Translate

12 Ağustos 2019 Pazartesi

10. Auschwitz Yahudi Kampı

13.07.2016. 

   Çok güzel bir sabaha uyandık. Hafif serin ama güneşli. Güzel bir kahvaltıdan sonra gölün çevresinde biraz turladık sonra yola koyulduk.




   Bugün Auschwitz Yahudi Kampı (Oswiecim) na gideceğiz. Daha önceden Dachau Kampını gezmiş ve çok etkilenmiştim. Bu sefer neler göreceğime hazırlıklıyım ama yine de içimizi bir hüzün kaplıyor nedense.

  Şimdi ilk kurulan Auschwitz kampına geldik. Arabayı kampın arkasında bulunan yolda park ettik. Kampa hemen giremiyorsunuz saatli olarak grup grup alıyorlar. Biz burada 1,5 saate yakın kampın dışında bekledik. Zaten gelmemiz saat 2 'yi bulmuştu. Zamanı düzgün kullanamadık. 



     Auschwitz toplama kampı kompleksi Nazi rejimi tarafından kurulan kampların en büyüklerinden biridir. Auschwitz I, Auschwitz II ve Auschwitz III olmak üzere üç ana kamptan oluşmaktadır. Kampların hepsinde zorunlu çalıştırılmak için getirilmiş esirler varmış. 




  
   Almanya - Polonya sınırında yer alan Oswiecim şehrinin yakında kurulan bu kamplardan ilki olan Auschwitz I kampı. 








Giriş zamanını beklerken dışarıya kurulmuş fotoğraf sergisini gezdik. 




























   1940 yılının Mayıs ayında kurulan Auschwitz I toplama kampını 1942 yılında Auschwitz II (Auschwitz -Birkenau) ve Ekim 1942 de Auschwitz III (Auschwitz -Monowitz) toplama kampları takip etmiştir.


Yaşayanların yürüdüğü ölüm yürüyüşü



    Fotoğrafta görünen Auschwitz - Birkenau Gate (Auschwitz -Birkenau ünlü kapısı) Auschwitz II kampında görebilirsiniz.


 Fotoğraflar ve hikayeler yüreğinizden gitmeyen bir sızı bırakıyor.






















   1942’de Hollanda’dan Polonya’daki toplama kamplarına sürgünler başlayınca, Anne Frank, ailesi ve başka dört kişi Amsterdam’da gizli bir çatı katında saklandılar. Arkadaşlarının yardımlarıyla iki yıl saklandılar bu süre zarfında Anne korkularını, umutlarını ve yaşadıklarını kaydettiği bir günlük tuttu.  4 Ağustos 1944’te aile ve diğer dört kişi saklandıkları yerde bulunarak tutuklandı. Frank ailesi önce Westerbork aktarma kampına, daha sonra da Auschwitz-Birkenau’ya gönderildi. Savaşın sonuna doğru gelinirken, anne ve kız kardeşi buradan tahliye edilerek, Bergen-Belsen’e gönderildiler. İkisi de burada 1945 baharında tifüsten öldüler. Yalnızca babaları sağ kaldı. Anne Frank, bu Yahudi soykırımı (Holokost) sırasında ölen Yahudi çocuklardan biriydi. Anne Frank’ın günlüğü savaştan sonra pek çok dilde yayımlandı. Bu hikayeyi Amsterdam blogumda yazmıştım.


   Hannah Senesh Yahudi soykırımı döneminde Yahudileri kurtarmak için eğitilmiş bir paraşütçü idi. 
   1943 yılında İngiliz ordusuna katıldı ve 1944 yılında Yugoslavya'ya indi. Tito'nun partizanlarıyla 3 ay geçirdi. İdealizmi ve davaya bağlı yazmış olduğu ''Blessed the Match'' adlı şiirinde anılıyor. Macar polisi tarafından yakalandı çok işkence gördü ve Ekim 1944 yılında 23 yaşında Naziler tarafından infaz edildi. 
    Günlüğü ve eserleri sonradan yayımlandı. Bunlardan en ünlüleri David Zahavi tarafından yaratılan ve Ofra Haza, Regina Spektor ve Sophie Milman gibi sanatçılar tarafından söylenen Eli Eli şarkısıdır. 
   1950 yılında kalıntıları İsrail'e getirildi ve Kudüs'te Herzl Dağındaki askeri mezarlığa gömüldü. Halen İsrail'in halk kahramanıdır.



   Nihayet giriş zamanımız geldi ve Oswiecim yakınlarında kurulan ilk Auschwitz I kampına giriş yaptık. İlk Auschwitz esirleri aynı suçu işleyen ve hapsedilen Almanya Sachsenhausen'deki toplama kampından getirilen Alman'lardan ve Nazi Almanya'sına bağlı olmayan Polonyalı siyasiler ve Dachau toplama kampından getirilen esirlerden oluşuyordu.
























 1940 yılında 20 bin hektar alana sahip olan bu ilk kampın idaresine komutan Rudolh Höss getirilir. O yıl  Höss, Adolf Hitler tarafından Berlin’e çağrılır ve savaş sonrasında Alman İçişleri Bakanı Heinrich Himmler ile görüşür. Hitler'i aratmayan Himmler başta Yahudiler olmak üzere eşcinsellerin, çingenelerin ve Nazi karşıtlarının ortadan kaldırılmasını ister ve uygulayıcısı olarak da Höss'ü  bu göreve atar. Bu yapılacak katliamların da  gizli kalması koşulu da bizzat söylenmiştir. Böylelikle insanlık tarihinin en büyük ve sistemli soykırımı başlar.


    Dachau toplama kampında olduğu gibi buradaki kampın kurulmasındaki amaç Nazi rejimine ve Polonya'daki Alman işgalci birliklerinin gerçek düşmanlarının hapsedilmesi, silah yapımında işçi çalıştırmak ve SS subayları ile polis tarafından ölüm emri verilen grupları fiziksel olarak imha etmektir.



   Tur rehberi olması bence çok önemli. Biz şimdi kendi başımıza öğrenmeye ve olayları çözmeye çalışacağız. Bu durumlarda bir rehber olması ya da önceden gideceğiniz yer için iyi bilgi toplamanız çok önemli.



  Dachau'da olduğu gibi yine Albeit Marcht Frei ''Çalışmak Özgürleştirir'' kapısından giriyoruz. Daha önceden yazdığım gibi Dachau'daki kapı çalınmıştı. Bu sapasağlam duruyor.




 Bir sürü blok var her birini gezeceğiz. Üstelik bu kamp çok kalabalık bir binaya girerken bile zorlanabiliyorsunuz. Önünüzdeki turist gruplarını beklemek zorunda kalabiliyorsunuz. Bazı koridorlar çok dar. 



  Bazı bloklar ne yazık ki ziyarete kapalı. Bazı blokların yanlarında ayrıntılarını veren bilgi levhaları da bulunmakta. Buralardan blokların hikayelerini anlayabiliyorsunuz.


  Kamptan ilk içeri girdiğinizde solda kalan Blok 24 binası genelev ve kampın kütüphanesinin bulunduğu binadır. Blok 24 kapalı gezmiyoruz.

    Auschwitz genelevinin küçük odaları şimdi arşiv belgelerini saklamak için kullanılmakta.  Odalarda gözetleme delikleri hala bulunmakta. Bu delikler mahkumların şiddet göstermesi durumda müdahale için yapılmış kadınların korunması için bir önlem. Mahkumların herhangi bir sapkınlığına asla müsaade edilmez, SS subaylarından biri mutlak izler ve her seansa 15 dk izin verilirdi. Genelevdeki kadınlar  Auschwitz II kampından seçilen kadınlar olup bir günde en fazla 6 erkekle seks yapmak zorunda kalıyorlardı. Kadınlara çok iyi davranılır, güzel yemekler verilir gezmelerine izin verilirdi. Kadınlar asla Yahudi kadınları olamaz, mahkumlarda asla Yahudi olamazdı. Bu Hitler'in 1935 de yayımladığı Nümberg yasalarına aykırıydı. Yine de yaşayanların hikayelerinde genelev kadınlarından Yahudi olanların olduğu da söyleniyor.









Blok 15 de etkileyici bir ''Tarihsel Giriş' başlıklı sergi bulunmakta.




Mahkumların fotoğrafları, elbiseleri, çok ustaca çekilmiş bir fotoğraf sergisi.




  Bu kıyafetlerin Amerikan IBM firması tarafından yapıldığını biliyor musunuz ? İhaleyi kazanan şirket.











  Gaz odalarında mahkumları öldürmek için kullanılmış Zyklon B maddesini içeren teneke kutular.





    Şimdi Blok 5'e giriyoruz. Bu blok da sürgün edilen çoğu Yahudi'nin kişisel eşyalarını bulabilirsiniz. Bavulların bazılarının üzerinde sahiplerin adları yazmakta. Bu bölüm oldukça kalabalıktı. 


  Binlerce gözlük, takma bacaklar, ayakkabılar, yedikleri içtikleri kaplar bence bu blok en üzücü bloklardan biri.





   Yüzlerindeki ifadelerden ne derece korktuklarını gözlemleyebiliyorsunuz. İnsanlıktan utandığınız an.










   SS mühendisleri önceleri ihtiyacı karşılamak adına gaz odasını hapishane blogunun en alt katında, 11. Blok'ta inşa etmiş sonraları daha büyük kalıcı bir gaz odasını ayrı bir binada gerçekleştirmiştir. 


    Burası Blok 10. kapalı gezemiyoruz. Bu blokta SS yüzbaşısı Dr Josef Mengele tarafından bilimsel deneyler yapılmış. Yaptığı bilimsel deneyler bebekler ikizler cüceler üzerine .... yapılan çalışmalar zorunlu kısırlaştırma hadım etme hipotermi deneyleri. Bu yazıları yazarken adama içimden neler söylüyorum bilemezsiniz. 
    Bu deneylerde kullanılan 1500 ikizden sadece 200’ü hayatta kalmıştır.  İkizlerin genetiğiyle oynayarak göz ve deri renklerini değiştirmeye çalışılmış, ikizlerden biri deneyde ölürse, diğeri de gaz odasına gönderilmiştir.  
    Blogun  üst katındaki iki odada tutulan çoğunluğu da Yahudi olan kadınlara kısırlaştırma deneyleri Jinekolog Prf. Dr Carl Clauberg tarafından gerçekleştirildi. Bu deneylerde çoğu kadın ölmüştür.


  Blok 10 ile Blok 11 arasında da kamp hapishanesi ve kapalı bahçenin arka duvarı ölüm duvarı bulunmakta. Burada birçok insan vurularak infaz edilmiştir.


  Kaçan esirler başarsın ya da başaramasın koğuştan rastgele seçilen 10 kişi kurşuna dizilir,  asılır ya da işkence ile idam edilirdi. Kampa getirilemeyen ve yakalanan esirler August Becker tarafından bulunmuş gaz otobüslerinde bekletilir ve penceresi olmayan bu otobüslerin içine egzos gazı verilerek öldürülürdü.




   Bloklardan birinde Charlotte Delbo 1943 yılının 24 Ocak konvoyunda Auschwitz toplama kampına gönderilen 230 kadından biriydi. Yahudi değil Fransız'dır, ama Fransız direniş hareketi içinde yer aldığından tutuklanmıştır. Kendisi tiyatrocu ve yazardır. Auschwitz kampında yaşananları Aushchwitz'in Küller, adlı bir kitapta toplamıştır.



    



  Kampa önce Avrupa'nın farklı ülkelerinden toplanan gruplar trenlerle getirilir. Getirilenler çalışacaklarını düşünürler. Burada erkekler bir grupta kadın, çoluk çocuk bir grupta olmak üzere iki gruba ayrılır. Sonra sorguya alınırlar ve 14 yaşından küçük erkeklerle yaşlı erkek ve kadınları bir tarafa çalışabilecek olanları bir tarafa ayrılır.


  Pek çok toplama kampında olduğu gibi Auschwitz I'de de gaz ve krematoryum vardı.
Trenden inenlerin yüzde 90'ı zaten açlık susuzluk ve sağlıksızlıktan dolayı hastalıklıdırlar. Bu insanlar önce bu binaya yıkanacaklarını söylenerek getirilir. Sonra soyunmaları istenir Loş odaya koyup üstlerine gaz verilir. 



Naziler bir çok imha yönteminden sonra en etkin imha yöntemi buldular. Zyklon B.


  Üzerlerine Zyklon B gazı verilen esirler 3 ile 15 dakika içinde ölürler. Komutan Höss idam edilmeden önce verdiği ifadede çığlıklar bittiğinde herkesin öldüğünü anlardık cesetleri almak için kapıları açardık demiştir.



  Ölüleri yakma odalarına taşıyan görevliler saçlarını kumaş yapmak için keserler. Ağızlarındaki altın ve gümüş dişler sökülür. 



   Auschwitz kampında kullanılmaya başlanan bu gazla 600 Sovyet savaş esirini ve 250 hasta esiri Eylül 1941 de öldürdüler. Zyklon B havayla temas edince ölümcül bir gaza dönüşüyor ve toplu ölümler kolaylaşıyordu. Bu gaz en hızlı öldürme yöntemiydi 


  Ölen esirlerin yakıldıkları kazanlar....Tabi bu kadar cesedi gömecek değiller ya...en iyisi yakmak. Barbarlık ya insanlık dışı yazarken bile bu yazının bitmesini diliyorum insanlık adına utanç ve acı içindeyim.


  Yakma işlemleri Yahudi mahkumlar tarafından yapılır. Külleri gübre olarak tarlalara veya sabun fabrikasına gönderilir. Saçları da kumaş fabrikalarına gönderilir. 


  En büyük ölüm merkezi olan Auschwitz- Biekenau'dur. Yani Auschwitz II kampı. Bu kamp yeterli olmayınca bu bölgeye açılan Auschwitz II (Auschwitz- Biekenau) kampında sürgünlerin en yoğun olduğu zamanda ve Naziler her gün 6 bin Yahudi katletti. Kasım 1944 yılına kadar 1 milyondan fazla Yahudi, onbinlerce Roman, Sovyet ve Polonya'lı esir öldürülmüştür.














    Bu arada trenden inen sağlıklı esirler gerçekten yıkanır ve kollarına kategorilere ayıran numaralı damgalar vurulur. Sen eşcinselsin, sen Yahudi sen çingene gibi. Bir tek kıyafet verilir üzerinde yine sınıflandırma vardır. Hepsi adlarıyla defterlere işlenir. 
    Esirlerin çoğu açlıktan hastalıktan dayaktan işkenceden bir yıl içinde ölürler. Daha önceden bahsettiğim gibi deneylerde kullanılan kadın çocuk ve mahkumların da çoğu ölür. 


   İlginç bir bilgi olarak Adolf Hitler'in bu kamplardan hiçbirine gitmediği söylenir. Ne çok manyak bir araya gelmiş birbirini bulmuş ve bu vahşetleri gerçekleştirmişler akıl almıyor. Dünyanın varoluşundan bu yana en zararlı canlı insanoğlu....




Esirlerin kaçmamaları için elektrikli teller ve direkler.






    1945 yılının Ocak ayının ortalarında Sovyet kuvvetleri Auschwitz toplama kampına doğru yaklaşırken SS subayları da boş durmayıp kampı yan kamplara tahliye etmeye başlarlar. Bu tahliye sırasında 60.000 esiri Auschwitz kampından batıya doğru yürümeye zorlarlar. Binlerce esir daha yürüyüş başlamadan önce kamplarda öldürülür. Tabi ki çoğu Yahudi olan on binlerce esirler 55 km kuzeybatıdaki Gliwicea'ya ve 63 km batıda bulunan Wodzislaw'a yürümek zorunda bırakılmıştır. SS subayları geride kalan ve yürüyemeyenleri vurarak öldürdü. Ayrıca yürüyüş rotasında açlık susuzluk hava şartlarından da ölen çok oldu.


Auschwitz'den yapılan kalabalık ölüm yolları, internetten alınmıştır.
   Sadece Gliwicea güzergahında 300 esir ölmüştür. Tahliyeler sırasında da yaklaşık 15 bin esir ölmüştür. Buralara gelen esirler soğuk yük katarlarıyla özellikle Flossenbürg, Dachau, Buchenwald,Gross-Rosen, Buchenwald ve Avusturya'daki Mauthausen'e götürüldü. Ama ne yazık ki bu yolculuk esnasında da sağ çıkan esir çok azdır.
   1945 yılının Ocak ayın sonlarına doğruda SS ve polis Auschwitz III kampındaki Blechhammer denen kimyasal tesislerin bulunduğu ve zorunlu çalıştırılan esirlerin kamplarının bulunduğu yeri boşaltmak için 4000 esiri Gross -Rosen kampına doğru yürümeye zorladı. Bu yürüyüş esnasında da 800 kadar esir ölmüştür. Ayrıca kampta kalan sakat ve hasta olan 200 kadar esirde öldürülmüştür. Daha sonra 3000 esir Gross-Rosen'den Buchenwald kampına götürüldü.
    1945 yılı 27 ocak günü Sovyet ordusu Auschwitz , Birkenau ve Monowitz' e girerek pek çok hasta ve ölmekte olan 7000 civarındaki esiri kurtarır. Nazi ölüm kamplarının gerçeğini dünyaya açıklayan ilk kişilerdir. Bildiğim kadarıyla 14. blokta kapalı tutulan müzede Soyyet Ordusunun kampın kurtuluşundaki rolü neredeyse hiç konuşulmuyormuş. Serginin neden kapalı olduğu bilinmiyor. 



    Her şey bir yana değişmeyen gerçek burada gerçekleşen vahşet. SS subaylarının ve polisin 1940 ve 1945 yılları arasında Aushwitz toplama kamplarına en az 1,3 milyon kişiyi götürdüğü ve 1,1 milyon kişiyi de katlettiği tahmin edilmekte. Öldürülen diğer esirleri 70 bin - 75 bin civarı Polonya'lı, 21 bini Roman ve 15 bin kadarı da Sovyet savaş esiridir.



    Kamptan kaçmalar bazen başarıyla sonuçlanır. Kaçanların anlattıkları sayesinde civardaki halk Polonya yönetimi duymaya başlar. Ancak insanların topluca zehirlenip yakıldığına kimse inanmamaktadır. İstihbarat uçakları kampın üstünden geçerek fotoğraflar çeker ve ikna olur.




  Nazilerin yargılandığı Nürnberg Mahkemeleri sonucunda Kampın Komutanı Rudolf Höss kampın bahçesinde infaz edilir. İdam edilmeden önce pişman olduğunu dile getiren bir mektup bırakmıştır.




 Evet hüzünlü bir şekilde kamptan çıktık. Aslında Auschwitz II de görülebilirdi ama geç oldu epey yorulduk. Ama size bu kamptan da söz edeyim. Öncelikle ünlü Auschwittz Kapısı burada bulunmakta.


   Auschwitz -Birkenau'nun yapımı 1941 yılının Ekim ayında başlar. En çok esirin olduğu kamptır. Buraya gelen esirleri yüzde 90 'ı öldürülmüştür. 7 Ekim 1944 de Krematoryum IV'e götürülecek yüzlerce esir öldürüleceklerini öğrenince ayaklanma çıkartmış ve 3 gardiyanı öldürmüştür. Almanlar ayaklanmayı bastırmış ve esirleri öldürmüştür. Kampa patlayıcı sokan kadınları da 1945 yılının Ocak ayında idam etmişlerdir. Bu kadınlar dan biri Roza Robota adlı 23 yaşında bir genç kadındır. İdam edilirken '' Güçlü olun cesur olun '' diye bağırıyordu

   6 gaz odası ve 4 ölü yıkama odası tesisi barındıran Auschwitz -Birkenau kampının Ocak 1945 de kurtulduğu zaman çekilen fotoğraf.























   Evet ayrılma vakti geldi. Buradan çıkıp Krakow'a gideceğiz. Bookingeden Best Western Efect Express Krakow otelinde yer ayırdık.



    Gece çok uyku tutmadı gözlerimizi. Yaşanan acılar, yaşatan canavarlar.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder