Translate

2 Kasım 2019 Cumartesi

12. Budapeşte

15.07.2016. 

    Sabah kalktık epey yorulmuşuz. Kahvaltı yaptık ve arabayı otelin garajında bıraktık. Budapeşte'yi yürüyerek gezeceğiz. Tabana kuvvet...


   
   Budapeşte Tuna nehrinin iki tarafına kurulmuş Macaristan'ın ticaret, sanayi, ulaşım, eğitim, kültür, spor, sanat merkezi ve başkentidir.
  1873 yılında Buda, Peşte ve Obuda (Eski Buda), 1950 yılında Ujpeşte, Kispeşte, Nagyteteny bölgelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. 
  Buda Tuna nehrinin sağ tarafında 20 tepe üzerine kurulmuştur. Şehrin toplam alanının üçte birini kaplar. Peşte şehrin ticaret yönetim ve sanayi bölgesidir. 



  Gezilebilecek rota yollarını bir kaç harita ile paylaşmak istedim. Çok kolay gezilebilir bir şehir, bize göre 1 gün ama daha yavaş ve ayrıntı isterseniz 3 günde tüm Budapeşte gezilebilir. Tekrar tekrar da gelinip gezilebilecek bir şehir olduğunu düşünüyorum.
   





  Biz şu an Pest'e kısmındayız. Buda kısmına geçeceğiz. Görülebilecek cazibe yerleri genelde Buda kısmında. Otel görevlisi bize gidebileceğimiz yerlerin haritasını verdi. Bizde gezimize Buda kısmından başlamaya karar verdik.



 Önce köprüden karşıya geçerek Gellert tepesine çıkacağız. Bizim geçeceğimiz köprü Elizabeth köprüsü. Aslında tam gideceğimiz yerin tersinde ünlü Széchenyi Lànchíd köprüsü zincirli köprü var ama bu köprü tadilat dolayısıyla kapalı. 



    Budapeşte'de Tuna nehri'nin üzerinde toplam 9 köprü bulunmakta. Bunlar Kuzey Demiryolu Köprüsü (Arpad Hid) , Güney Demiryolu Köprüsü, Margit Köprüsü (Margit Hid), Zincir Köprüsü-Asma Köprü (Szechenyi Lanchid) , Elisabeth Köprüsü (Erzsebet Hid), Özgürlük Köprüsü (Szabadsag Hid), Lagymanyos,i Köprüsü (Lagymanyosi Hid), son olarak da 2. dünya savaşı sırasında yıkılan ve tekrar 1950-1952 yılları arasında tekrardan inşa edilen Petofi Kuzey Demiryolu Köprüsü (Petofi Hid). Bu köprülerden 7 köprü trafiğe açık 2 köprü kapalıdır.





  Etrafı gezerek Elizabeth köprüsüne yaklaşıyoruz. Peste kısmını da vakit kalırsa gezmek istiyoruz. Bu bölgede de mimari açıdan çok zengin ve estetik yapılar var.

   
  Ünlü şair Shakespeare ile bir fotoğraf iyi gider. Ünlü heykeli Pest tarafında hemen Starbucks'ın önüne dikmişler. Arka taraf müze değil yani 😊





Ve köprüye geldik. Köprünün giriş kısmında bulunan Budapeşte'nin ana kilisesidir. Contra- Aquincum kalesi ve Elisabeth Köprüsü'nün duvarlarına bitişiktir.


   
  Elisabeth köprüsünün yapımı 1903 yıllarına dayanır ve 1898 yılında Cenova'da bir suikast sonucunda öldürülen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Kraliçesi Bavyera'lı Elisabeth'in ismi verilir. Tuna nehrinin en dar bölümüne yapılan bu köprü şehrin en eski köprülerinden biridir ama köprü 2. dünya savaşı sırasında yıkılmış yenisi ise 1960-1964 yılları arasında yapılmıştır. Eski hali zincirli bir köprü iken bugün 380 metre uzunluğunda modern bir görünüm almıştır.






   Köprünün üzeri çok rüzgarlı neredeyse uçuyorduk. Köprüden Tuna nehri muazzam görünüyor. Bence gece bu köprülere çıkmak çok daha güzel olur. İnanılmaz bir ışıklandırma da yapıyorlar. Biz geceye kalamayacağımız için başka sefere diyoruz artık.




































































  İlk önce Gellert tepesine çıkacağız. Buradan Budapeşte'nin panoromik  görüntüsünü seyredeceğiz.












  Köprünün çıkışına geldik tam karşıya geçeceğiz. Bu nokta da bir yaya alt geçidi var rahatlıkla karşıya geçiyoruz.



  Çıkacağımız Gellert tepesinin üstten görünümü. Biz yürüyerek çıkıyoruz, ama tepeye çıkmak için farklı seçenekleriniz de bulunmakta.


 Gellert tepesi Tuna nehrine bakan 235 metre yükseklikteki bir tepedir. Tepeden ölüme atılan Aziz Gerard'ın adını almıştır. Tepenin en üstünde Tuna nehrinin her iki yön manzarasını görecek biçimde konumlanmış Citeadella yer almaktadır. Citadella bir tür kale olan Macar Kalesidir. 


    Citadella kelimesi Budapeşte'nin askeri tarihinde stratejik öneme sahip olan bir yeri kaplayan Gellert Tepesi kalesine atıfta bulunmak için kullanılıyor.


  Bu kadar Wikipedia bilgisinden sonra gezimizi sürdürelim. Gellert heykelinin altındaki el yapımı şelalenin altında bir fotoğraf çektikten sonra soldan çıkmaya başlıyoruz. Şimdi tırmanışa geçeceğiz. Merdivenler gözümüzü korkutsa da şehri fotoğraf almak için zaman zaman durduğumuz için çok da yorucu olmuyor.








    
    Gellert tepesi halk arasında Aşıklar Tepesi olarak da anılmaktadır. Çoğu şiire, edebi yazılara Gellert tepesinin Tuna nehrini aşkla izlemesi tasvir edilmiştir. Ayrıca tepeye sevgililerin gelmesi en romantik anların yaşandığı yerlerden biri olması tepenin adının Aşıklar tepesi olarak da anılmasına sebep olmuştur.






 Yukarı tırmandıkça şehrin büyülü atmosferi sizi sarıyor. Bu şehri gecede bu tepeden izlemek bir harika olur. Zaten internette araştırma yaparsanız enfes fotoğraflarla karşılaşıyorsunuz. Biz maalesef akşam Budapeşte'de olmayacağız.




Elizabeth köprüsünün yukarıdan görünümü.





  Şu anda şehrin hemen her yerinde görülen Budapeşte Özgürlük Heykeline doğru yaklaşıyoruz. 


Anıt gerçekten muazzam görünüyor. Bu tepe inanılmaz ve çok kalabalık. 



   Gellert tepesinde bulunan anıtsal tarihi Citadella kompleksindeki özgürlük heykeli Macar heykeltraşı Kisfaludi Strobl tarafından 1947 yılında yapılmış bir özgürlük anıtıdır. Sovyet güçlerinin şehri Nazi işgalinden kurtarmasını simgeleyen bu anıt 14 metre uzunluğunda. 

 
   Özgürlük heykelinde defne yaprağının yukarı kaldırmış bir kadın figürü sembolize ediliyor. Tam burada Sovyet askerlerinin de heykelleri bulunmaktaymış. Ama bu heykeller Komünizmin yıkılması ile birlikte Memento Parka taşınmıştır.


İnternetten aldığım fotoğrafta orjinal halini görebilirsiniz.



  Komünizmin yıkılması ile birlikte halk bir çok yapıyı yok ederken bu anıta dokunmamışlar.  Macar halkı akıllı davranmış turistik açıdan kendilerine yarayacak anıtı yıkmamışlar.
   Her neyse heykelin sağında ve solunda bulunan heykeller ise ilerleme, yükseliş ve kötülüğü simgeliyor. 


İlerleme ve yükseliş












Kötülük
Ejderhayı öldüren bir adamın heykeli.
































Bugün Tuna nehri üzerinde uçak gösterileri yapılacak. Onların hazırlıkları yapılıyor.






   Tepeden aşağı doğru ineceğiz. Ama heykelin arkasına geçerek Citadella kompleksinde bulunan mağara kilisesi, ünlü Gellert Oteli, Gellert hamamı da gezilebilir.


   Farklı bir yerden inerek bahçeyi gezerek Gellert'in bronz heykelinin bulunduğu anıtsal alana geliyoruz.



   Anıt 1904 yılında Geller'tin atıldığı yere dikildiği düşünülüyor. Tasarım Gyula Jankovits tarafından yarım daire şeklinde neo-klasik demir kolonlarla çevrelenmiş. Heykel 20 metre uzunluğundadır.







          Aziz Gellert Macaristan'a Vatikan'ın desteğini alan Krak Stephan tarafından atanan bir piskopostur. Misyonu pagan inancında olan Macarlıları hristiyan olmaya ikna etmek. 
Şehirde Hristiyanlık görüşü benimsenmeye başlasa da kırsal kesimdeki halk tarafından durum hoş karşılanmıyordu. Kırsal kesimdeki paganların isyanları yavaş yavaş başladı ve bu ayaklanmalara da en büyük destek Kral Stephan'nın yeğeni Andras'dan geliyordu. Çıkan ayaklanmalar sonucunda önce Kral Stephan öldürülür. Daha sonra Azizi Gellert'i yüzlerce Paganlı Macar bu tepeye getirir ve içine çiviler çakılmış bir fıçıya koyarak Tuna nehrine doğru yuvarlar ve öldürürler.
   Yıllar sonra Hristiyanlığı seçen Macarlar öldürdükleri bu din adamının anısına buraya bronzdan bir heykelini yaparlar. Şehri kutsadığına inanırlar. Başımıza ne geliyorsa şu din yüzünden gelmiş.














Tuna nehrinin yanına inerek buradan devam edeceğiz.




   Uçak gösterileri başladı. Yanımızda getirdiğimiz sandviçleri yiyerek onları bir müddet seyrettik. 



 Tam karşımızda görünen ünlü zincir köprü ama bugün ne yazık ki gösteriler yüzünden geziye kapalı. 


  Köprünün hemen karşısında bulunan Buda kalesine (Royal Place) giriş yapıyoruz. Saray Budapeşte'nin hemen hemen her yerinden görünüyor.


Gezeceğimiz kale saray kompleksin üstten çekimini internetten aldım

  Kale Pazarı, Pazar Bahçesi, Macar Ulusal galerisi, Budapeşte tarih müzesi ve ulusal kütüphane hepsi Buda kalesinin kapsamı içinde. Buraya gelince epey bir vakit harcamanız gerekiyor. Özellikle müzeleri gezecekseniz önceden bilet almanızda fayda var. Ayrıca Kale bünyesi içinde Lion Courtyard, Matthias Well Kral Matthisa'ın bronz heykeli ile Magyarların mitolojiik kuşu olan Turul Kuşu heykeli de gezilecek yerler arasında.




  Saraya Varkert Bazaar (Kale Pazarı) denen yerden giriyoruz. Kale bahçesi içinde yer alan klasik ve modern yapının keyifli bir bileşimini sunuyor bize.


   Varket Bazaar kalenin hemen kenarında Kraliyet sarayının eteğinde Buda nehrine bakan restore edilmiş neo-rönesans tarzında yapılmış bir komplekstir.
   Macaristan'ın en ünlü mimarlarından olan Miklos Ybl'nin planlarına göre 1875-1883 yılları arasında inşa edilmiştir. Aslen bir butik çarşı olan bina 2. dünya savaşı sırasında Macaristan'nın 1960'lardan 1980'lere kadar en ünlü pop ve rock gruplarına ev sahipliği yapan gençlik parkı haline gelmeden önce ciddi hasar görmüştür. 
 Varket çarşısı 1984 kapatıldı ve yıkıldı. 2014 yılında yenilenen Bazaar şimdilerde sergilere  neo -rönesans çiçek bahçesine, sinema ve kültürel alanlara ev sahipliği yapıyor.





  Neo -Rönesans tarzında yapılmış bahçeyi geçerek biraz ilerisinde yürüyen merdivenlerle çıkacağınız kale ve Saraya ulaşıyorsunuz.


   Budapeşte kalesi olarak bilinen kale bölgesi kraliyet sarayı ile birlikte en büyük ortaçağ anıtlarını da içermektedir. Unesco Dünya Mirasları listesinde olan bu bölgede oldukça uzun bir vakit geçireceksiniz.
    Burada eski kaleye giriyoruz,














   Burada bulunan heykel benim ilgimi çekti. Çünkü kendisi bir matematikçi olan Johannes Müller'in yarattığı Regiomantanus denen ev sisteminin simgelenmiş hali. Astrolojide burçların evlere göre düzenlemesi gibi bir şey.
   Johannes Müller 1436-1476 yıllarında yaşamış Alman matematikçi ve astralogdur. Trigonometrik hesaplarla astronomik hesapları geliştirmiş ve Ptolemy'nin yöntemlerine bir sürü yenilik getirerek bu alandaki yöntemleri sağlamlaştırmıştır. 


 Burada tarih müzesi de gezilebilir.




Buradan kalenin surlarına çıkıyoruz. 





  Bütün Tuna nehri ayaklarınızın altında. Enfes bir manzara....Kalenin surlarının üzerinde gezmek oldukça keyifli idi.




Zincir köprüyü gezemedik ama bol bol fotoğrafladık. 😃














 Şimdi Royal Place'in bulunduğu alana doğru gidiyoruz. 


  Bu gördüğünüz heykel 1900 yılında Türkler'den Budapeşte'yi kurtaran Savoy Prensi Eugene'nin heykeli. Tarihçi İlber Ortaylı Prens Eugen için 18. yy'ın askeri dehası olduğunu ve Osmanlılara mağlubiyeti tattıran tek Avusturyalı olduğunu söyler. 


   Eugene aynı zamanda 1711-1723 yıllarında Viyana'da olan Belvedere Sarayını yaptıran büyük bir servete sahip olan bir prens.






Kale tepesinde Royal Place önündeyiz.
    Budapeşte kalesi ilk kraliyet kontu Moğolların istilasından sonra 13.yy da inşa edilmiş. 14.yy ise kompleks geliştirilmiş ve Gotik tarzda yapılmış ortaçağın en büyük sarayı olmuştur. Kale Macaristan halkının servetini yansıtmak için yapılmıştır. 


   
      Sarayın inşaatı 1476 yılında Kral Matthias Corvinus ve Napoli'nin Betrix'in evliliğinin ardından 15.yy'a kadar sürmüştür. Rönesans tarzını Budaya getiren bir çok kraliyet sanatçısına eşlik etti. 
     Buda Türkler'den kurtarılırken saray tamamen yıkılmış ve 18.yy'da tekrar inşa edilmiştir.


  Saray Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde hanedan ve halk arasındaki barışı simgeleyen törenlere ev sahipliği de yapmıştır. Sarayın yapımı 19.yy da da devam etmiş ve 1904 yılında tamamlanmıştır. 2. dünya savaşı sırasında tekrar zarar gören saray Neo Barok tarzında bir çok orjinal parça da kullanılarak yeniden inşa edilerek bugünkü durumuna kavuşmuştur.


    Budapeşte kalesinde tarihi müze, ulusal galeri ve bunun dışında 2 tane daha müze yer almaktadır.
     Kalenin harika bir arka bahçesi de bulunmakta. Kale çeşmeler heykeller ve bahçeleriyle çok güzel dizayn edilmiş.



  1960 yıllarında Budapeşte bu sahip olduğu muhteşem tarihi değerini vermek için kolları sıvar ve bu kompleksi yaratır. Budapeşte'deki bu saray kompleksin çekici tasarımı dünyanın hiç bir yerinde yokmuş.


  Bizim bulunduğumuz sene ulusal müzede Picasso'nun resimleri sergileniyordu. 2019 yılında Picasso'nun hayatının National Geograpy serilerinde izlediğimde hayatı oldukça ilgimi çekmişti. Picasso müzesini gezmek isterseniz mutlaka bu diziyi seyredip öyle gezin derim. Yaşanan olayları bildiğinizde gezdiğiniz yerler ve kişilerin eserleri çok daha anlamlı ve kalıcı oluyor..






   Buradan Buda kalesinin Hunyadi avlusuna doğru ilerliyoruz. Buradaki en önemli eser  Matthias çeşmesi. 


   Buda kalesinin en güzel heykel ve çeşmelerinden biri olan Matthias çeşmesi tüm ihtişamıyla duruyor. Kral Matthias'ın bronz figürü ile elinde tatar yayı tutan ve ölü bir geyik yanında duran kraliyet avı sergileniyor.


     Çeşme Kral Matthias'n gizli bir aşk hikayesini betimleyen kraliyet av sahnelerini simgeleyen heykellerle süslenmiştir. İnsan kalbinin hiç bir zaman mutluluğu avlayamayan simgelerle üzücü ve gizli bir aşk hikayesini anlatmaktadır.
     Efsaneye göre Macaristan Kralı Matthias Hunyadi kılık değiştirerek avlanmaya başlar. Avlanma sırasında Szep Ilonka adında güzel bir köylü kızıyla tanışır. Birbirlerine aşık olurlar. Ancak kız onun bir kral olduğunu bilmez. Kral sarayına döner ve Ilonka'yı Buda'ya çağırır. Ilonka Buda'ya geldiğinde bir zaferden dönen ve kalabalık tarafından karşılanan Kralı bir atın üzerinde tacıyla görünce onun kral olduğunu anlar. Köylü bir kızın Kralla olamayacağını düşünür ve kalp acısından ölür. Kral onu görmeye geldiğinde kızın öldüğünü öğrenir.



  Çeşmenin sağ tarafında Szep Ilonka'yı bir geyiği okşayarak avcıları izlemesi tasvirini görebilirsiniz.



   Ayrıca Orlai Petric Soma adlı ressam tarafından resmedilen 8 parçalık Güzel Ilonka resim serisini Macaristan Petofi Edebiyat müzesinde görebilirsiniz. Ben bir kaç tanesini internetten bulup buraya koydum.

Aşkları
Kralın saraya dönüşü

Ölümü
Acısı
  Çeşmenin tam simetrisinde bulunan heykel ise Kralın yaptıklarının korkusuz bir biçimde yazmış olan kraliyet tarihçisi Galeotto Marzio 'nun oturma figürüdür.


  Matthias'ın tarihçisi olan İtalyan Galeotto Marzio, Güzel Helen'in (Szep Ilonka) öyküsünü ilk kaydeden tarihçidir. Heykel figüründe bileğinde bir şahin tutmaktadır.



  Kral Matthias'ın avını yakaladıktan sonra zaferini kutlayarak ve ayakta oku ve yayıyla duran semboller ve susayan av köpeklerine kaynaktan su içirme figürleri. Köpeklerin tam yanında da avcı yardımcılarının her an tetikte olma figürleri.



  Matthias çeşmesi 1904 yılında Alajos Strobl ve Alajos Hauszman tarafından tasarlanmış ve Buda sarayının C bölümünde (orta kanadın) duvara dayalı olarak bulunmaktadır.




   Çeşme Neo-Barok tarzında yapılmış zamanın kusursuz sanat eserlerinden biridir.  Heykeltraş Alajos bu heykelin Buda kalesinde olması gerektiğini ve bunun içinde bir para almadığı söylenir.



    Çeşme 2. dünya savaşında ortadaki köpek haricinde bir hasar almamış olması da ilginçtir.
Matthius çeşmesi 2010 yılında restore edilerek tam güzelliğine kavuşturulmuştur.






    Buda kalesi avlularından birinde Mitolojik bir kuş olan Turul kuşunun bronzdan yapılmış heykeli bulunmakta. 
     Turul kuşu Macaristan'ın ulusal sembolü hemde halkın gururunu simgeliyor. Bu sembol Macaristan da heykellerde sanatta para ve kıyafetlerde Macar ordusunun terörle mücadele merkezi ve ulusal güvenlik bürosu armalarında da kullanılmaktadır.



Turul kuşu heykeli Tuna nehri üzerinde uzanan kartala benzer totem bir kuştur.



  Heykel Macar gururunu ve asaletini vahşi bir şekilde tanımlayan kılıcı tutan, doğaya ters bir şekilde konumlanmıştır. Macar halkının saflığını ve otoriterliğini sembollediği söylenir.



Bronz kuşun hemen yanından başka bir avluya iniyoruz











   Buradan çıkarak yol boyunca devam ederek St Matthias kilisesinin bulunduğu Balıkçılar tabyasına doğru gidiyoruz.





  Ve kilise göründü. Kilise Budapeşte'de Buda kalesi bünyesinde olan Trinity meydanında bulunmaktadır.


Başından oldukça maceralar geçen kilisenin resmi adı Nayboldogasszony Templomdur.


  Kilise ilk olarak 1015 yılında Macar Kralı Aziz Stephen tarafından yaptırılmıştır.1241 yılında Moğol saldırısı sonucunda kilise yıkılmış ve 14.yy başlarında ülkenin başına geçen Kral Matthias tarafından yeniden yaptırılmıştır.

    Kilise 1541 yılında Osmanlıların eline geçmiş ve kilise camiye çevrilmiştir. Öyle ki Kanuni Sultan Süleyman ilk cuma namazını burada kılmıştır.


    Kutsal İttifak Savaşları sırasında kilise zarar görmüş ve bir duvarının yıkılması sonucunda Madonna'nın dua eden heykel figürü görünür olmuş. Osmanlı ordusu namazdan önce bu heykeli gördükleri için rivayete göre moralleri bozulmuştur. Daha sonra Osmanlılar Macaristan'ı kaybederek bu topraklardan ayrılmışlar. 



   Osmanlıların şehri terk etmelerinden sonra kilise 1686 yılında Barok tarzda tekrar yenilenmiştir.


    19.yy'a kadar Meryem Ana kilisesi olarak da bilinen kilise Habsburg Hanedanlığına karşı ayaklanan Macarlar tarafından çok büyük zarara uğratılmıştır. Bunun üzerine kilise 19.yy başlarında tekrar yaptırılmış ve adını Aziz Matthias (Matyas-Templom) olarak değiştirilmiştir.



  2. Dünya savaşı sırasında Almanlar ve Sovyetler sırayla kiliseyi kamp alanı olarak kullanmışlardır. Kilise bugünkü halini 2006-2013 yılları arasındaki yenileme çalışmalarından sonra almıştır. ... Her savaş sonrası yıkılan ve yenilenen kilise....Umarım bir savaş daha olmaz.

    Matthias Kilisesi tarihi açıdan önemli bir yere sahiptir. Bazı kral taç giyme törenleri bu kilisede gerçekleşmiştir. Kral Matthias iki evliliğini de bu kilisede gerçekleştirmiştir. Habsburg Hanedanı Kral IV. Charles ve Macar Kralı Franz Joseph bu kilisede taç giymiştir.
  Ayrıca kilisenin içini de görebilirsiniz. İçeride Kral Bela'nın lahiti, orjinali Parlemento binasında bulunan taç giyme törenlerinde giyilen geleneksel kıyafetlerin bir kopyası ve Macar Kraliyet tacı, bir çok kutsal hazineyi yaklaşık 3 euro karşılığında gezebilirsiniz. 



   Trinity meydanında tarafında Kutsal üçlü heykeli de  (The holy Trinity Column) bulunmakta. Sütun Budapeşte'nin en eski Barok heykeli olup ilk orjinal hali 1706 yılında Mimar Ceresola Vereio ve taş oymacısı Bernat Ferretti tarafından yapılmıştır. Daha sonra 1710-1713 yılları arasında heykeltraş Philipp Ungleich tarafından orjinal sütun kaldırılarak bugün gördüğünüz sütun inşa edilmiştir. 15 metre yüksekliğinde ve Macarca Szentharomsag- Szabor denen kutsal üçlü sütun kireç taşından yapılmıştır. 


   Sütun Budapeşte'deki veba sorununun bitmesinin kutlanması ve bundan sonrada diğer vebalardan koruması adına dikilmiştir. 


    Sütunun üstündeki heykel Kutsal Üçlemeyi temsil etmekte ve Latince yazılmış bir dua içermektedir. Kutsal Üçlü heykelinin hemen altında küçük melek heykelleri ve altı azizden oluşan büyük heykellerle süslenmiş uzun bir sütun bulunmaktadır.  Bunlar üç farklı olayı işaret etmektedir. Kral David vebayı sona erdirmek için Tanrıya dua ediyor, arka planda Buda Kalesi ile veba ve Kutsal Üçlü Anıtının inşası. Macar arması da bulunmakta

        
  Bu yazıyı yazarken Avrupa'nın başına bela olan bu kara vebanın insanların başına nasıl bir dert olduğunu olduğunu düşündüm. Hastalık 1691-1709 yılları arasındaki Avrupa'nın toplam nüfusunun % 30-60'nın ölümüne sebep olmuştur. Çoğu insan toplu mezarlara gömülmüştür. Gördüğünüz bu sütun 1700 yıllarında veba geçtikten sonra dikilmeye başlıyor ama veba Budapeşte'ye tekrar dönüyor. Kabus gibi... O zaman sütunu daha büyük yapmaya başlıyorlar. İnançla gideceğini düşünüyorlar. Zor dönemlermiş. 1709 yılından sonra veba sorunu kalmıyor. 


 Buradan meydanın diğer tarafında bulunan Balıkçı tabyasına (Fisherman's Bastion) doğru ilerliyoruz.



  Budapeşte'nin en çok ziyaret edilen cazibe merkezlerinden biri olan Fisherma's Bastion yerli ve yabancı turistin şehir manzarasının tadının çıkaracağı en önemli tepelerden biridir.
  


   Balıkçı tabyası Macarca Halszbastya olarak biliniyor. Haltszbatsya kilisenin hemen karşısında uzanıyor. Meydanın hemen girişinde Balıkçı Tabyasının yapımının tamamlanmasından 4 yıl sonra 1906 yılında Macaristan'ın ilk kralı olan Kral I. Stefan'ın bir heykeli dikilmiştir.






   Balıkçılar tabyası 895 yılında Macarların bu bölgeye yerleşmesinin 1000. yılı kutlamaları şerefine inşası 1895 yılında başlayıp 1902 yılına kadar süren bir yapı dizisidir. Kilisenin restorasyonunu yapan Mimar Frigyes Schulek tarafından Neo- Romanesk tarzda yapılmış olup adeta masallardan fırlamış görüntüsüyle Macaristan'ın 1000 yıllık tarihini gözler önünü sermektedir. Kilise restorasyonu ile içi içe geçmiş bir biçimde tasarlanmış olan bu meydan inanılmaz bir seyre sahip. Kısaca Frigyes Neo- Gotik ve Neo -Romanesk mimarisinin muazzam birleşmesini yaratmıştır. Biz de doya doya geziyoruz.




   Balıkçı tabyasında tam 7 tane kule bulunmakta. Bu kulelerin 7 tane olmasının sebebi 9.yy sonlarında buraya yerleşen Macar kabile sayısının 7 olmasıdır. Her bir kule bu kabileleri temsil ediyor.


   Etrafı gezmek çok heyecanlı. Budapeşte'de gezdikçe sizi karşılayan ve heyecanlandıran çok tarihi yer var. Bu gezi insana inanılmaz bir zevk veriyor. Tarihin içinde adeta kaybolup o zamanlarda yaşıyor gibi hissedeceğiniz bir yer. Buradaki kulelerden karşı kıyıdaki Parlemonto binasını, Zincir köprüyü, Tuna nehrinin fotoğraflarını çekebilirsiniz.


   Ortaçağdan kalma kale duvarlarının bulunduğu yere yapılan Balıkçılar tabyasının Roma İmparatorluğu döneminde balıkçılar tarafından korunduğundan dolayı bu adın verildiği söylenir.Tepede yaşayan halk, burayı korumuş aynı zamanda bir balık pazarı haline de getirmişlerdir. Başka bir bilgiye göre de Buda kalesini Balıkçılar loncası savunduğu için bu adı almış denmekte.






  Balıkçılar Tabyası 2. dünya savaşı sırasında büyük hasar görmüş. Savaş sonrası bu kez de Frigyes Schulek oğlu mimar Janos Schulek tarafından planlanıp restore edilmiş. 



   Buradaki merdivenlerden caddeye ineceğiz. Yalnız inilen merdivenler çok orjinal bol bol fotoğraf çektirmek istiyorsunuz.




   Buda kalesi komplekslerine tam zincir köprünün karşısından kalkan bir finüküler sistemde bulunmakta.








   Budapeşte de yollarda gezerken her an karşınıza bir heykel çıkabilir hepsi birbirinden güzel heykeller. Bunlardan biri Peter Mansfeld heykeli.


   Kaldırıma düşen bir adam sembolü. 1959 yılında şehit olmuş Macar devrimcisi Peter Mansfeld anıtı.
'' Ölüme Düşen Adam''
   Peter Mansfeld özellikle Macar bağımsızlığı için ölen binlerce genç şehit devrimcisinin simgesidir. Veronika parkta bulunan bu heykel ulusal kahramanın fedakarlığını  anlatmaktadır. 




  Tekrar sahile indik buradan yürüyerek Margret adasına ve parkına gideceğiz ve oradan Peşte tarafına geçeceğiz. Şu anda Peşte tarafındaki muazzam Parlemento binasını görüyoruz.


  Tuna nehrinin kıyısında uçak gösterilerini seyrederek Margret adasına doğru ilerliyoruz. Tuna nehrinin ortasında yer alan adayı gezeceğiz. Size internetten aldığım bir fotoğrafla adanın kuş bakışı görünümü göstermek istedim.

   Margaret adası (Margit-Szciget ) Tuna nehrinin ortasında yer alan parkları, havuzları, spor alanları ve ortaçağdan kalma tarihi yapıları ile ilgi çeken Buda ve Peşte'yi birbirinden ayıran iki ayrı ile köprüyle birbirine bağlayan 2,5 km uzunluğunda ve 500 metre genişliğinde bir adadır.
 Adaya iki farklı köprüden ulaşım bulunuyor. Biri güneyde Margaret Köprüsü diğeride Arpad köprüsü. Biz Margaret köprüsünün yanından ilerleyerek adayı gezeceğiz. Arpad köprüsü arka tarafta kalıyor.


  Ortaçağda çok fazla tavşan barındığı için ada tavşanlar adası olarak bilinirmiş. Lordların av alanı olduğu için de Lordlar adası olarak da biliniyormuş. Bir zamanlar nehir tarafında biriken malzemelerden oluşan küçük adacıklar oluşuyormuş. Uzun bir zaman bu yüzden şekli değişiyormuş. Daha sonraları bu adacıklar birleşerek tek ada olmuşlar.


    13. yy Macar Kralı IV. Bela adada hala kalıntıları bunan manastırda Moğol istilaları biterse kızı Margaret'ı rahibe olarak yetiştireceğine yemin etmiş. Moğollar aniden ülkelerine geri dönmeye karar verince kralda sözünü tutmuş ve adayı yaşanılır bir hale getirerek 11 yaşındaki kızını bir rahibe yapmış. Ancak kızı 28 yaşında ölmüştür. Dolayısıyla adanın adı Margaret adası olarak zihinlere kazınmış. Prensesin anıt mezarı da bu adada bulunmaktadır. Bunun yanında adada 13 yy dan kalma bir Fransisken kilisesinin kalıntıları da mevcut. Bu harabeler 16 yy'a kadar işlevlerini korumuş. Ama Türklerin hakimiyeti sırasında adadaki keşişler, rahibeler diğer din adamları yavaş yavaş burayı terk etmeye başlamış.

  1838 yılındaki büyük sel sırasında ada 2,5 metre suların altına batmış. Tuna'nın sel sonrası geride bıraktığı çamur 1,5 metre yüksekliğe ulaşmış.  Avusturya Arşidosu Joseph Anton Johann 1796-1847 yılları arasında Macaristan'ın Palatini (bir nevi vali) idi. Jozsefh   19 yy başlarında bu adaya büyük bir peyzaj projesi başlatır ve alanın çoğunu ağaç çiçek içeren bir parka dönüştürür.



   1901 yılında Margeret köprüsünden bağlantı yolu inşa edilene kadar adaya sadece tekne ve gemilerle ulaşılabiliyormuş. Hatta ünlü sanatçı Richard Wagner ziyaretlerinin biri sırasında neredeyse boğuluyormuş. Her neyse şu anda açılan Margeret köprüsünün bir kısmı 1901 yılında inşa edilmiş. Kuzeydeki Arpada köprüsü ise aday 1950 yılında bağlanmıştır. Ada 1908 yılında halka açık bir park olmuştur. 2. dünya savaşı sırasında da ada sağlık merkezi haline geldi.




  Bu gördüğünüz anıt 100. yıl anıtı Centennial Memorial. Bu parka girdiğinizde karşınıza çıkan ilk anıt Istvan Kiss tarafından tasarlanmış ve bronzdan yapılmıştır. 1972 yılında Buda ve Peşte'nin 1873 yılında birleşmesi adına dikilmiştir. Tasarımda birbirine geçmiş iki yaprak betimleniyor.



Anıtı takip eden yerde Margitszieget çeşmesi vardı. Yanına gittiğimizde su gösterileri vardı oturacak yer yoktu. Ayakta seyrettik. Gösteri bitince boş yerler olmaya başladı biz de biraz oturup dinlendik. Kaç saattir yürüyoruz.

   Havuzun batı tarafında yüzme havuzu kompleksi bulunmakta. Biz gitmedik; köprüye doğru yürümeye başladık çünkü azıcık dinlenip birazda geç olmadan Peşte tarafını gezelim dedik.
   Ama gezilecek daha bir çok yeri olduğunu söyleyebilirim. Ben gitmedim ama adada daha önceden bahsettiğim gibi Fransiskan Harabeleri ve Margiritin evi olan harabelerin yanında, çiçek bahçesi, su  kulesi gibi gezilecek bir çok yer olduğunu da söyleyebilirim. Tabi 2-3 gün kalınırsa bu kadar ayrıntı gezilebilir.

    
     Köprüye çıktığımızda artık çok cazip gelen bu uçak gösterileri artık sesi dolayısıyla işkence haline gelmeye başlamıştı.


   
    Peşte kısmında sadece alışveriş caddelerini gezdik....epey de yorulduk bir coffede oturup yorgunluk kahvesi ve yanında şekerli bir şeyler yedik. Buradan otelimize gidip arabayı alıp tekrar yola koyulduk.

   
   Hoşçakal diyerek Budapeşte'den ayrılıyorum. Ama tekrar gelmeyi düşünüyorum.Tekrar aynı yerleri gezebilirim tabi görmediğim yerler de var. Umarım yine görüşürüz Budapeşte........
  Budapeşte 'den 45 dk uzaklıkta Szekesfehervar da Best Estern Plus Lakeside Hotel de yer ayırdık.






  Gece maalesef uyuyamadık Çünkü ülkemizde darbe girişimi olmuştu. Tüm gece haber seyrettik. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder