Translate

13 Şubat 2016 Cumartesi

Berlin

17. Gün (17.07.2014)
  
   Sabah erkenden kalktık kahvaltımızı yanımıza aldık ve Berlin sokaklarına attık kendimizi. Metro ile yine Charlie noktasına gittik. Burada Berlin Duvarı ile ilgili bilgiler, müzeler, galeriler var. Önce buraları gezelim dedik.

  CheckCharlie (Çarli Kontrol 
Noktası) bölünmüş Berlin ‘de 1961 senesinden 1990 senesine kadar üçüncü ittifak geçiş noktası olarak kullanılan geçiş kapısıdır. 

   Bu geçiş kapısı sadece müttefik askerleri, büyükelçiler, bu kişilerin aileleri, yabancılar, Federal Almanya'nın Demokratik Almanya'daki temsilcileri ve çalışanları ve Demokratik Alman üst düzey yöneticileri tarafından kullanılabiliyordu.




Doğu ve Batı Berlin arasındaki ittifak birliklerinde görev yapanların karşılaşma noktası olan yer aynı zamanda Doğu-Batı arasındaki trafiğinde en yoğun olarak gerçekleştiği bölge oldu. II. Dünya savaşının bitiminden sonra 27 Ekim 1961'de bu noktada karşı karşıya gelen Sovyetler Birliği ve ABD asker ve panzerleri 16 saat boyunca tek bir kurşun atmadan karşılıklı beklemişlerdir. O tarihte atılacak tek kurşunun 3. Dünya Savaşının başlangıcı olacağı düşünülmektedir.
Söz konusu gerginlik, zamanın ABD başkanı J. F. Kennedy'nin Sovyet Başkanıyla yaptığı görüşmeler sonucunda giderilmiştir. Kasım 1998 tarihinden itibaren Frank Thiel tarafından hazırlanmış olan Sovyet ve Amerikalı asker portreleri 1961 yılında ültimatomların verilmesinden sonra karşı karşıya gelen iki tarafın panzerlerini temsil ediyor. Soğuk Savaşın diğer kalıntıları olarak ise bariyerler, geçiş noktası sinyal sistemi ve Berlin Duvarı anıtı bu alanda sergileniyor. Günümüzde söz konusu noktada geçmiş tarihlerde Dünya savaşına neden olabilecek büyüklükte olan ama atlatılan krizler, bilboardlar şeklinde anlatılmaktadır. Söz konusu krizler örnek olarak "Küba Füze Krizi" olarak da bilinen, Sovyetler Birliği'nin Küba'ya nükleer silah yerleştirmesi gösterilebilir. Buradaki ABD bölgesine ait kontrol kulübesi orijinal değildir, orijinali Müttefikler Müzesinde'dir (Vikipedi)


    Berlin Duvarı /(Berliner Mauer) Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya'ya kaçmalarının önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin'de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvardır.
   Çarli Kontrol Noktasının hemen yanında o döneme ait yaşanmış bazı fotoğrafların bulunduğu açık hava sergisini gezebilirsiniz. 

  



   
  2. Dünya Savaşı’ nın sonunda savaşı kaybeden Almanya  ve başkenti Berlin işgal kuvvetlerince Amerikan, Fransız, İngiliz ve Sovyet bölgesi olarak dörde bölündü. Kısa süre sonra Batı ittifakı benzer şekilde olan yönetim birimlerini birleştirdi ve tek bir yönetim bölümüne dönüştü. Sovyetler Birliği ise bu birleşmeye karşı çıktı. Batılı işgal kuvvetleri Sovyetler'e karşı Almanya'yı tekrar inşaya girişip komünizme karşı karakol kurmayı amaçladı. Sovyetler de bu girişime karşı Doğu Almanya'da yeni bir rejim kurmaya girişti. 


    Ekonomisi sosyalizme dayanan, siyasi yönetimi otoriter olan Doğu Almanya'dan Batı'ya kaçışlar büyük ölçüde Berlin'den gerçekleşiyordu. Doğu ile Batı arasındaki katı sınır 1952'de çizilmişti bile. Sadece Berlin metrosunu kullanarak 1955 yılına kadar 1950'lerin başında büyük bir ekonomik büyüme yakalayan Batı Almanya'ya 270 bin insan kaçmıştır. Zamanla tel örgü ve mevzuat değişiklikleri de Batı'ya kaçışı engelleyemez duruma getirmişti. Bunun üzerine bu kaçışları engelleyici bir duvar örme fikri, dönemin Sosyalist Birlik Partisi (SED) lideri Walter Ulbricht'in bir şeyler yapılması gerektiği konusunda Sovyet liderlerine danışması ve onaylarını alması sonucu ortaya atılmıştır. Nitekim Sovyetler Birliği, Batı Berlin'i Doğu Almanya sınırları içinde bir fesat yuvası, kapitalizmin kalesi, karşı propaganda merkezi olarak gördüğü için Berlin Duvarı'nı örmeyi çözüm olarak benimsedi.(Vikipedi)
















   Batı'da yıllarca "Utanç duvarı" (Schandmauer) olarak da anılan ve Batı Berlin’i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989’ da Doğu Almanya'nın, isteyen vatandaşların Batı'ya gidebileceğini açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkıldı.


  1961 yılında Berlin Duvarı'nın yerine önce sadece basit bir tel örgü çekildi. Daha sonra bu örgünün yerine adı kapitalist batıda "Utanç duvarı" olarak da bilinen Berlin Duvarı inşa edildi ve bu tel örgü duvarın üstünde yeniden yer aldı.
  Doğu tarafına bakan duvar kaçmaya yeltenecek insanların kolay görünmesi için beyaza boyanmıştı. Buna karşılık Batı Almanya'ya bakan taraf ise grafitti ve çizimlerle doluydu. Doğu kısmında duvar boyunca yerde çelik kapanlar ve mayın tarlaları bulunuyordu. 186 yüksek gözetleme kulesi ve yüzlerce lamba konmuştu. Doğu tarafında motorsikletli ve yaya polisler ve köpekler de kontrol halindeydi. Duvar boyunca 25 karayolu, demiryolu ve suyolu sınır kapısı yer alıyordu. Tüm bu kontrol ve gözetlemelere rağmen, yaklaşık 5 bin kişi tüneller, evde yaptıkları balonlar ve bunun gibi yollarla, Doğu'dan Batı'ya kaçmayı başardı.
  Duvarla birlikte Doğu'dan Batı'ya kaçışlarda en büyük dramlardan biri de Bernauer Strasse' de yaşandı. Nitekim bu sokaktaki evler Doğu'da yer almalarına rağmen ön cepheleri Batı'daydı. İlk başlarda pencerelerden yaralanmayı ve sakatlanmayı göze alan kaçışlar oldu, sonraları bunu önlemek için evlerin pencereleri tuğlalandı. Kısa bir süre sonra ise bu evler tamamen yıkılarak yerlerine duvar örüldü. Doğu'dan Batı'ya kaçmak isterken yaşamını yitiren ilk kişi olarak bilinen Ida Siekmann, 22 Ağustos 1961'de işte burada can vermişti. Günümüzde eski Berlin duvarının bu bölgesinde duvarın bazı kalıntıları ve konuyla ilgili bir müze bulunmaktadır.
24 Ağustos 1961'de ise ilk kez silah gücüyle, 24 yaşındaki Günter Litfin'in Spree nehri üzerinden kaçışı ölümcül olarak engellendi. Sınır nöbetçilerinin mermileriyle yaşamını yitiren son kişi ise, duvarın yıkılmasından 9 ay kadar önce 6 Şubat 1989'te kaçmaya çalışan Chris Gueffroy oldu. Berlin duvarını aşmak isterken can verenlerin sayısı hala kesin olarak bilinmemekle birlikte, en az 86 en fazla ise 238 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Duvar boyunca burada yaşamını yitirenleri anımsatan pek çok küçük anıta rastlamak mümkündür.(Vikipedi)








  Burada içinde savaş döneminde kaçmak için kullanılan enteresan tekniklere dair birçok görsel var. Biz içeri girmedik ama girmek isteyenler için Giriş:12,5 Euro, saat 22:00’a kadar açık. Akşam da balonla etrafı seyredebiliyorsunuz. Onun da elbet bir bedeli var.






   Aynı bölgede bulunan Yahudi müzesine geçtik. Yahudi müzesi çok merak ettiğim bir yerdi. Ama ne yalan söyleyeyim bir daha gir deseler hiç sanmıyorum. Daha girişte inanılmaz bir tavır içindeler. Sanki bize zoraki bilet satıyorlarmış gibi, herkesten nefret ediyorlarmış gibi. Müzede kala kala o kasvetli hava üzerlerine sinmiş bence. Her neyse 16 € iki kişi giriş parası ödedikten sonra çok iyi alınan tedbirlerle müzeye girdik ama önce eşyalarımızı vestiyere bırakmamız gerekmekteydi. Çantalarımızı vestiyere verdik. Burada da sıkıntılar yaşadık. Bir yabancı ile bize aynı fişi verince yanlış olduğunu dile getirdik ama bize açıklama yapmamıza izin vermeden azarlar şekilde konuşunca artık ipler koptu ve bizde gereken cevapları verdik. Çok tuhaflar. Tabi ki akşam şikayet maili attık. Özür cevabı da geldi ama bence bunlar formalite olarak yapılan şeyler, çok kaba ve saygısız olduklarını düşünüyorum.

 Berlin Yahudi Müzesi üstten görünümü

       Berlin Yahudi Müzesi(Jüdisches Museum Berlin) Berlin'de yer alan ve iki bin yıllık Alman Yahudileri anısına adanmış bir müzedir. Müze iki yapıdan oluşmaktadır. İlki Almanca Kollegienhaus denilen 18.yy da inşa edilmiş eski bir mahkeme binasıdır. Diğer yapı ise müze için özellikle inşa ediliş ve Daniel Libeskind tarafından dekonsrüktivizm stilinde tasarlanmış yeni binadır. Berlin Yahudi Müzesi Almanya'nın yeniden birleşmesinden sonra Berlin'nin yeniden inşaası sırasında tamamlanmış ilk binalardan biridir. Müze kapılarını ziyaretçilere 2001 yılında açmıştır.(Vikipedi)




    
  Buradan çıktıktan sonra TripAdvisor’a yüklediğimiz Berlin’i adım adım gezmeye başladık. Bu bölgeye en yakın olan bölge olan Alexander meydanına geçtik. Alexander meydanı Mitte ilçesinde Spree nehri ile Berlin Katedrali'nin yakınlarında, Berlin'in merkezinde bulunan bir meydan. Yerel halk arasında çoğunlukla kısaca Alex olarak adlandırılmakta olan meydanda çeşitli alışveriş merkezleri, dünya restoranları, tramvay ve otobüs hatları merkezi bulunuyor. Tv kulesi ve müze adasına yakınlığı ile ulaşımın kesiştiği en önemli yer. Berlin'i gezmek için başlangıç noktası yapılabilecek bir mekan.
  Alexanderplatz ismini Rus çarı 1. Alexander'dan almıştır. Bu meydanda geçmişte çok şiddet olayları yaşanması yanı sıra özgürlük ve barış anılarının gerçekleştiği bir yerdir. Bir nevi Taksim meydanı gibi. Ama nerede Taksim nerede Berlin Alexanders meydanı. Gerçi bizde artık özgürlük ve barış anılarının gerçekleştiği bir meydan da yok zaten....

       Berlin’in ulaşım merkezi olmasının yanı sıra, tepesine çıkmak isteyebileceğiniz TV kulesi de bu meydana yer alıyor. TV kulesine çıkmak istiyorsanız ücret 12,5 Euro. Gece çıkma şansınız da var (12’ye kadar). Tepesinde döner bir restoran varmış Berlin'i komple görebiliyormuşsunuz.


St Marien Church Berlin'in ikinci en eski ortaçağ kilisesidir.







  Şimdilerde İspanya'nın Real Madrid takımında forma giyen Mesut Özil’in kocaman reklamını görüyorsunuz. 
  Buradan 5 dk uzaklıktaki Berlin’in simgelerinden biri olan Berliner Dom (Berlin Katedrali) bulunuyor.




   İkinci Dünya Savaşı’nda büyük hasar almış olan katedral 2006 yılında şimdiki halini almış. Berlin Katedrali, içinde hiçbir zaman bir piskopos yaşamadığı için gerçek anlamda bir katedral olmamıştır. Eğer merak ediyorsanız içini gezebilirsiniz (6 €). Biz dışarıdan bakmakla yetindik
   Kaiser II. Wilhelm' in yaptırdığı Prostan kilisesi, Berlin'in en büyük kiliselerinden olup konser gibi bazı etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Friedrich ve eşi bu kilisede gömülüdür.



















Bu bölgeden ayrılıp müzeler adasına gidiyoruz. Zaten hemen hemen hepsi aynı bölgedeler.



Önce Alte National Galeria (Eski Ulusal Galeri) 
gittik.1876’da Ulusal Galeri olarak açılmış Friedrich August Stüler’in tasarımı olan bina 1944’de 2. Dünya Savaşı sebebiyle ciddi hasar görmüş. 1949 yılında yenilenmiş. Ulusal anlamda Almanya’yı en iyi  temsil eden resim müzesidir.















    Museumsinsel (Müzeler Adası) de 5 farklı müze bulunuyor. Altes Museum (Eski Müze),
Neues Museum (Yeni Müze), Alte Nationalgalerie (Eski Ulusal Galeri), Bode Museum
(Heykel koleksiyonları ve geç dönem antik ve Bizans sanat eserleri) sergileniyor. Pergamon Museum (Bergama Müzesi), Müzeler Adası’nın son müzesi olarak 1930'da inşa edilmiş. Alman arkeologlar tarafından Bergama’dan alınan Bergama Zeus Sunağı, Milet’in Pazar Kapısı, İştar Kapısı ve Mshatta Alınlığı gibi bölümler orjinal yerlerinden alınıp bu müzede tekrar birleştirilmiş. Bu eserlerin Türkiye’ye geri getirilmesi için iki ülke arasındaki görüşmeler sürüyor.
    Bütün müzeler burada hepsini gezebilirsiniz, hatta müzelerin hepsini gezmek için müze kartı almanızda oldukça avantajlı neredeyse üçte birine karşılık geliyor.






   
Müzeler bölgesinden çıkıp Spree nehrine geldik. Karşıya geçmek için üzerindeki köprüden geçiyoruz ve etrafı fotoğraflıyoruz. İşte köprü ve etrafının fotoğrafları.









   Spree nehrinde moleküllerin birleşimlerinden oluşan insan varlığının sembolize edildiği alüminyumdan yapılmış bir figür göreceksiniz. Bu Jonathan Borofskys tarafından yapılmış 30 metre yüksekliğinde 45 ton ağırlığında üç tane alüminyum figür, Oberbaum köprüsünün yanında nehrin içi kısmında dikili durmaktadır.


  Buradan 1 saatlik bir yürüyüşle çarşıları gezerek otele geldik. Biraz dinlendik bir şeyler atıştırdık ve tekrar dışarı çıktık şimdiki durağımız Berlin Duvarına yapılmış olan resimlerin bulunduğu bölgeye gidiyoruz. East Side Gallery (Doğu Yakası Galerisi-Berlin Duvar kalıntısı)



    East Side Galery (Doğu Yakası Galerisi), uluslararası bir özgürlük anıtı. Berlin’in Frridricshain Kreuzberg semtindeki Mühlenstraße boyunca Berlin Duvarı’nın 1.3 km uzunluğunda bir parçasıdır.
  Galeri 1990 yılında Berlin Duvarı'nın doğu yakasında dünyanın çeşitli yerlerinden ressamların yaptığı 105 resim içermektedir. East Side Gallery, iki Alman sanat derneği VBK ve BBK'nın birleşmesinin ardından oluşturulmuştur. Kurucu üyeleri Bodo Sperling, Barbara Greul Aschanta, Jörg Kubitzki ve David Monti'dir.
   Dünyadaki en büyük ve en uzun süre ziyarete açık kalan açık hava galerilerinden biridir. Jürgen Grosse (INDIANO), Dimitri Vrubel, Siegfrid Santoni, Bodo Sperling, Kasra Alavi, Kani Alavi, Jim Avignon, Thierry Noir, Ingeborg Blumenthal, Ignasi Blanch i Gisbert, Kim Prisu, Hervé Morlay VR ve diğer sanatçıların resimlerini içermektedir. Bu resimler değişimin zamanını geldiğini ve tüm dünyada daha iyi daha özgür bir gelecek umutlarını vurgulamaktadır.
   Haziran 2006'da O2 World Stadyumundan Spree nehrine ulaşım sağlamak amacıyla 40 metrelik bir bölümü orijinal parçanın batısına taşındı.(Vikipedi)



  Yüzlerce metre uzunluğundaki dünyanın en büyük açık hava sergisini görmelisiniz. Ünlü grafiti sanatçılarının duvara boylu boyunca yaptığı resimler ziyaret eden herkesi etkiler. Ben inanılmaz etkilendim. Çektiğimiz fotoğraflardan bazıları.


































































































   Çok yorulduk tabi ama gitmemiz gereken bir yer daha vardı. Parlemento Binası. Birde Reichstag. Tabi buraya otelden çıkmadan rezervasyon yaptırmak istedik ama süre bitmişti. Ertesi güne veriyorlardı, biz de yarın Berlin'den ayrılacağımız için bilet alamadık ama gittiğimiz yerde binaya girmek için şansımızı deneyecektik.
   Metro istasyonu aramaya başladık ve bulduk. Metroyla tekrar şehir merkezine indik. Hükümet binasına giderken tekrar müzelerin bulunduğu bölgeden geçtik. Hem yorulduk hem de hiçbir şeyden geri kalmıyoruz.
  Her yerde gençler, yeşilliklerde oturmuştu, görüntü muhteşemdi, bizde burada biraz daha takıldık.






    Yürüyerek Parlemento binasına doğru gittik. Yürümekten ayaklarımıza kara sular indi. Gün içinde 20 bin adım atmışız. Ama şehri gezmenin tadı gerçekten böyle çıkıyor. 




  Brandenburg Gate (Parlamento binası) 1788-1791 yılları arasında yapılmış, soğuk savaş boyunca, Doğu Berlin’de bulunmuştur. 
  Parlemento binasının oraya geldiğimizde daha çok erkendi. Niye erken diyecek olursanız buranın gece ışıklandırması çok güzel, bütün turistler bunu bekliyordu. 
  Bu meydanda bir de ilginç bir olaya şahit olduk. Bir kalabalık olduğunu gördük, bir de baktık ki bir delikanlı sevgilisine evlilik teklif ediyor. Çok romantikti tabi hemen fotoğrafladık, limuzini de unutmadık tabi.







  
   Buradan Reichstag bulunduğu yere geçtik. Burası Hitler’in Almanya’nın başına geçişine kadar Almanya parlementosu'nun toplandığı yerin ismidir. Burayı çok övmüşlerdi. Giriş ücretsiz, ancak bir rezervasyon yaptıramadığımız için giremedik. Teşebbüste bulunduk ama kuralları çok katıydı.







   Burada çevreyi gezdikten sonra tekrar surların arasından geçerek havanın kararması için bir pastaneye oturup pasta yedik ve ışıkların yanmasının bekledik. Ama yorgunluktan uyumak üzereydik ve nihayet ışıklandırmalar yanmaya başladı, biz de fotoğraflarını çektik. 










Evet artık çok yorulmuştuk, metroya binip otele döndük hemen uyuduk.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder