Translate

30 Kasım 2019 Cumartesi

16.Bad Buchau( Federsee ) - Hohenzoller Kalesi -Donauwörth

20.07.2016. 
   
   Güneşli bir güne kalktık. Kahvaltımızı yaparak hiç acele etmeden yola koyulduk. 2016 tatilimize Münih'ten başlayıp Ulm'u geçerek Lichtentstein kalesinde başlamıştı. Aslında tam kalenin 50 km güneyinde Hohenzoller kalesi de vardı. O zaman gitmemiştik ama yolda ilerlerken kaleyi görüyorduk. Kale büyük bir tepenin üzerine inşa edilmişti. Başka sefere görürüz diyerek oradan ayrılmıştık. O sefer yine yolculuğumuzun sonunda bizi buldu. Bavyera'da turlarken bu kaleyi de görmeden geçmeyelim dedik ve arabayı Hohonezoller kalesine doğru sürdük.
   Giderken Ochsenhaouse kasabasının dışından geçiyoruz. Kendimizi dışarı atarak yeşile bir kez daha doyduk.



































    Yol üzerinde sağda bir tabela gördük. Bayağı ilgimizi çekti. Sazlıklarla çevrilmiş bir bataklık. Federsee gölü. 



    Federsee gölü güney Almanya'nın Yukarı Swabia bölgesindeki Bad Buchau' nun hemen kuzeyinde yer almakta. Hiç el değmemiş bu göl sazlıklarla çevrilmiş bir bataklık aslında.



 Bölge insanlar, hayvanlar ve bitkiler için doğal bir cennet niteliğinde. 2 euro karşılığında gezilebiliyor. 






   Biletimizi aldıktan sonra sazlıkların arasına inşa edilmiş tahta bir köprüyle 1,5 km yürüyoruz. Sonunda kulübesi olan platformda yürüyüş bitiyor.







   Gölün etrafı yaygın olarak çöl çayırları ve sazlıklarla kaplanmış. Gölün üzerindeki tahta köprüden yürüyerek ilerliyoruz. Etrafta sivri sinek olduğunu söyleyebilirim hatta bir tanesi feci ısırdı. Yeri 1 hafta geçmedi.


  İskele ilk kez 1911 yılında yapılmış ve o zamandan itibaren tam 4 kez yenilenmiştir. En son olarak 2010 ile 2011 yılları arasında yenilenen bu köprü tam tamına 1486 metre. Köprü üzeri kış aylarında şiddetli donlar yapabiliyormuş. 





   
  Her yerde hayvanlar uçuyor, böceğinden kuşuna kadar. Bataklığın içindeki sazlıklar başka bir olay. İçinde orkideler bile var. 











   İskelenin sonunda kuş gözetleme yerleri de var. Bu bölgeye gelenlerin ilgisini çekebilecek ve keşfedebilecekleri 265 den fazla kuş türü ve değişik bitki çeşitleri bulunmakta. 










   Her tarafım kaşınıyor vallahi. Bu kadar doğal yaşam yeter. Ama gezilmesini tavsiye ederim. Gerisin geriye dönerek yola koyulduk.










  Ve Hohenzoller Kalesine gideceğimiz yola girdik. Kale tüm heybeti ile tepede durmuş bizi bekliyordu.


  Hohenzollern Kalesi Almanya'yı yöneten Hohonzoller ailesinin konakladığı bir kaledir. Kale yaklaşık olarak 11.yy da inşa edilmiştir. Bir çok kez yıkılmış ve en son olarak  19 yy da tekrar inşa edilmiş olan orjinal halidir. Svabian Alp'lerinin üzerinde masallardaki kaleler gibi duruyor. Sanırım bu prens prenses hikayeleri hep Almanların yazdığı masallardı.Buraları kitaplarda tasvir ederken kendi kalelerini, ovalarını dağlarını çiziyorlardı. Bizde buraları görünce masallardan fırlamış diyoruz. Aslında masallar burada işte. Her neyse süper görünüyor.


    Arabayı otoparka park ettik. Buradan tepeye kadar yürüyeceğiz, yada sizi çıkaran küçük minübüsler var. Tabi bir ücret karşılığı. Tek yön 2 euro çift yön 3.30 euro. Biz doğayı da görelim diye 1 km kadar yokuş yukarı yürümeye karar verdik.Yürümeye başlayınca doğru bir karar verdik mi de düşünmeye başladık.



   Hala aile Hanedanlarının atalarının oturduğu Hohenzoller Kalesi özel bir mülkiyettir. Tüm yıl boyunca dünyanın dört bir yanından yılda 350 binden fazla turistin akın ettiği tarihi ve canlı bir yer. Geleneksel anlamda bir müze değildir ama önemli bir resim galerisi değerli gümüş ve çini eşyaları Prusya Kralı Crown'a ait sanat koleksiyonunun önemli parçalarını bu kalede görebilirsiniz. Ayrıca çok sayıda konser açık hava sineması ve sergiler de bulunmakta. Duyduğuma göre Avrupa'nın en güzel Noel pazarlarından biri de burada gerçekleşiyormuş.
   

   Hohenzoller kalesi Avrupa'nın en ilgi çekici kalelerinden biri. Özellikler konumu bakımdan eşsiz. Kale kendi adıyla anılan deniz seviyesinden 885 metre yükseklikte bir tepede konumlanmış. Çevredeki yeraltı su kaynakların yarattığı bulutlar sayesinde kale bazen sislerin arasından görünüyor. Bu da kaleye değişik bir çekicilik kazandırıyor.


   Kaleye yoldan da yürüyebiliyorsunuz yada daha kestirme merdivenlerden de çıkabiliyorsunuz.






  1. Kartal Kapısı- Giriş Bilet alınız   2. Kapı kulesi     3. Taşıma avlusu   4. Kale bahçesi
  5. Kale restoran, dükkanlar            6. Avlu               7. Mahzen Girişi     8. Mahzen çıkışı
  9. Katolik St Michel Şapeli           10. Protestan Mesih Şapeli               11. Teleskop
12. Kale burçları                            13. Neue Kalesi                                                                  14. Fuchsloch Kale Burçları          15. Spitz Burçları           16. Scharfeck Burçları                  17. Bahçe Burçları                        18. Bakış Noktası Zellerhorn                                              19. Bakış Noktası Feldberg           20. Bakış Noktası Stuttgart                                                21. Su Kulesi                                 22. Otopark-Hediyelik eşya dükkanları- Bilet Satış-Lavabo




   Hohenzoller Kalesi oldukça eski bir kale ve tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. İlk tarihi kaynaklar kalenin 1061 yılına dayandığı ama gerçek yaşamın tarihi belgeleri 1267 yılını gösterdiğidir.



Kalenin Kartal kapısından giriyoruz.


    Biletimizi alıp kaleye giriyoruz. Kalenin içini de gezmek isterseniz ekstra ücret ödemeniz gerekiyor. İç mekanları gezmeden 7 euro, hepsi 12 euro ediyor. Biz iç mekan için bilet almadık.


  18 yy'a kadar kale önemli bir savunma sistemine sahip ve konum olarak da stratejik bir öneme sahipmiş. 15 Mayıs 1423 yılında kaleye yapılan bir çok saldırı sonucunda kale tamamen yıkılmış. 1454 ve 1461 yılları arasında Katolik Swabian Hohenzoller tarafından bir sığınak olarak tekrar inşa edilmiştir. 1618 - 1648 yılları arasında olan 30 yıl savaşları sırasında 1634 yılında Wurttembergers tarafından çok kısa bir sürede işgal edilmiştir. Savaşın sona ermesinin ardından kale Avusturya Veraset Savaşında Habsburg'un eline geçmiştir. 



 18. yy sonlarına doğru kalenin stratejik önemi bitmiş harap olmuş ve unutulmaya yüz tutmuş. Tüm orijinal yapılar tahrip olmuş sadece orta çağ şapeli günümüze kadar orijinal halinin korumuştur. 1819 yılında Prusya Kralı IV.  Frederick William atalarının izinden giderek şatoyu inşa etmeye karar vermiş. Kale 1850 yılında neo-gotik görünümünde modern bir tarza kavuşmuştur. Bu tarz Berlin'de yaşayan mimar Friedrich August Stüler'in çabaları sayesinde olmuştur. Kalenin modern görünümü Gotik Uyanışın eğilimlerinin bir sonucudur deniliyor. Kale Prusya'nın ünlü kale mühendisi Moritz Karl Ernst von Prittwitz tarafından tüm heykellerde Gustav Willgohs tarafından yapılmıştır.


   
Prusya Prensi Louis Ferdinand  ve karısı Prenses Kira 
19 yy da kale artık donanımlı savaş kalelerinden biri haline gelmiş.
1952 yılında Prusya prensi Louis Ferdinand ve karısı prenses Kira kalede bir vakıf kurmuşlar.            
    Vakıf kimsesiz ve fakir çocuklara için sosyal imkanlar sunmak için kurulmuş. 
    22 ocak 1970 yılında meydana gelen Tübingen depreminde kale biraz hasar görmüş ama 3 Eylül 1978 yılında Swabian Alp'lerinde meydana gelen depremle büyük hasar görmüştür. 20 kişi enkazdan çıkarılmış, kale kapatılmıştır. 1990 yıllarında tadilatı tamamlanan kale şimdiki haline kavuşmuştur.



   Kaleye çok görkemli  bir şekilde giriyoruz. Sanki masallarda yaşıyormuş gibi. 2015 yılında 
''A cure for Welnees'' adlı filmin bazı sahneleri de bu kalede çekilmiştir. 2016 yılının Aralık ayında gösterime giren film bizim gittiğimiz senenin temmuz ayında çekilmiş. 3 - 4 gün sonra gitsek belki de çekimleri görecektik. Her neyse zaten korku filmiymiş bana uymaz....



  Hohonezoller Kalesi Prusya Kraliyetinden Prens Wilhelm ve ailesinin evi olduğu için kalede II.William'ın tacı Büyük Fredick' in kişisel eşyalarının koleksiyonu, Kral portreleri, o döneme ait çok sayıda özel eşyayı önemli bir çok Almam ressamlarının tablolarını kalenin içini gezdiğinizde görme imkanına sahip oluyorsunuz.




  Gizemli hikayelere de sahip olan kalede hayalet olduğuna da inanılıyor. Hayaletin yeraltı tonozunda yaşadığına dair hikayelerin aslında dar yeraltı koridorlarından gelen havanın sesi olduğu söylenir.



Kaleye tırmanış spiral bir şekilde oluyor.










    Kale bir zamanlar Almanya'yı yönetmiş olan Hohenzoller ailesinin konaklaması amacıyla inşa edilmiştir. Peki kim bu Hohenzoller ailesi.

   Sağda arması görünen Hohenzoller Hanedanlığı 12. yy Svabiyan'da ortaya çıkmış 1525 yılında Prusya Dük'lüğünün başına geçmiş ve 1701 yılında da Prusya Krallığını kurmuş 1871 yılında ise Avrupa Ulusal Birliğinin kurulmasına öncülük ederek Alman İmparatorluğunun kurulmasına yardım etmiş kraliyet ailesidir.                                        Kısaca Prusya Krallığı’nı ve 1871’den 1918’e kadar hüküm sürdükleri 2. Al­man İmparatorluğunu kuran Alman sülalesi. 1918 yılında Almanya'da Weimar Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan sürede Alman İmparatorluğu bu aileden çıkmıştır.
Hanedanlık kendisine ad olarak seçtiği Hohenzollern adını Bodensee(Konstanz) gölü yakınlarında Swabian Alp'lerinin tepesine kartal yuvasını andıran bu kaleyi yaptırırlar.


Hanedanlık Alman İmparatorluğu içindeki feodal savaşlar yüzünden 12.yy da zenginleşip büyürler. İmparatorlar da bu aileye güvenir ve onlara destek olmuştur.
  Şimdilerde kalenin sahibi olan
Prusya Prensi Georg Friedrich ve Prusya prensesi Sophie Johanna Maria. Kalenin üçte ikisi bu ailenin mülkiyetinde. Diğer üçte biri ise Swabian -Katolik hattının ailesine aittir.






Kalenin manzarası inanılmaz. Tüm doğa ayaklarınızın altında ...


















  Kalede iki tane kilise bulunmakta. Bunlardan biri St Katolik Michael Şapeli diğeri ise Protestan İsa (Mesih) (Christ Chapel) şapeli. Biz şu an Protestan İsa şapelinin önünde bulunmaktayız.


  Protestan İsa şapeli, Stuler tarafından tasarlanmış ve Almanya'nın Naumburg kentinde bulunan Naumburg Katedrelinin görüntüsünde inşa edilmiştir. 






Avluda dikkat çeken bir savaş topu da var. Çocuklar üzerine oturup fotoğraf çekiliyorlar.


 St Katolik Michael Şapeli  önceki kaleden kalma bir kilise. 13 yy dan kalan bu kilise geç Romanesk kum taşı kabartmaları ve vitray pencereleriyle Hohenzoller kalesinin en eski yapılarındandır.





   Kalenin içini de ziyaret ederseniz çok önemli tarihi eserlerle karşılaşabiliyorsunuz. II.William'in tacı, Kral Büyük Frederick'in kişisel eserleri, George Washington'un mektubu gibi gibi...






  1433-1488 yılları arasında yaşamış Hohenzollern Kontu I. Jobst Nikolaus'un bir heykeli. Kendisi bu hanedanda yer alan bir Alman asilzadesi idi. Yaşamı boyunca Hohenzollern ailesinin hükümdar kontuydu.











   Kalenin arka tarafına doğru dönerken kale duvarlarının önünde Hohenzoller ailesinin önemli bireylerinin heykelleri dikilmiş.




Friedrich William 1640 -1688 yılları arasında Brandenburg Dükü ve Prusya Düküdür. 




   Prusya Kralı I.Friedrich. 1688 yılında Brandenburg elektörü (İmparator seçimine katılabilen prens) 1701-1713 yılları arasında da Prusya Kralı olmuştur. Babası Friedrich William'ın yeteneğinden yoksun ve savurgan bir kişiliğe sahipti. 1713 yılında ikinci eşi Sophia Charlotte ile evlenir ve birlikte Berlin'de Bilim Akademisi ve Halle Üniversitesini kurmuştur.


     Prusya Kralı I.Friedrich  William.1713 ve 1740 yılları arasında Prusya'nın Kralı ve            I. Fredirich'in oğlu aynı zamanda Büyük Friedrich'in babasıdır. Askerlik ile ilgili çalışmaları ve bu mesleğe olan sevgisi ve inancı ile Asker-Kral olarak anılmaktadır.



   II.Friedrich  yani büyük Friedrich olarak ta anılıyor.1740-1786 arasında Prusya hükümdarlığı yapmış askeri alanda ki başarıları ve ülkesinin kalkındırmada ki rolü çok büyük olmuştur. Babasının 14 çocuğundan tek varis olan Büyük Friedrich Tarihçi İlber Ortaylı'nın anlatımına göre Avrupa saraylarının en gaddar ve acımasız komutanı ama Aydınlanma devrinin de önde gelen bir hükümdarı imiş.


   II.Friedrich William 1786 ve 1797 yılları arasında Prusya hükümdarıdır. Prusya prenslerinden Augsutus Wilhelm'in oğlu Büyük  Friedrich 'in yeğenidir. Amcası Büyük Friedick'in çocuğu olmamış. Sanırım frengi yüzünden. Dolayısıyla yeğeni bu dönemde Prusya kralı oluyor.


Büyük Friedrich'in aksine yeğeni Prusya'ya güç kaybettiren Krallardan olmuştur.



   III. Frederick William 1797-1840 yılları arasında Prusya Kralı olmuştur. Napolyon savaşları ve Almanya İmparatorluğu'nun sona ermesinin zor zamanlarında Prusya'yı yönetmiştir. 



   
   Prusya Kralı IV. Friedrich  Wilhelmin heykeli. 1840 ve 1861 yılları arasında Prusya'nın Kralı olmuştur. Prusya Kralı III.Friedrich  Wilhelm'in en büyük oğludur. Alman Milli Birliğinin gerçekleşmesi için uğraşmış liberal hükümetler kurmuş ve Prusya Krallığı Anayasasını yayımlamıştır.
.

         Prusya Kralı III.Friedrich Wilhelmin diğer oğlu I. Willhelm ya da Kayzer Wilhelm             issanırım abisinin çocuğunun olmaması üzerine yönetimi devralır.   


    I. Willhelm yada Kayzer Wilhelm Prusya Kralı ve ilk Alman İmparatoru. 1861 yılında kardeşi I. Wilhelm'den Prusya'nın yönetimini devralır. 1871-1888 arasında da İmparator olur. 

  Başka isim mi bulamamışlar Friedrich , William... kadınlarda ya Sophie yada Louise..Yazarken hepsi karıştı.. En iyisi aile ağaçlarını yayınlayım














 İniş çok rahat dolayısıyla gidiş dönüş bileti yerine sadece gidiş bileti almak daha uygun diye not düşeyim.









    Hohenzoller kalesi 1000 yıllık bir geçmişiyle tarihin sayfalarına yerleşmiştir. Bu türde bir kale dünyada çok az sayıda vardır diye düşünüyorum. Yıllarca tarihi mirasını koruyarak günümüz kadar gelmiş olan tarihi mirasının koruyan bu ailenin çok başarılı olduğunu düşünüyorum.
   Otoparka giderek arabayı aldık. Metzingen'e uğrayıp  outlet mağazalarını gezelim dedik. Buraya çok yakın. Buralara gelmişken uğramak lazım. Bize çok uygun gelmiyor ama yine de uygun bir şeyler bulunabiliyor.







 Aalen şehrinde yer ayırttık. Orada bulunan H+Hotel Limes Thermen Aalen adlı bir otelde konaklayacağız.

  Yarın Donawört'e oradan da Münih'e gideceğiz artık ülkemize dönme vakti geliyor. 

21.07.2016. 
Donawört Almanya Romantik yol üzerindeki orta çağdan kalma çok hoş bir kasaba. Münih'e doğru giderken bu kasabaya uğramadan edemedik.


   Donawörth kasabası stratejik öneme sahip Tuna ve Wörnitz nehirlerinin kavşağında yer alan tarih bir şehirdir. 2014 yılı tarihinde bu kasabada kalmak için yer ayırtmıştır. gece 10 civarında kasabaya girdiğimizde nehrin üstündeki giriş köprüsünü kapatmışlardı bizde kasabaya girememiştik. Gerisin geriye Ausburg'a dönmüştük. Donawört ile Ausburg arası 40 km civarında.Tabi o zaman çok tecrübesizdik. Diğer girişin nerede olduğunu navigasyonda bulamamıştık. 


   Arkelogların araştırmalarına göre Donauwört'e yerleşim 6.yy olsa bile büyümesi ve gelişmesi 10. yy da Mangoldstein (Mangold Kalesi) asli bir kalenin inşaatı işe başlar.
    Mangold kalesi Promenade Walk'un doğu ucunda bulunan Mangoldfelsen veya Mangold Kayası adında dev bir kayanın üzerine inşa edilmiştir. 977 yılında Tuna nehri boyunca hem ticaret hem de nüfusu büyük oranda artıran bir de köprü yapılmıştır. 
     Yüzyıllar sonra Donauwörth Tuna nehri üzerinde Viyana ve Doğu Avrupa'dan gelen gemilerin son ticaret limanı olmuştur.

 1301 yılında Mangoldstein yok edilir ve o zamanlara Schwabish Wörth olarak bilinen Donauwörth'e serbest emperal şehir statüsü verilir. Donauwörth şehrinde gelişen olaylar 1618-1648 yılları arasında olan Otuz Yıl Savaşlarını hızlandırmaya yardımcı olur. 
  
    Şehir 2. dünya savaşı da dahil olmak üzere birçok savaştan ve çatışmadan çıkmıştır.

  Donawörth şehri efsaneye göre Ried adasındaki iki balıkçı tarafından kurulmuş olduğu söylenir. Alıntı fotoğrafta görüldüğü üzere iki nehirin birleştiği yer itibariyle konumu çok hoş görünüyor.

Şehri yürüyerek 1 saat içinde gezebiliyorsunuz. Biz arabayı Church of Our Lady kilisesinin bulunduğu yerdeki bir otoparka park ettik.


  Church of Our Lady kilisesinin önündeyiz. Liebfrauenmünster ana caddesinin yüksek bir noktasında bulunan kilise 11.yy da yapılmış Ulrich kilisesinin yerini almıştır. 1444 ve 1467 yılların arasında inşa edilmiş ve yüzyıllar boyu birkaç kez restore edilmiştir.


 Kilisede 1500 yıllarından kalma eserler bulunmakta. Dileyen gezebilir. Ayrıca kulesine de çıkabilirsiniz. 218 basamaktan oluşan kule Swabia'nın koruyucusu olarak adlandırılıyor. Swabia'daki en büyük çan kulesidir. 



  Kilisenin tam ters istikametinde Donauwörth Holy Cross Manastırı bulunmakta. Kulenin tepesindeki haçın 11. yy haçlı seferlerinden kalma olduğu söyleniyor. 
 Manastır aynı zamanda Yetiştirme yurdu (Kloster Heilig Kreuz) , Kutsal Haç Kilisesi, bahçeler ve mezarlığı içeren bir kompleks den oluşmakta. Mezarlıkta 1256 yılında Mangoldstein Kalesinde öldürülen Brabant Düşesi Maria'nın mezarı da bulunmakta imiş. Biz içini gezmedik. Maalesef manastırda 1952-1975 yılları arasında çocuk istismarları olduğu ortaya çıkmış. Bu da bir kez daha bizi düşündürdü.



  Şehri yürüyerek keşfetmeye,İmparatorluk sokağı (Reichstrasse),(Imperial Street) den aşağı doğru inerek ilerliyoruz. Bu cadde gerçekten çok güzel. Hele bu orta çağdan kalmış Almanya evleri gerçekten çok hoş görünüyor. Hiç bozmadan restore etmişler. Hayran kalıyorsunuz.


 Imperial Street 1945 yılında meydana gelen bombalamalarla Donauwört'ün büyük bir kısmı tahrip olmuş. Ama bazı orta çağ binaları hayatta kalmış. Savaştan sonra şehir eski haline çeşitli restorasyonlarla dönmüştür.






  Kırmızı olan bina Tanzhaus binası. İçinde 14. yy'dan kalma bir de dans okulu olan bir bina. 1704 yılında tahrip edilmiş ve 1872 yılında tekrar restore edilmiştir. 2. dünya savaşı sırasında tekrar tahrip olan bina tarihi planlara sadık kalınarak tekrar restore edilmiştir. Günümüzde binada tiyatro, restoran ve şehrin arkeoloji müzesi bulunmaktadır.




Ana caddenin sonunda bulunan Donauwört Belediye binasına (Rathaus) doğru ilerliyoruz.





  Bu binada orta çağdan kalma olup 1236 yılında inşa edilmiş, 1308 yılında da Mangold Kalesinin kalıntılarından kalan taşlarla genişletilmiştir. Binanın önündeki merdivenden Reichstrasse güzel manzarasını yakalayabilirsiniz.




Belediye binasının hemen yanından Rieder Tor Şehir kapısına ulaşıyorsunuz. Kapıdan içeri giriyoruz. Köprüyle Danouwört'ün diğer kısmına bağlanıyor.



   Kapının adı Ried adasından geliyor. 1811 yılında inşa edilen kapı 1945 Nisanında 2. dünya savaşı sırasında bombalanmış ve ciddi hasar görmüştür.  1986 yılında burada açılan kent müzesinde şehrin 2. dünya savaşı sırasındaki zor halini ve tarihini görebilirsiniz.





Riedar Tor şehrin dört büyük kapısında kalan tek kapı.



   Rieder Tor (Şehir kapısı) kapısından geçerek Donauwört'ü gezmeye devam ediyoruz. 










Kapıdan geçerek tekrar imparatorlar caddesine çıktık. 



  Bu arada yağmur yağmaya başladı. Bizde bir kafeye sığındık. Burada Türk bir aile ile karşılaştık. Burada oturuyorlarmış. Türkler tüm Almanya'yı kaplamış. Biraz muhabbet ettikten sonra yağmurun dinmesiyle otoparka gittik arabayı alarak Münih'e doğru yol aldık. 


   
 Münih'e 5 km uzaklıkta Parsdof köyünün yakınında Bader otelde 2 gün konakladık. Münih şehrini tekrar gezdik ve ülkemize geri döndük.......
    Münih'ten fotoğraf kareleri....

























2017 yılında görüşmek üzere...