeaux, Dune du Pilat

14/Temmuz/ 2015

   Kapalı bir havaya tekrar uyandık, hazırlanıp yola çıktık, kahvaltılık bir şeyler alıp, karnımızı doyurduk ve nihayet kendimize geldik. Buradan Bordeux'a doğru yola çıkacağız yolda geyik yapacağız, güzergahı şöyle belirledik.

               



    Yol çok güzel buralarda insanın ömrü bitmez.......Saint Georges de Didonne kasabasına geldik. Burası bir sahil kasabası ve plajı çok uzun.....Havada sıcak biraz eğlenelim dedik ve arabayı park ederek sahile gittik, denize girmek keyifli olacak.




    Plaj inanılmaz güzel öncelikle çok doğal ama denize gittiğinizde adeta dibi çamurlu su içini göremiyorsunuz. Ben girmedim tabi. Sanırım her zaman böyle değildir diye düşündüm. İnsanlar alışmış burada bu tür bir denize işte o zaman bir kez daha ahhhhh Türkiyem diyorsun. Tabi bu deniz Atlas Okyanusu. Daha Okyanusta denize girmedim ama daha tatil bitmedi göreceğiz. 
  Buradan tekrar yola koyulduk deli manzaralı yollardan geçerek akşam üstü 5 civarında Bordeaux'da ayırdığımız otele yerleştik. Inter-Hotel Apolonia, şehrin dışında bir otel, aslında birkaç otel yanyana.....Eşyaları otele yerleştirdik biraz dinlendik ve tramvay ile şehrin merkezine gideceğiz. Çünkü bugün 14 Temmuz Fransa'nın Ulusal Bayramı. Dolayısıyla şehirde havai fişek gösterisi var. Aslında zamanlamayı ayarlayabilseydik bu gösteriyi Paris'te de şahit olabilirdik.


  Tramvay durağına gidiyoruz belki akşam serin olur diye eşim bana hırka getirmeye gitti. Tramvay beklediğimiz yerde deli manzaralar vardı. Burada da fotoğraf aldık.




  Şu direk olmasaymış daha güzel çekermişim fotoğrafı....Neyse tramvay geldi. Şehre doğru yola çıktık.




  Tramvayla şehre girdiğimizde en çok dikkatimi çeken şehrin binalarıydı. Apartmanların hepsi sanki özel bir dizayn ile yapılmış hepsi birbirinden güzel. Hep hayaller de olacak şey bu şehirde mümkün. 


       Bordeaux şehir merkezine geldik. Burada binlerce kişi gencinden yaşlısına herkes gelmiş gece yapılacak kutlamaları bekliyorlar. Herkes çimlere yada banklara oturmuş şarap, kahve içip sohbet ediyorlar....Biz şehri biraz gezelim dedik. Daha çok vaktimiz vardı gerçi hava karanlıktı ama yine etrafı biraz dolaştık. Ama bu şehir hakkında hiç bilgimiz yok. Tek bildiğim bir kez daha gelip gezmek olacaktır.










    Fransız Devrimi 1789-1799 yılları arasında mutlak monarşinin devrilip yerine cumhuriyetin kurulması ve Roma Katolik Kilisesinin ciddi reformlara gitmeye zorlanmasıdır. 


     Fransız devrimi sosyal bir akımdır. Devrim Avrupa ve Dünya tarihininde aslında bir dönüm noktası olmaktadır. Fransızlar bilinçlenerek Kral'ın emirlerine karşı çıkmış ve yönetimde söz sahibi olmak istemişlerdir. Ülke kitap alışkanlığı kazanarak, çocuklarına iyi eğitim vermeye başlamışlar ve bu sayede gelecekte büyük bir kültürel atılım gerçekleştirmişlerdir. Her şeyin başı eğitim ama bilimsel eğitim tabi ki.
    Fransız halkının eşitçi ve özgürlükçü düşünce tarzına karşı Kral ilk önce pozisyonun korumak istemiş, ekonomik olarak güçlü olmalarına karşı burjuvalarda bu akımı desteklemiştir. Büyük vergi borçları altında ezilen halk Cumhuriyeti desteklemeye başlamış ve devrime destek vermişlerdir. Kral bu istekleri ret edince toplum kanlı bir devrime sürüklenmiştir.



  Gece 22:00 da havai fişek gösterisi başladı. Muhteşemdi. Size çektiğimiz fotoğraflardan bir demet hazırladım.










   Muhteşem bir gösteriydi, yaklaşık 45 dk inanılmaz bir havai gösterisi sundular. Bitince kalabalık halk hiç taşkınlık yapmadan evlerine dağıldılar. Özlediğimiz manzaralar....Bizde tramvay durağına giderek tramvaya bindik ve otele gidip uyuduk.


15/Temmuz/ 2015
 Güzel bir güne uyandık, kahvaltı yapıp çıktık. Hava çok güzeldi. Bugün inanılmaz bir yere gidiyoruz. Dune du Pilat.





   Dune du Pilat rüzgarlarla oluşmuş bir kum tepesi. Fransa'nın tatil beldesi Arcachon'da bulunuyor. Ormanlık bir alandan bir çöle çıkmak sonra çölden okyanusa çıkmak bu kum tepesinin özelliği. 



   500 metre eninde ve 2,7 km boyundaki bu devasa kum yığınında 60 milyon metreküp kum bulunmakta.


   Ve çıkmaya başladık. Eşim kumdan çıkmayı istedi ben cesaret edemedim, tepeye kadar tahtadan bir merdiven yapmışlar bende oradan çıkmak istedim.



   Şimdiden söyleyeyim çıkmak hiç kolay değil ben çıkarken yine şanslıyım merdiven kullanıyorum kumda çıkmak felaket bir olay, dönüşte bunu anladım ne yazık ki...
   Tepenin orman kısmı daha dik deniz tarafına doğru olan kumlar daha yumuşak. Dolayısıyla eşimin bacakları çıkarken bitti.





   Deniz tarafından esen güçlü rüzgarların kumları orman tarafına itmesi böyle bir doğa olayına sebep olmuş.
    Milyonlarca yıl önce Pireneler'in alçalmasıyla birlikte kumlar nehir yoluyla okyanusa taşınmışlar ve Gironde'un en batısında birçok plajı oluşturmuş. Rüzgar ve dalgaların etkisiyle de yalnızca bu alanda kum tepeleri oluşmuş. 







   Nihayet tepesine geldik. Bir nefes aldık. İnsanlar bu noktada dinleniyor ve nefis okyanusu seyrederek tadını çıkarıyor. Çoluk çocuk aşağıya kumlardan koşarak inerek eğleniyorlar.




Bir yanda uçsuz bucaksız Atlas Okyanusu diğer yanda alabildiğine orman ve biz çölde.....




Mutlaka gelinmesi ve yaşanılması gereken bir yer. İnanın anlatmakla olmuyor.



  Herkes kendini kumlardan aşağı koyveriyor, kimi yuvarlanıyor kimi koşuyor.....Bizde bırakıverdik kendimizi ve birden ben kendimi sahilde buldum. Yani bu ameliyatlı belle koştum vallahi....





Özgürlük bu olsa gerek...




     Kumlar çok yumuşak. 0,3 mm inceliğinde olan bu kumlar kuartz taşından oluşmuşlar.



    Sonra kendimize bir yer bulduk buradan denize girdik..........Mutluluk bu olsa gerek diye düşünürken bu tepeyi çıkmanın bir o kadar işkence dolu olduğunu düşünemiyorduk.....







      Maalesef çıkmak çok zordu...Bir ara İlyas beni burada bırak sen kendini kurtar dedim.... Bu noktada eşim beni bekliyor. Ha ha ha......


  Sıcağın altında bu kum tepesini çıkarken tepeye nihayet vardık. Bacaklarım kasılıyordu. Biraz dinlendik ama yokuşu görünce her tarafı sızlayan ben değilmişim gibi tekrar ormana doğru yokuş aşağıya koşmaya başladık. Hakikatten bu kısım çok daha fazla dik ben merdivenle çıkarken anlamamışım....




     Muhteşem bir deneyimdi. Burası mutlak görülmeli yaşanılmalı, deli birşey....   
Burada bir çeşmede azıcık temizlendik kendimize çeki düzen verdik ve yola koyulduk. Uzun bir yolumuz var.
   Güzergah şöyle, bu noktadan İspanya'nın Bilboa şehrinde bulunan Bakio bölgesine gitmek. Bu bölgenin inanılmaz şarap güzergahlarını gezmek, yeşil sarı mavinin tüm renklerini içine sindirmek, ormanlar nehirler muhteşem bir yolda olmak, mutlu olmak böyle bir şey herhalde....
    Bağlarda kırlarda fotoğraf çalışmaları yaptık 😊














  Bayağı bir vakit kaybettikten sonra sarhoş bir vaziyette İspanya sınırından giriş yaptık. San Sebastian'a gittik. San Sebastian'da arabayı park ettik, sahilinde gezdik tabi ki dondurma yedik ve kendimize Booking'den otel aradık. Bakio bölgesinde bir otel bulduk. Ama oraya varmamız gece 23:00'ü buldu. Bir de yollar çok karanlıktı de üstelik sürekli tırmanıyoruz. İnanın nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Çık çık gecenin bir vakti sis var göz gözü görmüyor. Açıkçası ben korktum sonunda ucube bir yerde oteli bulduk otel güzel ama kimse yok herkes yatmış herhalde. 15 dk sonra ben artık arabada uyuyalım İlyas derken biri kapıyı açtı. 
    Neyse odamıza yerleştik. Oda inanılmaz lükstü. Olumusuzluklar hemen kafamızdan uçtu....Çünkü Hotel Apatamento Rural Atxurra çok güzeldi. Otel bir çiftlik evi aslında. O yüzden çok yukarı çıkmışız.


Bakalım sabah bizi ne karşılayacak diyerek uyuduk. Çok yorgunduk ama çok mutluyduk....