Translate

17 Ocak 2021 Pazar

Plitvice Gölleri -Plitvička Jezera Hırvatistan

29.06.2017 
   Sabah kalktığımızda yağmur vardı. Güzel bir kahvaltı yaparak vakit geçirdik ama yağmur dinmek bilmiyor. Arabaya otelin kırmızı bir şemsiyesiyle gittik. Çok iyi hatırlıyorum çünkü şemsiye bize hatıra kaldı. Otobana çıkana kadar yağmur devam etti. 3 saatlik bir yolculuktan  sonra Hırvatistan'a girdik. Buradan  Plitvice Göllerinin bulunduğu Lika-Senj ve Katlovac ilçelerinin bölgesine geldik. Göl bu iki ilçenin idari olarak belediyesinde yer almakta. Gölleri içine alan park Hırvatistan Dağı'nda batı ve kuzey batıda Mala Kapela sıradağları ve güney doğuda Licka Plesivica arasında yer almaktadır. 
   Arabamızı park ettikten sonra bilet almak için milli parka girdik.






























  Plitvice Gölleri Hırvatistan Cumhuriyeti'nin en eski ve en büyük milli parkıdır. Hırvatistan'ın başkenti Zagrep'e yaklaşık 2 saat mesafede bulunan göl 8 Nisan 1949 yılında Hırvatistan'ın ilk milli parkı ilan edilmiştir. Ayrıca Bosna Hersek sınırına da çok yakın bir yerde bulunmakta.





























   Plitvice Gölleri 26 Ekim 1979 yılında Unesco Dünya  Mirasları Listesine girmiştir. 1997 yılında Milli Park alanı genişletirmiş ve yaklaşık 300 km karelik bir alan sahiptir.



   
   Biletimizi aldık ve gezimize başlıyoruz. Aldığınız bilet ile gölün kenarında yürüyebiliyorsunuz daha sonra gölün kenarında kalkan motorla gölde gezi yapıyorsunuz. Sizi bıraktıkları yerden de otobüslerle tekrar kamp alanına dönebiliyorsunuz



Parkın en yüksek noktası 1280 metre ve en alçak noktası ise 380 metre imiş.


    Parka tek bir giriş var. Tekrar buradan çıkabilir yada başka çıkış noktalarına da yönelebilirsiniz.  Gölün kenarına kadar bayağı bir yürüyorsunuz. Tabi bizde muazzam doğal güzellikleri fotoğraflıyoruz. Gerçekten görülmeye değer. Mavi  ve yeşilin tonları birbirine girmiş bir yeryüzü cenneti ile karşı karşıyasınız.



     Milli Parkı yılın her günü 8:00 -19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Bu yaz tarifi olabilir yine de kış tarifelerine de bakmak lazım. Açıkçası karanlıkta buraları gezmenin pek bir eğlencesi olacağının düşünmüyorum
    Yol ahşaptan yapılmış ve son derece rahat yürüyebileceğiniz bir yol. Rahatlıkla göle iniliyor.



   Plitvice Gölleri toplam 16 gölden oluşmakta ve tabi güzel olanı bunları birbirine bağlayan şelalelerin bulunması. Göller toplam 300 kilometre karelik alanın 8 kilometre karesini kaplıyor. 




   Gölün kenarına indiğinizde gezebileceğiniz rotalar mevcut. İstediğiniz yerden başlayabilirsiniz. Ayaklarınız sizi bir şekilde götürüyor zaten. Büyüleyici gölün çevresinde yürürken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz.







    Göl sistemi daha önceden de bahsettiğim gibi isimlendirilmiş 16 tane basamaklı gölden oluşmakta. Bu göller güneyden 8 km bir mesafe boyunca 636 metre ila 603 metre rakımdan inerek dağlardan akan su ile oluşan alt ve üst göller olmak üzere ikiye ayrılırlar Jeolojik geçmişi ve karakteristik hidro-jeolojik koşulları nedeniyle, göl sistemi Üst ve Alt Göllere ayrılmıştır. Üst göller Procan Gölü, Ciginovac, Okrugljak, Batinovac, Veliki jezero, Malo jezero, Vir, Galovac, Milino jezero, Gradinsko jezero, Burgeti ve Kozjak geçirimsiz dolomitlerden oluşan 12 göl'dür. Alt göller ise Milanovac, Gavanovac, Kaludjerovac ve Novakovica Brod göllerinden oluşan dik yamaçların dar bir kanyon ile kesilmiş geçirgen bir kireç taşı tabanından oluşmuştur. Üst göller alt göllerden daha geniş, girintili ve daha yumuşak sahillerdir. Göller toplu olarak 0.77 mil karelik bir alanı kaplar ve en alçak gölden çıkarak Korana Nehri'nin başladığı Sastav'ın büyük şelaleleri ile sona ermektedir.
  




  Plitvice Gölleri Milli Parkında görebileceğiniz sekiz göl sistemi ve dört yürüyüş parkuru bulunmakta ve yıl boyunca ziyaretçilere açıktır. Ama şimdilerde duyduğuma göre üst göllerin hepsi kapalıymış. Araştırarak gitmekte fayda var. 


Parkın ve göllerin en ilginç ve çekici yanı bölgenin ormanlarla kaplı olması. Parkın en yaygın ağacı kayın ağaçları. Tüm ormanın tamamı neredeyse kayın ağaçlarında oluşmakta. Diğer bir ağaç ise köknar ağaçları. İki ağaç türü birlikte muhteşem görüntüler sunuyor.



   Tüm ziyaretçiler için bilgi panoları var.  Verilen bilgilere uyulmalı, işaretli yolları takip etmeli etrafta çöp bırakmamaları, etiketleme veya yıkıcı nitelikte hiçbir şekilde yapmamaları hakkında levhalar bulunmakta







  Göllerin rengi mavinin, yeşilin ve grinin tonlarının gibi renklere bürünebiliyor. Renkler sudaki mineral ve organizmaların güneş ışığında açığa çıkması ile oluşuyor.





   
Suyun altındaki traverten (bazı kaynak suların dibinde biriken kalkerli yada silisli tortu) bitkilerinin sayesinde su her yerde kristal berraklığın da görülüyor.












    Bölgede çok zengin fauna ve floraya sahip. Botanikçiler tarafından yaklaşık 109 familyaya ait 1146 bitki türü saptanmıştır. Bitkilerin bazıları yöreye özgü ki buna endemik diyoruz . Hırvatistan Cumhuriyeti'de bu bitkileri koruma kanunun çıkarmış. 
    Zengin bitki örtüsü yanında çok fazla canlıya da ev sahipliği yapıyor. Kurt, boz ayı, tilki gibi vahşi hayvanları görebilirsiniz. Ayrıca araştırmalarıma göre bölgede 321 kelebek türü 156 kuş türü ve farklı türden bir çok yarasa da bulunmaktaymış. Tam bir doğa cenneti.
    Bu arada bildireyim bitki materyalleri toplamak hayvanları beslemek ve gölde yüzmek yasak.


Buradan ilerleyerek tekneye bineceğiz. Gölü gezerek karşı tarafta ineceğiz.


  Plitvice Gölleri Milli Parkı bölgesi toplam su kütlesi alanı yaklaşık 2 kilometre karedir. 
En büyük iki göl, Prošćansko jezero gölü ve ve Kozjak gölün toplam su kütlesi alanının yaklaşık yüzde 80'ini kaplar. Bu göller, sırasıyla 37 ve 47 metre derinliğe sahip en derin göllerdir. Kozjak gölün de düşük gürültülü ve çevre dostu elektrikli tekneler kullanılıyor. Parktaki diğer göllerin hiçbiri 25 metreyi derinliği geçemez. İlk gölden son göle kadar olan yükseklik düşüşü 133 metredir. 



   Plitvice Gölleri Ulusal Parkında çok fazla şelale bulunmakta. Göller arasında akan en yüksek şelale 78 metre olan Veliki Salp şelalesi. Büyük şelale olarak adlandıran bu şelaleyi 25 metrelik Galovac Şelalesi takip ediyor.









   Bu taraftan da giriş yaparsanız bizim geldiğimiz güzergahın tam tersi bir rota ile gezebilirsiniz.





  Tekneden indikten sonra yukarı bir çıkış yolu var sadece. Oradan suttule otobüsler var onu bekliyoruz. Buradan geri döneceğiz. Tabi dilerseniz yürüyebilirsiniz de. İndikten sonra da tekrar geldiğimiz patikadan muazzam kanyonun fotoğraflarının çekerek yürüyoruz. Buraya gelirseniz mutlaka rahat bir kıyafet ve yürüyüş ayakkabısı şart. Ayrıca yanınıza bisküvi gibi ıvır zıvır şeyler alabilirsiniz. Ama çöpleri yanınızda taşımayı unutmayın. 


  İnsanlar binlerce yıldır Plitvice Gölleri bölgesinde yaşamaktadırlar. Bölgeye sırasıyla İliryalılar, Japonlar, Keltler, Romalılar, Avarlar, Slavlar, Hırvatlar ve Türkler tarafından yerleşimler olmuş. 6. yy da Avarlar, Hırvatlar bu bölgeye yerleşmiş. Hırvatlar, Avarların idaresine karşı çıkıp bu bölgeye kalıcı olarak yerleşmiş. 
   Ortaçağ da Moğolların sık sık yaptığı saldırılar yerleşik nüfus için kalıcı bir tehdit oluşturmaya başlayınca 1102 yılında Macaristan ile birleşmeyi seçen Hırvatistan ortaçağ krallığının bir parçası olmuş.


  1493 yılında Plitvice Gölleri'ne yakın bir yerde, Avusturya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında Krbava Sahası Savaşı meydana gelir. Osmanlıların galibiyetiyle sona eren savaşta Osmanlılar, Hırvatistan ve Macaristan'a kadar topraklarını genişletir.
   1527 yılında Hırvat Parlamentosu, Osmanlılara karşı Hırvatistan'ın kralı olarak Habsburg hükümdarı Ferdinand'ı seçer. 1538 yılında Kral Ferdinand, Osmanlı İmparatorluğu'na giden Avusturya'nın sınır bölgesine Hırvat Askeri Sınırının kurulmasını emreder. Özel yetki altında bulunan bu alanda hüküm süren yasalar, yüzyıllar boyunca yerel nüfusu biçimlendirici bir etkiye sahip olur. Bu rejimle birlikte burada yaşayan yerel halk ve Avusturya ordusunda hizmet veren birçok Avrupalı, Osmanlı baskısından kaçan Sırp Ortodoks mülteciler Batı'ya doğru büyük kitleler halinde bu bölgeye göç eder. Bölgeye bir zamanlar şeytanın bahçesi de denirmiş. (Hortus Diabolus)
    Osmanlılar, Plitvice Gölleri bölgesinde daha kısa süreler boyunca kontrol sahibi olmayı başardı. 1788'de bu bölge kalıcı olarak Habsburg hakimiyeti altına girdi. Yani 150 yıl sonra bölge tekrar Habsburg İmparatorluğu tarafından yeniden ele geçirildi. Osmanlı tehdidi azaldığında, bölge Yugoslavya Krallığı içinde Hırvatistan Banovina'nın bir bölümünü ve daha sonra Sosyalist Yugoslavya içinde Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti'nin bir parçasını oldu. Bugün Hırvatistan Cumhuriyeti'nin bir parçasıdır.



 1805 yılında bölge Napolyon'un yönetimi altına girdi ve bölgede ekonomik canlanma başladı.1814 yılında sonra  Plitvice Gölleri bölgesi Habsburg yönetimi altına tekrar geri döndü. 1850 yılından beri Askeri Sınırda sadece profesyonel askerler görev yaptı. Bu aynı zamanda Hırvatistan'da ulusal bir uyanış dönemiydi. Bu zorlu zamanlarda yerel nüfus Plitvice Gölleri'nin doğal değerlerini tam olarak anlamıyordu. Çiftçiler aç kalmamak için korumaya odaklanmak zorunda kaldılar. Örneğin, daha küçük göller toprakla dolduruldu veya insanlar nehirlerin akışını kendi ihtiyaçlarına göre uyarladılar. 1861yılında Velika Poljana'da gezginler için bir konaklama inşa edildi. Yerel halk, bu konaklamayı İmparator'un evi olarak adlandırdı, çünkü İmparator'un asker ve subayları buralarda kalıyordu. 1871 yılında ünlü Hırvat politikacı Eugen Kvaternik, Rakovica'daki göllerin kuzeyinde öldürüldü. Hırvat isyanı Avusturya makamları tarafından bastırıldı. 


  
   1888 yılında Plitvice Gölleri ve çevresine Avusturya Veliaht Prensi Rudolf'un karısı Belçika Prensesi Stéphanie'nin ziyareti gerçekleşti. Böylece bölgeye tarihte ilk kez turistik amaçlı iki yol düzenlendi. Hatta bu yolların adı hala İmparator Franz Joseph'in kızlarının isimlerini taşımakta. ''Stephanie'nin Yolu" (Hırvatça Štefanijin koydu) ve "Dorothea'nın Yolu" (Hırvatça: Dorotejin koydu)
  1890 yılında Senj'li esnaf Ante Devčić, Prošćansko jezero'da bir restorana sahip ilk oteli inşa etti. Bu inşa sırasında bölgede kalıcı hasar meydana geldi. Örneğin, travertenleri için bugün bile hala görülebilen traverten bariyerleri üzerinden kanallar inşa etti.
Bugün Labudovac olarak adlandırılan aynı yerde, Zagreb'den bir Çek olan Gustav Janeček bir restoran ve konaklama inşa etti. 
   1893 yılında Janeček, maruz kaldıkları tüm olumsuz etkilerden sonra gölleri korumak amacıyla Plitvice Gölleri'ni (Hırvat Društvo za uređenje i poljepšanje Plitvičkih jezera) koruma Derneği'ni kurdu. Toplum ayrıca göllerin bulunduğu bölgeye birde otel inşa etti. 1898 yılında parkı korumak, parkurları yükseltmek ve yollar yapmak için konserlerinden kazandığı parayı bağışlayan Hırvat opera sanatçısı Milka Ternina'nın ismi bölgenin şelalelerden birine verildi. 
        

    1. Dünya Savaşı sırasında Zagreb'deki Hırvat parlamentosu 1916 yılında Plitvice Göllerinin Korunması Kanunu'nu kabul etti. Ancak, bu yasa yeterli koruma önlemleri içermiyordu. Sonraki yıllar boyunca da  koruma çabaları bir çıkmaza girdi. Ancak 2. Dünya Savaşı sırasında Plitvice Gölleri'nde, örneğin 1940'ta Hırvatistan Komünistler Birliği'nin (Hırvatça: Savez komunista Hrvatske, SKH) ilk gizli bölgesel konferansı gibi çok önemli toplantılar yapıldı. 14 Haziran 1943 yılında Hırvatistan Halk Kurtuluşu Ulusal Anti-Faşist Konseyi'nin (ZAVNOH) kurucu oturumlarından biri Plitvice Gölleri'nde gerçekleşti. Bu 2.Dünya Savaşı sırasında Hırvatistan'daki faşist karşıtı hareketin en yüksek yönetim organıydı. 2.Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, bu bölgenin eşsiz bir doğa olduğu kabul edildi ve 8 Nisan 1949'da Plitvice Gölleri milli park alanı olarak ilan edilerek parkta doğa koruma tedbirleri alındı.


   1960 yılında Plitvice Gölleri'ne ile modern bir yol bağlantısı kuruldu ve bu da trafik hacminin artmasına neden oldu. Bu yıllarda Hırvat mimarların yenilikçi planlarına göre birkaç otel restoran ve binalar kuruldu. Ancak, mevcut standartlara uyan bazı binalar 1980 yıllarında Komünist yetkililer tarafından yıkılmıştır.
  1962 ve 1968 yılları arasında Karl May'in Gümüş Gölün Hazinesi romanlarının dan esinlenilerek çekilen Tresure of the Silver Lake adlı film Plitvice Gölleri'nde çekilmiştir. Gümüş Göl filminin manzaraları Kaluđerovac Gölün manzaralarıdır.



  1970 yılında milli parkın ayrıntılı tapu kayıtları kaydedildi. Park 1979 yılında UNESCO Dünya Doğal Miras Listesi'ne "olağanüstü doğal güzelliği yanında kimyasal ve biyolojik olarak sürekli traverten üretimi (tüf) yapması dolayısıyla girmiştir.

   1980 yılında Yugoslavya'da turizm patlaması yaşandı. Plitvice Gölleri Milli Parkı kısa sürede Yugoslavya'nın en popüler turistik mekanlarından biri haline geldi. Bununla birlikte, 1990 yılların başında milli park tarihinde bir başka büyük dönüm noktası yaşadı. 1991 yılının Mart ayında  Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı'nın ölümle sonuçlanan ilk silahlı çatışmasının olay yeri Plitvice Gölleri oldu ."Plitvice Kanlı Paskalya" olarak da bilinir. Park, çatışma sırasında Slobodan Milošević ve Yugoslav Halk Ordusu (JNA) tarafından desteklenen yerel Sırp isyancılar tarafından ele geçirildi ve çatışma sırasında oteller ve diğer tesisler hasar gördü. Bölge 1995 yılının Ağustos ayında  Fırtına Operasyonu sırasında Hırvat Ordusu tarafından tekrar ele geçirildi ve Sırp nüfusunun çoğunluğu buradan gönderildi.
   1991 yılından 1995 yılına kadar olan savaş sırasında milli parktaki birçok bina yıkıldı veya yakıldı. Park savaş yıllarında görünen mayın riski nedeniyle UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yeri tehlikeye girdi. Savaştan sonra Plitvice Gölleri mayınlardan temizlenen ve yenilenen ilk alanlar arasındaydı. Ancak parkın uzak alanların bazı yerlerinde hala mayın içerdiğinden şüpheleniliyor. 
     2000 yılında ulusal parkta yeraltı tribün akışlarını korumak için 102 kilometrekarelik bir alan daha genişletildi.



    Milli park içerisinde sürekli bilimsel araştırma projeleri yürütülmekte ve yeni koruma önlemleri uygulamaya çalışmaktadır.
   Ancak Göllerin etrafındaki yüksek turizm ve yasa dışı inşaat nedeniyle kirlenme hızla ilerlemektedir. Bunun sonucunda da gölleri çevreleyen ormanlara ve göllere zarar verilmektedir. Bu durum da parkın UNESCO Dünya Mirasları listesindeki yerini tehdit etmektedir.
                 


Plitvice Gölleri bugün Hırvatistan'da en sık ziyaret edilen turistik yerlerden biridir. Muhteşem ve büyüleyici bir doğa, kültürel ve turistik önemlerinden dolayı yerel ekonomi için vazgeçilmez bir yer olmuş. Yılda yaklaşık 1.000.000 ziyaretçi ile bölgenin ekonomik kalkınmasına büyük katkıda bulunmaktadır.


   
  Arabamıza bindik ve Hırvatistan'dan aşağıda doğru inerek Dubrovnik' e dümeni çevirdik. Ağaç ve yeşilliklerden yoksun dağlardan Dalmaçya kıyılarına inerken ilk karşılaştığımız kasaba Obrovac adlı bir kasabaydı. Dağların arasında nehrin iki yanın oluşmuş bir kasaba muazzam görünüyor. Kasabada kalmadık gezemedik ama bir kaç foto aldım. Hava kararmadan evvel hava geceyi geçireceğimiz Lozovac kasabasına gitmemiz gerekiyor.  Çünkü yerimizi ora ki bir otelden ayırdık.





   Obrocov Zrmanja Nehri kısında konumlanmış Kuzey Dalmaçya'da bulunan liman kasabası. Nehir kasabanın ortasında geçiyor ve kasabaya çok değişik bir görüntü kazandırıyor. Zrmanja Nehri'nin boyu bu arada 12 km ve bir de gezebileceğiniz kanyonuda mevcutmuş. Ben görmedim belki tepelerden görmüş olabiliriz ama emin değilim. Kasabada gezmek isterseniz diye yaptığım araştırmalarda Krupa Manastırı, Roma yerleşim yerleri ve kalıntıları, orta çağdan kalma kiliseler bulunmakta.
   Locavac'a geldiğimizde hemen otele girdik. Çünkü yol hem sıcak hem de yorucuydu ayrıca 3 saatlik bir Plitvice gezisi bitirdi bizi. Kalacağımız otel Vrata Krke. Aslında burada süper bir Krka National park varmış orayı kaçırmışız artık bir daha ki sefere diyorum