Translate

10 Kasım 2019 Pazar

13. Wachau Vadisi / Avusturya Romantik Yol - Krems an der Donau- Dürnstein - Gmunden

17.07.2016. 

 15 temmuz'dan sonra kendimizi toparlayamadık. Tüm gün bir alışveriş merkezinde geyik yaptık. Kendimizi gezecek kadar mutlu ve güçlü hissedemiyorduk. Rotayı da değiştirdik. Program karıştı. Aslında bu bölgede gideceğimiz çok yer vardı ama arabayı dönüş yoluna çevirdiğimizi fark ettik. Nedense bir an önce Türkiye'de olmak sevdiklerimizin yanında olmak istiyorduk. Dolayısıyla 4 gün sonra gideceğimiz Avusturya Wachau vadisi yoluna girdik.

   Kaldığımız otelin kenarındaki üzüm bağlarının yanında biraz oyalandıktan sonra yola koyulduk. 





  Programım Wachau vadisinin Tuna boyunca konumlanan şehirlerini gezmek. Bu yol aynı zamanda Avusturya Romantik yol olarakda biliniyor.



  Wachau vadisi Viyana'nın 80 km batısında batıdan doğuya akan Tuna nehrinin yanında konumlanmış Krems ve Melk kasabaları arasındaki üzüm bağları ile süslenmiş Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alan bir vadi. Yaklaşık 30 bin yıllık bir yerleşime sahip vadi köyleri, kiliseleri, üzüm bağları, şatoları ile görülmesi gereken yerlerden biri.




  İlk gideceğimiz yer Krems an der Donau. Avusturya açısında önem taşıyan bu şehirde yaklaşık 24 bin kişi yaşamakta.


 Krems- Donau'ya'e geldik. Önce meydanına indik. Hala olaylardan kendimize gelmiş değiliz. Kafamız düşüncelerde, bir şekilde geziyoruz. Ama kasabanın güzelliği bizi biraz kedimize getirdi. Hava da çok güzeldi en azından iyi bir yürüyüş oldu.


    Her Avrupa kentinde olduğu gibi bu meydanda da bir kilise, çeşme, ortaçağdan kalma evler bulunmakta.


     Krems Aşağı Avusturya'da Tuna nehrinin kıyısında en güzel manzaralara sahip olan  Wachau Vadisine açılan doğu kapısıdır. Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alan bir kasaba. Önemli bir sanayi merkezidir. Bununla beraber meyve ve şarap ürünlerinin ulaştırma merkezidir. Wachau vadisinin en eski topraklarından biri olan şehirde Ortaçağ döneminden kalma çok miktarda ortaçağ evleri, kent duvarı kalıntıları ve kiliseler bulunmaktadır. 
    Avusturya Eski Taş ocağına ait en önemli kalıntılarından biri olan Willendorf Venüsü 1908 yılında Krems yakınlarındaki Willendorf köyünde bulunmuş ve Viyana Doğa Tarihi müzesinde sergilenmektedir.


 Willendorf Venüsü nedir demeyin diye size burada yazıyorum. 11.1 cm boyutunda bir işçi tarafından bulunan günümüzden 28 bin ila 25 bin yılları arasında kireç taşında yapılan palotik dönemden kalma bir tarihi eser.


   1000 yıllık tarihi ile şimdilerde kentin dışında da Danube Private Üniversitesi de (Tuna özel üniversite ) vardır. Özel üniversite dışında bir de Tuna Üniversitesi ile IMC Uygulamalı Bilimler Üniversitesi de bulunmakta. Viyana'ya sadece 60 km uzaklıkta huzur içinde yaşanılacak bir yer bence.


   Yaklaşmakta olduğumuz bu ortaçağ yapısı 1480 yılında yapılmış Steiner Kapısı.
Stenier Tor dikdörtgen biçimde tasarlanmış. Habsburg imparatoru III. Frederick kapıda   
yazan sloganı da bu dönem aittir. AEIOU '' Tüm topraklar Avusturya'ya tabidir''


    Steiner Tor Krems'in simgesi ve dört şehir kapısından kalan tek kapıdır. 1756 yılından itibaren üç arma kasabanın girişini süslemektedir. Bunlar 1463 yılında III. Frederick'in şehre verdiği çift başlı kartal arması sağında Ladislaus Posthumus'un arması, diğer yanında  Maria Theresia'nın arması bulunmakta.


          
                          Kapının içinden geçerek dar bir sokağa giriyoruz. Bu sokakta alışveriş için dükkanlar, hediyelik eşya satan yerler, kafeler var.



   Geleneksel kıyafetler.... 1955 yılında çekilmiş Sissi filminin bazı kır sahneleri de bu kasabada gerçekleşmiştir.


  Tarihin içinde yaşayan bu kentte her daim ucuz şarap alabiliyorsunuz. Çünkü Krems şarapçılık konusunda sürekli gelişen bir yerdir. 


    18. yy dan bu yana hiç değişmeyen eski şehir (Altstadt) Arnavut taşlı kaldırımlı sokakları ile de çok dikkat çekici. Eski şehrin hemen her yerinde bu taşlardan görebilirsiniz. Yürüyerek gezmek epey eğlenceli ve çekici oluyor.


   Kenti keşfetmek için biz tepelere kadar yürüdük. Yokuş azıcık yorucu olabiliyor. Kentin yeni kurulmuş hali tepelerde. Ama inanın evler sokaklar eski stile bağlı kalınıp modern tarzda yapılmış. Kentleşme böyle bir şey olsa gerek.
































    Kasabada Avusturya'nın son dönem grafik sanatçısı ve ressamına adanmış Froher müzesi, Krems müzesi ve karikatür müzesi de bulunmakta. Ayrıca şehirde çeşitli aylarda kutlanan oldukça geniş yelpazeli festivallerde gerçekleşiyor. Örneğin Tuna Festivali, Doğu-Batı Müzik Festivali, Wachau Film Festivali bunlardan bir kaçı. Dolayısıyla şehre gelen turist sayısı da fazla.
      



    Krems eski bir şehir olmasına rağmen modern hayatla iç içe geçmiş tüm yeniliklere açık bir şehirdir. Sebebi büyük ihtimalle üniversitesinin olması.





   Küçük bir şehir. İnanın yürüyerek 1 saatte gezersiniz ama insanlar şehirlerine sahip çıkıyorlar tarihi değerlerini koruyorlar günümüzden geri kalmadan. Küçücük şehir festivallerle akın akın turist çekiyor. Ayrıca bu şehirde Tuna üniversitesi ve Tuna Özel Üniversitesinin dışında Bio Science Park Bio-teknoloji yapan şirketler ve uygulama odaklı araştırma yapan cazip bir yerleri de olduğunu biliyor musunuz?


   Yola koyulduk solumuza Tuna nehrini alarak ilerliyoruz. Tuna nehrinin suları inanılmaz; manzara büyüleyici dayanamadım arabayı durdurduk ve fotoğraf aldım. Durduğumuz yerde Danube Private Universitesi'nin Tuna nehrine bakan kısmı.









     
   Wachau vadisinde ve güzergahımızda bulunan diğer bir kasabada Durnstein kasabası. Arabamızı nehrin karşı tarafında bulunan bir otoparka park ettik. Otoparktan şato tepenin eteklerindeki üzüm bağları görülebiliyor. Her yer üzüm bağı....


  Wachau vadisinin en romantik şehri olarak kabul edilen Dürnstein popüler bir turizm merkezi. 

   
   Dürnstein tarihi karakteri, İngiliz Kralı Richard Lionheart'ı hapseden şatosu ve üzüm bağları ile yaklaşık 1000 kişilik küçük bir kasaba.





   
    Şarap bağlarının arasından kasabaya giriyoruz. Oldukça fazla turist olduğunu söyleyebilirim. Tarihi 1019 yıllarına dayansa da gerçekte 1347 yılında kasaba olarak var olmaya başlamış. 
   Dürnstein bir zamanlar ortaçağdan kalma Kuenring Hanedanlığı'nın merkezi olmuş. Daha sonra Habsburglar tarafından 1356 yılında  satın alınmıştır. 



   Tam tepedeki Dürnstein kalesi, kasabayı gezdikten sonra dik bir yokuşla 15-20 dk da çıkılabilir çoğu yeri harabe halinde olan kaleyi görebilirsiniz. Ama biz sadece kasabayı dolaşacağız.


   1193 yıllarında Avusturya Dükü VI. Leopold tarafından yakalanan Aslan Yürekli Richard bir süre Dürnstein kalesinde hapsedilmesinden dolayı kasaba ün kazanmıştır.
  Haçlı seferinden dönerken esir düşen Richard'ı İngiltere çok büyük paralar ödeyerek geri istemiş. Öyleki Viyana'nın bu ödenen paralarla kurulduğu söylenir.

   Daha önceden bu yolculuğun başında Aslan Yürekli Ricahard'ın Trifels kalesinde de bir süre tutuklu kaldığını yazmıştım . Bu olayda bu süreçlerin devamı niteliğinde. Richard 1194 yılında serbest  kalmıştır. Neyse Richard'ın hapsedilen bir kalesini gezmek  bize yeter.



   Kentin girişinde sizi çok hoş bir sokak karşılıyor. Ortaçağın izlerini size hissettirecek sokak taşları, evleri, kapıları gerçekten çok hoş. Bu sokakta yürürken alışveriş yapabilir şarap tadabilir, cafelerde oturup dinlenebilirsiniz.
 Ayrıca bu yörede ünlü olan erik ve zerdali reçeli ile likörü de satın alabilirsiniz.















Buradan Manastıra giriliyor. Biz bahçesine kadar girip gezdik.


   Dürnstein Manastırı tarihi 1372 yılında Elsbeth von Kuenring tarafından kurulan Marienkapelle'nin kutsaması ile başlar. 1410 yılında kompleks genişletilerek kilise ve manastır olarak Tuna nehrinin yanında bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Manastır Barok dönemde sanatsal olayların merkezi olmuştur. Mavi ve beyaz renkleriyle Wachau vadisinin adeta bir simgesi haline gelmiştir. Wachau vadisi fotoğrafların da bu manastırın Tuna kıyısındaki büyüleyici görünümünü görebilirsiniz.




Tuna'nın karşı kıyısından  fotoğraflanan Dürnestein, kale ve manastır. İnternetten alınmıştır.






   Ne kadar dinlendirici ve bir o kadar da hareketli bir yer......
Yola düştük ama etraftaki vadiyi seyretmekten ilerleyemiyoruz. Dayanamayıp attım kendimi çayırların içine......













Akşam üstüne doğru Avusturya'nın başka şirin bir kasabası Grümden' e vardık 


  Gmülden Avusturya'nın Linz şehrinden Salzburg'a doğru giderken yaklaşık 60 km içeride bulunan küçük bir şehridir.



  Traunsee gölü kenarındaki yolda arabayı park ettik. Kıyı boyunca dolaşarak kasabayı gezeceğiz. Şehir Traunsee gölü ile meşhur.


   Traunsee gölünün anlamı kuğulu göl demekmiş. Gölün içinde bir kuğu heykeli bile dikmişler. Gölde o kadar çok kuğu var ki onların süzülmelerini seyretmekten kendinizi alamıyorsunuz.














Gmülden denince bence akla göl, kuğu, güzel evler bahçeler yanında da huzur geliyor.





  Hava çok bulutlu. Göl böyle bir havada çok çekici görünüyor. Ortalık çok sakin. Yazlık kasabası gibi.Yaklaşık 13 bin nüfusu var.














 Şehrin çok da içine girmedik. Aslında bu ortaçağdan kalma şehri bu civarlara geldiğinizde görmenizi tavsiye ederim. Bunlardan biride  Schloos Ort. Biz gezmedik ama girmek isterseniz size internetten bir fotoğraf koydum.





  Artık yola koyulma vakti. Hava kararmak üzere Salzburg dışında Landgasthof Rechenwirt'de kalacağız.


   Yollar bir cennet her adımda durup ya yeşillikler arasında kaybolmak ya da mavinin binbir tonunu sergileyen göllere bakarak kaybolmak istiyorsunuz.



















   Gideceğimiz otel Salzburg merkeze 5 km uzaklıkta Salzach nehrinin hemen yanında yeşillikler arasında yer alan Landgasthof Rechenwirt .


    Bu gece iyi dinlenmek gerek yarın Salzburg yakınlarında bulunan Dünyanın en önemli buz mağaralarından biri olan Eisrisenwelt Buz mağarasına çıkacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder