Translate

5 Şubat 2016 Cuma

Dresden, Berlin

16. Gün (16.07.2014)

   Otelin kahvaltısı güzeldi. Neyse ki bir şeyini beğendik. Ödemeyi yapıp yola koyulduk. Bu güzel şehri terk ederken Dresden hakkında yazılar okumaya başladık. Navigasyonumuz olmadığı için şehirden çıkmamız epey zor oldu. Ne zamanki Almanya sınırından içeri girdik navigasyon çalışmaya başladı çocuklar gibi sevindik ne yalan söyleyelim. Dresden hakkında önceden bir bilgi edinememiştik; gecede wi-fi olmayınca gezilebilecek bir çok yeri es geçtiğimizi yazıyı yazarken yapmış olduğum araştırmalardan öğrendim. O yüzden kendi gezimizi yazarken diğer bilgileri de size aktarmaya çalışacağım.
  Prag Dresden arası 120 km kadar ama Prag'dan 60 km sonra Yahudi kamplarından biri olan Terezin Kampı  bulunuyormuş. Burayı gezmedik maalesef.
   Almanya`nın 15 eyaletinden biri olan Saksonya`nın (Sachsen) başkenti olan Dresden Elbe nehrinin kıyısında kurulmuştur. 




     Dresden tarihi, sanatı ve doğa üçlemesiyle Elbe`nin Floransa`sı olarak anılıyor. Şehre vardığımızda öğlen olmak üzereydi havada bir hayli ısınmıştı. Şehir Elbe nehri ile Astadt ve 
Neustadt olmak üzere ikiye ayrılmış. Bu iki yakayı da Augustus köprüsü birleştiriyor.
     Arabayı park ettikten sonra direk Zwinger Sarayının olduğu Alstadt bölgesine gittik. Yani eski kısmı gezdik. Zaten sadece bu bölgeyi gezmemiz 2 saatimizi aldı.




   Dresden’in en önemli yapılarından biri Zwinger Sarayı. 1710-1732 yılları arasında Güçlü August tarafından yaptırılmış. Bu Barok mimarisi örneği Güçlü August ‘un Fransa‘da ki Versay sarayını gördükten sonra yaptırdığı söyleniyor. Şimdi oraya doğru gidiyoruz... 
  


   Zwinger iki sur arasında ki yer anlamına geliyor. Sarayın bulunduğu yerinde adı da Zwinger.
   Bu arada gezimiz tam öğle sıcağına rast gelince ben saraya girerken eşimde arabadan şapkaları almaya gitti. 











   Saraydan içeri girdiğinizde çok büyük bir avlu ile karşılaşıyorsunuz. Birden hangi köşeye gitsem paniğini yaşıyorsunuz.
   İçeride havuzlar, geniş galeriler, galerileri birbirine bağlayan köşkler bulunmakta. Her bir köşeden fotoğraflamaya çalıştım. 






     Zwinger Sarayı 16 yy'ın ilk yarısında yapılmış bahçenin büyüklüğü ve peyzajı ile turistlerin çok dikkatini çekmektedir. 















   Buradan sarayın bahçesine giriş tam karşısından ise sergilerin tanıtıldığı bir küçük tünelle tiyatro meydanına çıkıyorsunuz.








Porselen sergisinin bulunduğu yer. Porzellansammlung
Old master picture gallery






    Galerilerde çeşitli sergiler bulunmakta. Benim en ilgimi çeken Matematik/fizik salonu adıyla çağrılan bir sergi salonu. Bu sergi 2000 kadar sanat ve bilimsel aletler barındırılıyor.
  














   Galerilerdeki sergilerden biri de dünyanın ikinci büyük porselen müzesi. Birincisi nerede diye sorarsanız Topkapı'daymış.
   Dresden, Denkmal Martin Luther, Frauenkirche, Ruine










   Bahçeden çıkışta çok büyük bir alanla karşılaşıyorsunuz. Bu meydanda Dresden Sakson Devlet Orkestrası, Dresden'in önemli bir kilisesi olan Hofkirche, Güçlü August'un heykeli, Fürstenzug panosu, Fraunkirche (Kadınlar kilisesi), Elbe nehri, Avrupa'nın balkonu olarak da adlandırılan (Brühlsche Terrasse) terası bulunmakta. Şimdi bunları hep birlikte gezelim.



    Önce bahçeden çıkıyoruz. Tiyatro meydanına geliyoruz































  En dikkat çeken yapılardan biri Yunan-Rönesans-Barok mimarisi ile yapılan diğer opera binalarından farklı bir yapıya sahip Semperope Binası,  dünyanın en eski orkestrası olarak kabul edilen Dresden Sakson Devlet Orkestrasına ev sahipliği yapıyor. 




   Orkestranın konser salonu bu muhteşem opera binasında. 1871-1878 yılları arasında yapılan bina 1945 de ki bombardımanda harap olup yeniden yapılmış.


İnternetten alındı



   Şehrin en önemli kiliselerinden biri olan Hofkirche'i görüyoruz. Hofkirche 1738-1751 yılları arasında inşa edilmiş Saksonya’nın en büyük katolik kilisesidir. Üzerinde 78 tane heykel bulunuyormuş. Ben saymadım ama çok muhteşem görünüyorlar. Savaş sırasında burası da harap olmuş. Doğu Almanya döneminde yeniden restore edildikten bir süre sonra da katedral olmuştur. 


File:Dresden Hofkirche 2012 07.jpg


    Saksonya kralı Güçlü August Polonya kralı olmak için katolik olmuş. Bu kilise oğlu tarafından yaptırılmış. Güçlü August’un kalbi bu kilisede, naaşı ise Polonya-Varşova da gömülüymüş. Güçlü August'a güçlü denmesinin sebebi ise o devre göre oldukça iriyarı (1.75 cm boy) olması, at nalını eliyle ikiye ayıracak kadar kuvvetli olmasıymış ki Osmanlılar nalkıran derlermiş.






















   Güçlü August sanata da meraklıymış. Dresden'de etkisi porselen sanatı ile görünüyor. Dünyaca ünlü 102 metre uzunluğunda, 10 metre yüksekliğinde ki Meissen porseleniyle kaplanan pano görülmeye değer. Fürstenzug panosu 1870-1876 yıllarında duvar boyanarak yapılmış, boya zarar görünce duvar, 25000 porselen karo ile 1906-1907 yıllarında kaplanmış. Bombardımanda mucizevi bir şekilde sadece 654 karosu hasar görmüş.
  Panoda, Saksonya tarihinde  hüküm sürmüş 35 aile anlatılıyor.
Panoda Güçlü August`un hangisi olduğunu bulabilirsiniz. Söylentiye göre Güçlü August`un 300 kadar gayrimeşru çocuğu varmış, bunu anlatmak için sadece güçlü August`un atının cinsel organını çizmişler.


File:Dresden Fürstenzug 083.JPG



  



https://www.youtube.com/watch?v=1h0_6Gv_xqU   you tube dan izleyebilirsiniz.











    Avrupa'nın balkonu olarak da adlandırılan Brühlsche terasından Elbe nehrini ve Dresden'i seyrettik. Buradan İngilizce ismi Church of Our Lady olan, Fraunkirche (Kadınlar kilisesi) bulunduğu alana geçtik.








   Fraunkirche (Kadınlar kilisesi), Avrupa’nın en önemli Protestan kiliselerinden biri olup 1726-1743 yılları arasında yapılmıştır. Kilisenin önünde Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther'in heykeli bulunmakta.
    1945'deki bombardımandan kaçan 300 civarında kişi kiliseye saklanmış ama atılan bombalara kilise bir müddet sonra dayanamamış. Sığınanlar kaçarak kurtulmuş ama Lutheran kilisesi bombardımanda yerle bir olmuş, tek bir parça duvar kalmış geriye. Almanya birleşinceye kadar herhangi bir şey yapılmamış kilise için. Birleşmeden sonra devlet ve kişisel yardımlarla onarılmış, tekrar inşa edilmiştir. Kilisenin bir kısmı hala bombardımanın izlerini taşıyor.
    Beyaz görüntüsüyle diğerlerinden ayrılmaktadır.





 2.Dünya savaşında yerle bir olmuş Fraunkirche, Dresden Bombalanması, Dresden Katliamı olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.
   Internet ten bulduğum bombalanmış resmi. 






  Müttefik ordusu ile Amerika ve Kraliyet hava kuvvetleri , Dresden’de 28.000 binanın 24.000 tanesini yerle bir etmiştir 25.000 kadar sivil bu bombalamalarda hayatını yitirmiş

http://www.dailymail.co.uk/news/article-2951279/Seventy-years-Britain-dropped-3-900-tonnes-explosives-city-pictures-reveal-Dresden-recovered-near-obliteration-German-cultural-centre.html sitesini inceleyebilirsiniz


   Dresden aslında bu kadar değil, ama biz bu kadar araştırabildik ve bu bölgeyi gezdikten sonra biraz alışveriş yaptık, zaman öldürdük öğleden sonra da 3 gibi bu şehri terk ettik. Daha sonra bu yazıyı yazarken yaptığım bir araştırmada, Avrupa'nın en güzel su saraylarından biri olan Moritzburg’u atlamışız. Bu yer Dresden'den yalnızca 10 km uzaklıkta kuzey yönündeymiş. Ayrıca yürüyüş içinde, Dresden'in yaklaşık 30 km güneyinde başlayan Sachsische Schweiz bölgesini de es geçmişiz. Buraları da doğa gezileri için çok değerli yerler. Özellikle kum taşı ve dağ geçitlerine ilgi duyanlar için güzel yürüyüş yerleri imiş. İnşallah bir daha ki sefere diyelim.
    Dresden'den ayrıldık ve Berlin’e doğru yola koyulduk. Vardığımızda Checkpoint Charlie (Çarli Kontrol Noktasının) bulunduğu yere Friedrichstraße geldik ve arabayı park ettik. Amacımız wi-fi bulunan bir yer bulmak ve otel ayarlamaktı. Burası zaten oldukça yoğun bir bölge bizde bir Starbucksa girip otelimiz ayarladık ve bir Türk dönercisi bulup dönerimizi yedik. Burada Türk’ten çok kimse yok. Daha sonra otelimize yöneldik ertesi günü buraları gezmek için gelecektik nasıl olsa. Otelimizin bulunduğu Otto-Braun caddesineki kalacağımız otele gittik.

   4 yıldızlı Leonardo Royal Hotel Berlin, otel güzeldi güzel olmasına ama otopark ücreti istediler. Bende otele girip wi-fi sinden yaralanıp kendimize şehre daha yakın olan Holiday Inn Express otelini ayarladım. Ve bu otele gittik. Bu otel daha güzel ve merkezi idi. Merkezi olması önemli idi çünkü ertesi günü şehri yine yürüyerek gezecektik. 

   Akşam otele yerleştikten sonra tekrar dışarı çıkıp biraz yürüyüş yaptık. Sonra otele dönüp uyuduk.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder