Translate

1 Nisan 2021 Perşembe

Škocjan Mağaraları

2.07.2017 

    Şimdi Hırvatistan'dan tekrar Slovenya'ya geçerek Slovenya'da bulunan en ünlü iki mağaradan bir olan Škocjan Mağaralarına gideceğiz. Diğer mağara Postojna mağarası. Aslında bu mağara daha ünlü ve daha popüler. Bir tanesini seçelim dedik ve Škocjan Mağarasında karar kıldık. Doğa açısından bana daha cazip geldi. Bu yüzden bu Škocjan mağarasını gezeceğiz. 
 Postojna mağarasında başka sefere bıraktık.  
    Škocjan Mağaraları Slovenya'nın güney batısında yer alan ve dünyanın bilinen en büyük yeraltı kanyonuna ve yer altı nehirlerine sahip olması ile ün yapmıştır. Kendine özgü iklim koşulları ile özel bir eko-sisteme sahip bu büyük yer altı kanyonları yaklaşık 200 hektarlık alanı kaplamaktadır. Kanyonlar dört farklı bölgeden oluşmaktadır. Bunlar güneydeki Sokolak, batıdaki Globocak kuzeydeki Sapen dol ve Lisicina kanyonlarıdır.
    İnsanoğlu her zaman nehirlerin yeraltında kaybolduğu vadilere ve gizemli mağaralara merak eder. Reka nehri de Skocjan köyünün altındaki bu kayalık duvarların altından da geçen yine adının aldığı Skocjan mağarlarında ortadan kayboluyor. Bunun size biraz araştırdığım teknik bilgilerle açıklamak istiyorum.



 Gezilecek mağaralar Reka nehri tarafından oluşmuştur. Reka nehri Hırvatistan'da Sneznik dağının güney tarafında Big Creek olarak bilinen ve Slovenya'dan geçen nehirdir. 54 km uzunluğunda olup bunun 51 km si Slovenya'dadır. 
  Yüzeyden akan nehir yaklaşık 4 km uzunluğundaki bir geçitten sonra yer altında kaybolur. Bu vadiye Slovenya'nın en büyük kör vadisi denmekte. Kaybolduğu uçurumdan 200 metre uzaklıkta büyük bir olasılıkla bir kaç yüz bin yıl önce tavan çöker. Tavan yaklaşık 165 metre derinliğe kadar çöker buna büyük çökme (Veilika Dolina) deniliyor. Onları ayıran küçük vadinin yaklaşık 120 metre çökmesine de küçük çökme (Mala Dolina) deniyor. Bu çökmelerin sonucunda mağaraların üzerinde byulnan Skocjan köyü ikiye bölünür. Çökmelerin sonucunda  Sloven Karst'larının altında akan nehir kendine yol bularak yaklaşık 34 km boyunca Adriyatik kıyısında tekrar yüzeye çıkar ve 2 km uzaklıkta İtalya'da bulunan Timava nehrinin bir parçası olarak devam eder.




  
   1986 yılında Unesco Dünya Mirasları Listesine giren Škocjan Mağaraları Reka Nehrinin yeraltı deresiyle birlikte Avrupa'nın en uzun karstik yeraltı sulak alanlarından biridir. Bu yeraltı geçitleri 10 metre ile 60 metre genişliğinde ve 100 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 3.5 km uzunluğundadır.
   Škocjan Mağaraları, olağanüstü önemi nedeniyle uluslararası bilim çevreleri tarafından Dünya gezegeninin doğal hazinelerinden biri olarak kabul etmişler. Dünyanın en önemli mağaraları arasında yer alan Škocjan Mağaraları, hem Karst Platosu'nda hem de Slovenya'daki en önemli yeraltı olaylarını temsil ediyor. 
   Slovenya 1991 yılında Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazandıktan sonra, Škocjan mağaraları alanını aktif olarak korumayı taahhüt etti ve Škocjan Mağaraları Bölge Parkı'nı ve yönetim otoritesi olan Škocjan Caves Park Kamu Hizmeti Ajansı'nı kurdu. 

      
   Mağaranın bulunduğu bölgeye gelip arabayı park ettik. Gişeden bilet alarak dahil olacağımız tur gurubu ile saatimiz beklemeye başladık. Yaklaşık 15 dakika sonra bizi götürecek rehber geldi. 15 dakika bir orman yürüyüşle mağaraya gireceğimiz yere geldik.


 

   Doğa mükemmel. Bu bölge Antik çağa kadar dayanmakta. Arkeolojik araştırmalar göstermektedir ki eski zamanlardan beri Mezolitik, Neolitik, Bronz ve Demir çağından antik çağlara ve Ortaçağ dan günümüze insanın mağaralarda ve çevrelerinde yaşadıklarının kanıtlamıştır. Bu alanda bulunan bulgularda tarih öncesine dayanan Skocjan mağaralarının öneminin sadece yerel değil aynı zamanda bölgesel olduğunu da kanıtlamaktadır.  Çevrede nadir ve nesli tükenmekte olan kuşlar, mağaralarda  çeşitli yarasa türleri yaşamaktadır. 
































Ziyaretçi merkezine gelerek buradan mağaraya giriş yapmak için bekliyoruz.


  

  Giriş ücreti aylara göre değişiyor. Yaz sezonunda kişi başı 20 euro ayrıca ikinci mağara ve Reka nehri boyunca geziyi sürdürmek isterseniz 24 euro veriyorsunuz. Biz sadece ilk mağara için ödeme yaptık.



























       Gireceğimiz mağara Skocjan mağaralarının nehrin geçtiği kısmı Efevesan mağarası, daha önceden de bahsettiğim gibi yaklaşık 3,5 km uzunluğunda 10-60 metre genişliğinde 100 metre yüksekliğinde bir yeraltı geçididir. Tüm mağara siperleri yaklaşık 6 metre km uzunluğundadır. En yüksek uçurum Okruclica ile en alçak erişilebilir yer drenaj sifonu dur. Bazı yerlerde geçitler yeraltı salonlarına doğru genişlemektedir. Bunların en büyüğü Martel salonu dur. 308 metre uzunluğunda 89 metre genişliğinde ve ortalama 106 metre yüksekliğindedir. Martel salonunun en yüksek tavan tepesi 146 metre üzerindedir.



   Ve mağaraya girdik. Biz ingilizce anlatan tur rehberi ile mağara gezimize başladık. Yerin 1260 metre altına doğru ineceğiz. İlk önce çok sayıda damlataşı oluşumları olan fosil bir geçitten geçerek ilerliyoruz. Burası Tiha Jama yani Sessiz Mağara adıyla bilinen yer.



    1904 yılında Sloven yerlilerinden oluşan dört kişi Müllerjeva Dvorana'nın (Müller Salonu) altmış metrelik duvarına tırmanarak Tiha jama'yı (Sessiz Mağarası) keşfetmiş. 1990 yılında ise Ölü Göl keşfedilmiş. Sloven dalgıçlar Ledeni Dihnik'te (drenaj sifonu) yüzmeyi başarmışlar ve 200 metreden fazla yeni mağara geçidi keşfetmişlerdir.
    Škocjan Mağaraları ile ilgili ilk yazılı kaynaklar antik çağlardan kalmadır. M.Ö. 135 - 50 yılları arasında yaşamış ünlü düşünür Apameia Poseidonius'un yazılarında  "Timava Nehri dağlardan akar, uçuruma düşer ve yer altından yaklaşık 130 stadia ( stadia eski roma ölçüsü 1 stadia 185 metre) aşamaya aktıktan sonra denize akar'' demiştir. Ayrıca  Škocjan Mağaraları dünyanın en eski basılı haritalarında da işaretlenmiştir. Buna örnek olarak 1561 yılında Lazius - Ortelius'un haritası ve 1637 yılında Mercator'un Novus Atlas'ı verilebilir. Bununla birlikte 1689 yılında ünlü kraliyet tarihçisi Johann Weikharda von Valsosor da Reka nehrini, oluşan uçurumu ve yeraltı akışını "The Glory of the Duchy of Carniola" ''Carniyo Dükanlığı'nın Zaferi '' adlı çalışmasında ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. 
   Fransız ressam François Cassas'ın 1782 yılında Reka nehrini anlatan resimler çizmiştir. Böylelikle mağaralar Trieste bölgesinde bilinmeye ve insanlar tarafından ziyaret edilmeye başlanmıştır. 






























   Ancak Škocjan mağaralarında turizmin gerçek başladığı zaman 19. yy başlarında oluyor. Bazı kaynaklara göre, 1819 yılında ilçe meclis üyesi Matej Tominc (Tominčeva Mağarası onun adını almıştır) Velika Dolina'nın dibine kadar olan adımların yapılmasını emretmiş bazı kaynaklara göre ise sadece yeniletmiştir. Böylece 1 Ocak 1819 tarihinde, bir ziyaretçi kitabı tanıtılmış. Bu tarih, Škocjan Mağaraları'n da modern turizmin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.


   Daha önceden Türkiye'deki sarkık dikit mağaralarından da aşina olduğumuz türdeki mağaradan ilerlemeye başladık. Rehber sarkıtların dikitlerin nasıl oluştuğu hangi şekillere benzediğini anlatıp duruyordu. Biraz yürüdükten sonra birden hayatımda göremediğim muazzam bir mağara karşımıza çıktı. Şok olup kaldık.
  Sanki Yüzüklerin Efendisindeki filmlerinden aşina olduğumuz o esrarengiz mağaralara geldik sanki. 45 -50 metre yükseklikten inanılmaz büyüklükte bir mağara ile karşı karşıya kaldık. Mağaradaki kayaların kenarlarına yapılmış tahta yürüyüş yolundan nutkumuz tutulmuş bir şekilde ilerlemeye devam ettik. Doğanın gücüne bir kez daha hayran kalmıştık. 

     
   İçeride fotoğraf çekmek yasak. Gizlice bazı fotolar çektim, bazılarını da internetten aldım. Araştırdığınızda internette fotoğraf ve film bulabilirsiniz. Yürüyüş yollarında turlar geçtikçe arka ışıklar kapatılıyor. Zaten fotoğrafları gizli çekseniz bile güçlü bir fotoğraf makinesine ihtiyacınız olacak.
    Karşımıza çıkan kanyon devasa, aşağıdan şelale akıyor. Bir kısmı da göl halinde. Kış aylarında bu şelale daha çok coşuyormuş. O zaman buranın manzarasının daha da muhteşem olacağını düşünüyorum. Bu mağara şimdiye kadar gördüğüm mağaralar içinde en etkileyici, korkutucu devasa bir yer. Mutlaka ama mutlaka görmeniz gerekiyor. Bu arada köprüye doğru yaklaşıyoruz. Orayı geçebileceğimizi hiç düşünmüyorum....
   Tahta yollardan ilerlerken rehberimiz bizi aydınlatmaya devam ediyor. Geçmişte bu modern gezilecek yerle olmadan önce mağara araştırmacılarının kayaların üzerinde ilerledikleri tehlikeli patikalar inip çıktıklarının gözlemliyoruz. Kış aylarında yaklaşık 50 metre yüksekliğindeki kanyonun yağmur suları ile dolduğunu düşündükçe buraya bir kez daha hayran kalıyorsunuz.

 
   Skocjan Mağaralarındaki şu anada gezdiğimiz mağara diğer mağaralardan farkını devasa kanyonu ile ortaya koyuyor. Burayı gördükten sonra başka mağaraları görmeye gerek kalmayacak gibi. Hacmi olağan üstü büyük. Suların gücü ile bazı noktalarda suları birikip yeraltı odaları oluşturmuş. Martel odası bunların en büyüklerinden toplamda 2.2 milyon metre küp hacme sahip. 





   Dünyanın bilinen en büyük yeraltı kanyonu olan bu yer estetik açıdan da mükemmel. Belirli mikro-likit koşullar nedeniyle özel bir eko-sistem geliştirmiş olan bu kanyon tarih öncesi çağlardan beri yaşadığı için bölgenin kültürel ve tarihi önemini de güçlendiriyor. İşte Pamukkale travertenlerine benzeyen bir traverten. Rimstone havuzları olarak bilinmekte

  
  Škocjan Mağaraları'nın sistematik keşfi 19. yy boyunca keşfedilmeye devam etmiştir. Trieste'ye içme suyu sağlamak için Reka Nehri'nin yeraltı gidişi takip edilir. Karst'taki derin kuyular ve Škocjan Mağaraları keşfedilir ve kaşifler Reka Nehri'nin rotasını takip etmeye çalışırlar.  
   1839 yılında Trieste'li kuyu uzmanı Jakob Svetina ikinci keşif olayını üstlendi ve 1840 yılında Velika Dolina'daki lavaboya yaklaşık 150 metre mesafedeki üçüncü şelaleye ulaştı. 1851 ve 1852 yılları arasında yapılan bir sonraki keşifte, Ivan Rudolf başkanlığındaki bir grup Idrija madencisiyle Adolf Schmidl tarafından yürütüldü. Yarım kilometre daha uzağa, dördüncüye, hatta belki de altıncı şelaleye kadar girdiler. Reka Nehri'nin ani yükselişi ekipmanlarını ve üç tekneyi alabora etti, bu yüzden işlerini erken bitirmek zorunda kaldılar.
  

   

Şimdi Cerkvenik köprüsüne yaklaşıyoruz. 



    Ben ne yazık ki gözüm kapalı geçtim bana göre biraz korkutucu. Dolayısıyla altından akan nehri göremedim. Altımızdan bir nehir geçiyor. Ama ben aşağıya bakmaktan çekindim. 
   Köprünün arka tarafını görmüyoruz bile. Aslında köprünün arka tarafından devam eden mağara Hanke Kanalına doğru gidiyormuş. Yolu görebilirsiniz. Reka Nehri'nin üzerinde Hanke kanalına sadece dar ve kayalık bir yol uzanır. 19. yy'ın sonlarında mağara işçileri, hayal edilemeyecek koşullarda buraları yol haline getirilmiş, kendi elleriyle yontmuş, takozlarla donatmış, telleri veya çitleri korumuş, ahşap galeriler ve köprüler yerleştirmiştir. 
Buradaki çalışmaları gösteren bir you tube videosu linki işinize yarayabilir. 

https://www.youtube.com/watch?v=fM7XWlVqWTo

   Škocjan Mağaralarının keşfinde dönüm noktası, 1884 yılında başlar. Alman ve Avusturya Dağcılık Derneği'nin Škocjan Mağaraları'nı araştırmak için kiralar. Anton Hanke, Jožef Marinitsch ve Friedrich Müller önderliğinde başlatılır. Yakındaki köylerden gelen özellikler Skocan ve Matavun köylerinden gelen bir çok yerli de mağaraların keşfedilmesinde aktif olarak görev yapmıştır. Jože Antončič, Jurij Cerkvenik - Gomboč, Franc Žnideršič, Pavel Antončič, Jože Cerkvenik, Janez Delez bunlardan bazıları.

  Böylelikle sistematik bir biçimde nehir boyunca mağaraların keşfi başlar. İlk yıl altıncı şelaleyi bulurlar. 1887 yılında Hanke Kanalı'ndaki on dördüncü şelale, 1890 yılında Martel'in Odası keşfedilir.  5 Ekim 1890 yılında da  Mrtvo jezero (Ölü Göl) kıyılarına ulaşılır.

Buradan çıkışa doğru yöneleneceğiz. 



   Doğanın gücünü ruhunuzun derinliklerine kadar hissedeceğiniz bu mağaradan doğa severler çok memnun ayrılacağını düşünüyorum.

  
 Gizlice çekilen fotoğraflar bu kadar oluyor. Zaten burayı yaşamak lazım. İçerisi nemli ve hep 12 derece o yüzden kıyafetlerinize dikkat edin. Ayrıca yerler nemli olabiliyor. 



Aşağıya indiğinizde büyük bir mağara kapısıyla karşılaşıyorsunuz.





  Her yıl 100 binlerce kişinin ziyaret ettiği bu mağaradan çıkıyoruz. Biz çıkışa yöneleceğiz. Aslında turun 2. kısmını alanlar diğer taraftan diğer mağaraları da görebiliyorlar.
   Bu olağanüstü mağara da sadece 3 km’lik bir alan ziyaret edilebiliyor ve 144 metreye kadar iniliyor. Mağaradaki her şey çok etkileyici. İçinde bulunduğunuz sürece her bir şekilde zevk alıyorsunuz heyecanlanıyorsunuz. Ve doğanın gücüne bir kez daha hayran kalıyorsunuz.  






 Arkeloglar M.Ö. 3000 yıllarında mağaralarda insanların yaşadığına dair kanıtlar bulmuşlar. Mağara odalarının birinde 10 iskelet ve mezar eşyaları olan bir mezar alanı bulunmuş. Seramikler ve hayvan kemikleri ile birlikte bulunan bu insan iskeletlerinin mantıksal bir düzen içinde gömülmüş olduğu görülmüş. İlk yazıtları M.Ö. 2.yy'la kadar uzanmakta mağaranın o çağlarda ki insanlar için korkunç bulunan sarkıtları efsanelere de konu olmuştur. Mağaranın modern keşfi ise 1800 yılların sonlarında başlamış ve halen günümüzde de devam etmekte. 

   
  Skocjan mağaraları dışında park alanındaki diğer yeraltı mağaraları
Prevala II Mağarası (Jama na Prevali II) (Burun çukuru); Prevala'daki Küçük Mağara (Mala jama na Prevali ) (İskelet Mağarası) ve Škrlica Mağarası.







    Škocjan Mağaraları ve çevresi 1986 yılında UNESCO'nun doğal ve kültürel dünya mirası listesine girdikten sonra 1999 yılında, Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Ramsar Rehberi'ne girdi.  
2003 yılından bu yana kadarda MAB (Man and the Biosphere)  "İnsan ve Biyosfer" adı verilen dünya biyosfer rezervleri ağına dahil edildi; tüm bunlar UNESCO'nun himayesine girdi.
  Böylece bölgenin dünya uzmanları tarafından benzersiz olarak önemini kabul etti. Dünya açısından önem taşıyan tipik ve en karakteristik doğal karstik alanı olarak, Dünya gezegenindeki incilerden biri olarak sınıflandırılmıştır. 


















  Yukarı çıkmak için yürümek zor geliyorsa bir asansörü de mevcut. Bizim çok işimize geldi ne yalan söyleyeyim.







    Artık çıkışa geldik buradan otoparka kadar yürüyeceğiz. Reka nehrinin oluşturduğu ve 10 bin yıllık bir sürece dayanan ve toplamda 11 tane olan bu mağaralar, mağaralardaki yeraltı göçükleri ve göçüklerin oluşturdukları kanyonlar, çökmüş galeriler, boyu 15 metreye kadar uzanan sarkıtlar dikitler, bölgede oluşan yeraltı gölleri ve sayıları 26 tane olan bu şelaleler size inanılmaz bir yolculuk sunacaktır. 
   Otoparka geldik arabamızı aldık ve Venedik'e doğru yola koyulduk. Venedik'te, Venedik'in biraz dışında bulunan Relais Ca'Sabbinoni otelinde kalacağız. Sabahta arabayı otelde bırakıp Venedik'e otobüsle gideceğiz. Bu çok daha uygun olacak diye düşünüyoruz. Geçen gelişimizde Venedik'te otopark problemi inanılmazdı. Dolayısıyla daha özgür olabileceğiz.


Bu arada kaldığımız otel mükemmel bir butik otel kesinlikle tavsiye olunur.