Translate

5 Ağustos 2019 Pazartesi

8. Bremen - Hamburg

11.07.2016 
   
  Sabah kalkıp güzel bir kahvaltıdan sonra arabayla şehir merkezine indik kapalı bir otoparka arabayı park ettik. 
  Bremen Almanya'nın en eski liman kenti olup Hamburg'dan sonra ülkenin en büyük  liman kentidir. Şehir Weser nehri boyunca kurulmuş ''Werder Bremen'' futbol takımı ve ünlü           '' Bremen Mızıkacıları'' masalı ile ünlüdür. Almanya'nın masal kasabaları güzergahında olan şehir 1200 yıllık bir tarihe sahiptir.
    Gezimize Bremen'nin en ünlü meydanı olan Historische Altstadt meydanına yani Market Square meydanından başlayacağız. 

 
   Meydana geldiğimizde hava çok kapalıydı ayrıca erken saatte burada olduğumuz için meydan tenhaydı bu konuda da şanslımıydık şanssızmıydık bilemedim ama hava kapalı olduğu için fotoğraflar istediğimiz gibi çıkmadı tabi.
 Üstüne üstlük Belediye binası tadilattaydı.
  

   Pazar meydanı Bremen'in eski olan binalarıyla çevrilmiştir. Binanın çevresinde hükümet binası, kilise, sanat ve bilim müzeleri, halka açık sanat galerileri ve olmazsa olmaz Bremen mızıkacıları heykelleri bulunmakta.



  Meydanın en önemli binası Belediye binası ama tadilatta o yüzden fotolar iyi değil. 






   Burada gördüğümüz bina 1537-1538 yıllarında yapılan ve Bremen tüccarlarına lonca salonu olarak hizmet vermek amacıyla yapılmıştır. Bugün ise Ticaret odası ve kulüp olarak kullanılmaktadır.


   Pazar meydanındaki bu evler 1758 yıllarında cepheleri rokoko tarzıyla yapılmış evlerden bazıları 1896 yılında yapılan Rathsapotheke ve 1909 yılında yapılan Rathskonditorei ve Alman Evi .




   Belediye binasının tam yanında ve katedrelin karşısında UNESCO dünya mirasları listesinde olan ünlü Roland heykeli konumlanmakta. 2004 yılında belediye binası ile birlikte dünya mirasları listesine girmiştir.




 1404 yılında dikilen heykel Bremen'in özgürlüğünü ve ticaret hukukunu temsil ediyor. Adaletin kılıcı ve kalkanın üzerinde ülkenin sembolü olan kartal motifleri bulunmakta. Ayrıca Roland heykeli Almanya'dan Baltık ülkelerine kadar birçok şehirlerde de bulunmakta. Heykel Alman ortaçağının en büyük bağımsız heykelidir.





   Roland, Kutsal Roma İmparatoru Şarlman'ın şövalyesi olup Roncevaux Geçidi Savaşı kahramınıdır. Heykelde Roland kentin koruyucusu olarak gösterilir. Efsanevi kılıcı kuşanmış ve kalkanı çift başlı imparatorluk kartalı ile süslenmiştir. 
    Bu arada çift kartal motifinin Bizanslılar tarafından da kullanıldığını görüyoruz. Bu motif Bizans'ta  devlet ve kilisenin tek bedende bir arda tutulup yönetildiğini simgelemektedir. Kökeni Hititler ve Sümerlere ait olan bu simge daha sonraları Avrupa'da soyluluk simgesi olarak benimsenir ve Alman, Avusturya-Macaristan ve Rusya imparatorluklarının devlet armalarında da kullanılmıştır.


    Heykel 60 cm yükseklikteki bir basamak üzerinde olup 5,47 metre yüksekliğine sahiptir. Arka tarafında gotik tarzda süslemeli bir gölgelik ile taçlandırılıp desteklendiğinden toplamda 10,21 metre yüksekliğini bulur. Heykelin orjinali Bremen Focke Müzesinde bulunmakta.



   Ve yanında bulunan tadilatta olan bir diğer Unesco dünya mirasları listesinde olan Bremen'in tarihi Belediye Binası. 






   Bremen Belediye Binası 1410 yılında inşa edilmiş ve 1612 yılında cephelerine Rönesans tarzda süslemeler ile çok güzel bir görünüme sahip olmuştur. Avrupa'daki tuğla gotik mimarisinin en önemli örneklerinden biri olma özelliğini göstermektedir. 


    Belediye binası 1973 yılından beri Anıt Koruma Yasası ile korunmakta ve 2004 Temmuz ayından beride Bremen Roland heykeli ile birlikte UNESCO Dünya Mirasları Listesinde yer almaktadır.
    Belediye binasının hemen solunda yer alan ünlü masal kahramanları Bremen Mızıkacılarının bronz heykellerini göremedik ama başka versiyonlarını fotoğrafladık. 

İnternetten alınma
 1951 de yapılmış bu bronz heykeller şimdi tadilat dolayısıyla kapalı ama siz gittiğinizde görebilirsiniz. Bir inanışa göre eşeğin bacağından tutan kişiye şans getiriyormuş.

Ve Roland heykelinin tam karşısındaki Katedrale doğru yürüyoruz.

   Katedralle belediye binasının yanından bir küçük meydana daha çıkıyoruz. Bu arada hava inanılmaz kapalı. Hatta sabah serinliği de var yaz ortasında epey üşüdük. Eşim otoparka dönüp üzerimize bir şeyler almaya gitti...

Buradaki alana çıkınca birden hava daha açık oldu, tepedeki bulutlar birden yok oldu sanki.


Meydan da bulunan Neptün çeşmesine doğru gidiyoruz.



























   Çeşme katedral ve Belediye binasının yanında ki alanda bulunmakta. 1991 yılında heykeltraş Waldemar Otto tarafından yapılmıştır.

  Çeşme süper elips biçiminde yeşil granitten yapılmış ve bronzdan yapılmış değişik figürlerle süslenmiştir.










   Çeşmenin arakasında ki alanda bir de pazar kuruluyor. Çok güzel meyveler çeşit çeşit sebzeler, peynirler ve pazarda bulmak istediğiniz hemen her şey var. Oldukça da renkli, bu arada zaman ilerledikçe alana turistler gelmeye başlıyor.



Şimdi katedrali gezebiliriz.....
  

   St Peter Katedrali.......1200 yıllık Bremen'in en eski katedrali. 1973 yılında kilise anıtı koruma yasası listesine girmiştir. 



  St Peter katedrali de Avrupa'nın en büyük tarihi tuğla yapılarından biridir. 1888-1901 yılları arasında büyük bir restorasyon geçirmiştir.



 1800 yılların sonlarında yapılan kapsamlı tadilattan sonra daha önceden var olan romanesk ve Gotik St. Petri Dom çizgileri kalmıştır. Bremen'in büyük bölümlerinin tahrip edildiği 2. Dünya Savaşı sırasında 19.yy pencerelerinde birinde bomba patlatılmış daha sonradan 1950 ve 1960 yıllarında eklenen değiştirmelerle pencereler modern haline ulaşmıştır. Ama bu modernize katedralin ortaçağ kökenlerini bozmadan yapılmıştır.




























 Katedralin demirden yapılmış kapıları çok detaylı ve muaazzam . Birkaç fotoğrafla paylaşıyorum.

  Hristiyanlık inanışına göre Hz. İsa'nın cennetin anahtarlarını St Petrus' a vermesi nedeniyle Aziz Petrus'un elindeki tasvirlerde anahtar figürleri görülür.








   Katedralin girişindeki aslan ve koç figürleri de oldukça ilginç görünüyordu. Bronzdan yapılmış bu canavar heykellerin St Petrus katedralinin batı cephesinin önünde konumlanmıştır. Bir koç ile aslan, güneş tanrısının kırık bir görüntüsü ve düşmüş bir ejderha, bir yılanın ısırdığı gardiyan bu heykellerden bazıları...







    Katedaralin arka tarafına geçerek katedralin avlusunun kenarında Prusya başbakanı Otto Von Bismarck'ın  atlı bir heykeli de bulunmakta. Kendisi Prusyalı bir Junker'in oğlu olan Demir Şansölye lakaplı ve 19.yy da Alman birliğinin sağlanması ve Prusya'nın öncülüğünde güçlü bir Alman imparatorluğuna dönüşüm sürecinin en önemli Alman devlet adamıdır.





  Katedralin kulesine de 2 euro karşılığında çıkabilirsiniz. Okuduklarıma göre güzel bir şehir manzarası sunuyor. 256 basamak çıkmak gerektiğini de unutmayın.







   Şimdi meydana çıkarak ara sokakları gezerek ünlü küçük balıkçılar sokağı olarak ta bilinen Schnoor Old Quarter denen ortaçağ dan kalma bir sokağa gidiyoruz.



    
 Sokak genel de çok canlı ve hareketli olmasına rağmen biz gittiğimizde erken bir saat olduğundan boştu ve çok şanslıyız sokak bize aitti .



   Schnoor sokağı 1602 yıllarında inşa edilmiş Bremen'in en eski evlerinin bulunduğu yerdir. Evler ince dar bir sokağın kenarlarına inci gibi dizilmişlerdir.


    Bir kuaför......
   Bremen'nin ortaçağ merkezindeki bu mahalle ortaçağ karakterini koruyan tek yer. Mahalle ismini sevkiyatla ilgili eski el sanatlarına borçlu. Evler arasındaki sokaklar genellikle meslekleri ve nesneleri ile ilişkilendirilmiş. Örneğin tellerin ve halatların üretildiği alan tel anlamına gelen Schnoor yada demir zincirlerinin üretildiği yan sokaklarındaki bir alan Wieren gibi.....




   Schnoor'un en eski evleri 1402 yılında yapılmış Schnoor 5 ve 1401 yılında yapılmış Schoor 2 evleridir. Bazı evler orjinallerinin kopyalarıdır.


   Amstfisherhaus (Balıkçının evi) orjinalinin kopyası olan evlerden biri. Orjinali 2. dünya savaşı sırasında yıkılmış.


Resmi balıkçı evinin orjinal hali










   17. ve 18 yy dan kalma bir çok ev orjinal halini koruyor. Daha sonraları bir çok sokak romantik bir izlenim verilerek eğlenceli bir yer haline getirilmiş.
    2. dünya savaşı sırasında bu bölge aslında az zarar görmüş. Fakat dar sokakları yüzünden 20.yy başlarında sokak fakir insanların mahallesi haline dönüşmüş. 3 şubat 1959 yılında Karl Dillschneider yönetiminde hazırlanan bir iç tüzükle anıtların korunmasına karar verilmiş ve böylelikle yüzlerce evin bulunduğu bölgede iyileştirme çalışmaları başlamıştır.
   Kar amacı gütmeyen derneklerin korumaları ve kültürel canlanma katkılarıyla bu sokak şimdilerde bir cazibe merkezi haline dönüştürülmüştür.











 Şimdi bu sokaktan çıkarak tekrar meydana doğru ilerleyeceğiz ama farklı bir yöne gideceğiz.


    Tekrar pazar meydanına geldik ve meydandaki yeni bina olan Vatandaşlık binasının girişindeki Bremen mızıkacılarının figürlerini gösteren heykellerle fotoğraf çektirerek epey bir eğlendik.














   Heykellerin hemen arkasında Bremen skulpturengarten bulunmakta. İçeri gezmek ücretli ama heykelleri dışarıdan pekala da fotoğraflayabiliyorsunuz. Bu heykelleri zaman zaman herhangi bir sokakta veya bir evin duvarında görmeniz zaten mümkün.








Ayrıca 2. dünya savaşı sırasındaki çekilmiş fotoğraflarda sergilenmekte.







  
  Şimdi Böttcherstrabe sokağına doğru ilerliyoruz. Burası şehrin gizli sokağı olarak da adlandırılıyor. Bu geçit Marktplatz'ı nehir yoluna bağlamaktadır.




  Şimdi Böttcherstrabe sokağına geldik. Bu sokak Bremen'in sanat sokağı olarak ta adlandırılıyor. Sokak sanat galerileri, müzeler, kitapçılar, kafeler hatta 1920 yılından kalma mağazalar ile dolu. 



 1900 yılların başında şehrin ünlü kahve tüccarı Ludwig Roselius bu sokakta bir ev satın alıyor. Daha sonra burası kurduğu HAG kahve markasının üretecek olan şirketin merkezi oluyor. Roselius sonraki yıllarda bu caddeden başka binalarda satın almaya başlıyor.            1. dünya savaşından sonraki yıllarda daha fazla ofis satın alıyor. HAG-House , Haus St. Petrus ve Yedi Tembel Kardeşler Evi inşa ediliyor. Sokağın yenilenmesi sağlıyor. Bu düzenlemeler yaklaşık 30 yılda tamamlanıyor. Ludwing Roselius aynı zamanda'' Kaffee HAG'' fabrikasının kurucusu ve Bremen'in sanat patronu olarak da anılıyor. 


  Böttcherstrasse sokağına nehrin ters tarafından giriş yapıyoruz. Sokak yaklaşık 120 metre uzunluğunda. Sokağa girişte karşınıza hemen göze çarpan altın kaplama bir eser çıkıyor. Eser 1936 yılında Bernhard Hoerger tarafından yapılan ve Hitler'in karanlığın güçlerine karşı kazandığı zaferini betimlediği söyleniyor. Çok tartışmalara sahne olan sanatçının bu eseri Adolf Hitler'e hayranlığını yansıttığı düşünülüyor.  
     Roselius aslında Nazizimin ateşli bir destekçisi olmasına rağmen Hitler bu sokaktaki sanat mimarlığını eleştirir bunun üzerine Roselius intiharı düşünür fakat sekreteri ve finans danışmanı Barbara Goette, Focke-Wulf şirketine yatırım yaparak durumları kurtarır. 
      Bu arada patronu Ludwing Roselius gibi Hoetger de Nazi düşüncelerine sempati duymuş ve Nazi partisine üye olmuştur. 1934 de Berlin'e taşınarak sanatını kullanarak partiye girmeye çalışmış ancak 1936 yılında Hitler onu yozlaşmış bir sanatçı olarak ilan edince partiden kovulmuş İsviçre'ye kaçmış ve burada ölmüştür.


''Lightbringer''in adlı bu eserinde Kutsal Micheal'i bir ejderha avcısı olarak tasvir etmiştir.



  Sokağın mimarisi kırmızı tuğlalarla yapılmış geleneksel ve dışavurumcu stillerin güzel bir kompozisyonu adeta. 


  Böttcherstrasse en iyi eserlerinin sürekli sergilendiği Paula Moserson-Becker müzesiyle de ünlüdür.


  Buradaki müze ünlü kahve tüccarı Roselius'un ve ünlü ressam Becker'in evlerinin kolleksiyonlarının sergilendiği müze.









1944 yılında bombalanmış olan evler 1954 yılında tekrar inşa edilmiştir.


   Burası yedi tembel evinin sergilendiği yer. Sieben Faule.... Yine Hoetger tarafından yapılmış yedi tembel kardeşin ustalıklarını anlatan figürler sergileniyor.


  
 Yedi tembeller aslında Bremen halk masalıdır. Efsane dünyaya çıkan ve yenilikçi fikirlerle dönen fakir bir çiftçinin yedi tembel oğlunu anlatıyor.


Bu kısım yedi faul çeşmesi olarak adlandırılıyor.






     Hoetgerhof'un üç bronz heykeli. Sırayla 1911 yılında yapılmış Akşam, 1909 yılında yapılmış Darmstadter Torso ve 1911 yılında yapılmış Alacakaranlık heykelleri



Ve Roselius'un müze haline getirilmiş evi...













Çıkışa geldik ama eserleri incelemekten sokaktan çıkamıyoruz . 





   Bu ev Robinson Crosoe House. Hoetger'in '' Gündüz Giyen Gümüş Aslanı'' heykeli ve tropikal balıklara sahip bir de akvaryumu bulunmakta.


    Hoetger faşist falan ama bence iyi bir sanatçı....Kendini sanata verseydi bu yollara düşmeseydi iyi olurmuş 😃
   Bremen'den ayrılma vakti istikamet Hamburg..............


Geçtiğimiz yollarda, köylerde inanılmaz manzaralar...




 Bu ineklerle kesin fotoğraf çektirmeliydim.





Ve Hamburg'a girdik....Almanya'nın en büyük liman şehri.
  Limanı biraz geçtikten sonra ilk durağımız Speicherstadt (Depolar şehri) bölgesi. Arabayı buraya park ederek gezmeye başlayacağız.



Önce şu koca kırmızı kiremitli binaların arasındaki köprü ve kanalları görmek istedik.











































      Arabayı  bıraktığımız otopark bu bölgenin yani Hamburg Ambar Şehri denen Speicherstadt bölgesinin otoparkı. Tam arkasındaki kırmızı kiremitli binalarda Warehouse District, Academy, Kehrwieder theater , Dialog im Stillen ve Consens Ausstellungs, Hamburg Port Authority AöR (Hamburg Liman Yönetimi) , Speicherstadt Kaffeerösterei binanın içinde bulunan bazı şirketler tiyatrolar ve eğlence alanları var. 
     Ama müze olarak gezmek isterseniz Alman Gümrük Müzesi (Deutsches),  Miniatur Wonderland (Demiryolları ile Hamburg'un minyatür olarak tanıtımı). Hamburg Zindanı (Hamburg Dungeon,), Kaffeemuseum Burg (Kahve Müzesi), gibi bir çok müze bulunmakta .

   Bunun dışında 2012 de kapanan birde Afgan müzesi de bulunmaktaymış.


   Speicherstadt'taki şirketler dünya halı üretiminin üçte birini ve kakao kahve çay baharat denizcilik teçhizatı ve elektronik eşya gibi malları elinde tutmakta.


Hamburg Liman Yönetimi
   Biz Hamburg Dragon'u çok merak ettik ve girmek için tam dört kat çıktık ama bilet kuyruğunda çok kişi vardı. Bizde girmedik. Aslında  Miniatur Wonderland gezilebilirdi, çok güzel olduğunu okumuştum ama zamanımızı burada harcamayarak şehrin kalbine inelim dedik.







  Muaazam ve korkutucu görüntülerinden epey bir etkileniyorsunuz. Kırmızı gotik kiremitler demirden köprüler ve derin kanaları beni epey bir tedirgin etti.


  Bu depo bölgesi 1883-1927 yılları arasında Hamburg limanında HafenCity'nin kuzeyinde kalıyor. Ahşap kazık temellerinde ve kütükler üzerinde inşa edilmiş bu kırmızı tuğlalı evler dünya türünün en büyük örneklerinden..



 Dünyanın en büyük endüstri kompleksi olan bu bölge 2015 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiştir.









   Şimdi karşı tarafa geçerek Hamburg'daki cazibe merkezlerinin bulunduğu alana yürüyerek gideceğiz. Böylelikle şehri de turlamış olacağız. Hadi bakalım tabana kuvvet.




   Şehrin her yerinde kanal var. Hamburg  Almanya'nın en büyük liman kenti olup toplamda 2302 köprüye sahiptir. Kanallar Venedik ve Amsterdam'daki kanalların toplamından fazladır. 2. dünya savaşından sonra yerle bir olan şehir çok kısa bir süre içinde toparlanmış ve 1200 yıllık tarihi boyunca  Avrupa'nın  dünyaya açılan bir kapısı olmuştur.


Şimdi ara sokaklardan çıkarak tarihi belediye binası Rathaus'u görmeye gidiyoruz.




   Eski şehre yaklaştıkça nehirler köprüler parklar heykeller görüyorsunuz. Yeni ve eski birbirine geçmiş. Eski binalar tarihini korurken şehir hızlı bir şekilde yenileniyor.











Sonunda cazibe merkezlerini bulunduğu meydana geldik.


Meydan yine büyük.......





İlk önce tabiki tarihi belediye binası Rathaus'u göreceğiz.



   Hamburg'un Kleine Alster bölgesinde yani kentin merkezinde bulunan Rathaus 19.yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiştir. Muazzam yapısı ile dikkati üzerine hemen çekiyor. Neo -Rönesans mimarisi diğer Rathaus'lardan çok farklı. Kendine özgün ve ihtişamlı. Yeşil çatısı hemen dikkatinizi çekiyor. Ortasındaki kule ile birlikte 112 metre yüksekliğe sahip olan belediye binasının 624 odası bulunmaktadır.



 Rathaus 1842 yılında büyük bir yangın geçirir. 1886 yılında Bina Martin Haller tarafından tekrar tasarlanmış ve 11 yıl sonra 1897 yılında bitirilmiştir. Bina Hamburg'un sembolü haline gelmiştir.




    
     Saat kulesinin üzerinde anka kuşu heykeli bulunmakta. Üzerinde '' Tekrar yükseleceğim '' anlamında yaldızlı bir anlatım vardır. Altında Hamburg amblemi bulunmakta. Amblemin altında ise  altın renginde yazılan bir yazı dikkat çekiyor. Latince yazılan yazıda söylenen ''Soyumuzdan gelenler atalarımız tarafından kazanılan özgürlüğü korumak için çaba harcamalılar'' deniliyor.







  Ayrıca meydanda 1892 yılında şehrin kolera salgını anısına dikilen Hygieira çeşmesini de görebilirsiniz.


  Şehri gezerek tekrar arabamızı park ettiğimiz yere geldik. Artık ayrılma vakti. Dresden'e doğru gitmemiz gerekiyor. Aslında buradan Danimarka'ya geçme planları da yaptık ama programı bozmayalım dedik. 
    Hamburg aslında böyle 3-4 saatlik gezilecek bir şehir değil. Epey büyük ve görülecek çok fazla yerler var ama şu an bizim zamanımıza uygun olmadığı için istemiyerek de olsa bu ilginç şehirden ayrılıyoruz.
    Leibzig' e doğru yola çıktık. Geceyi bu şehirde geçireceğiz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder