Translate

8 Mart 2017 Çarşamba

8. gün Pisa, Cinque Terre, Portofino,Genova

8 Temmuz 2015

       Sabah güzel bir güne kalktık. Oldukça dinlenmiştik, kahvaltımızı yaparak bugünkü programımızı yapmaya başladık. Bugün elbette öncelikle Pisa kulesini görmeye gideceğiz oradan Cinque Terre bölgesine gideceğiz.
      Resepsiyonda eşimin Pisa kulesi için yaptığı esprilerden sonra yola koyulduk. 
      Pisa Kuzey İtalya'da Toskana bölgesinde olan bir şehir. Biz onu eğik kulesinden tanıyoruz. 11.yy ve 14.yy arasında İtalya yarımadasının en güçlü Ceneviz, Venedik ve Amalfi Cumhuriyetlerinin 4. sü olan deniz cumhuriyetlerinden birisidir.  Pisa aynı zamanda ünlü bilim adamı Galileo Galilei'nin yaşadığı şehir olarak da ün yapmıştır.
      Pisa kulesine giden yola girdik. Şehir çok kötü bunu belirtmek isterim. Arabayı büyük bir otoparka park ettik. Daha arabadan iner inmez etrafımızı Afrikalılar sarıyor, bir şeyler satmaya çalışıyorlar, dileniyorlar ve cidden yapışıyorlar, burada çok dikkat etmek gerekiyor. Hiç muhattap olmayın bence o zaman gidiyorlar. Neyse buradan acele çıkıp hızlı adımlarla yürüyerek Pisa kulesinin bulunduğu meydana geldik.  
     Geldiğimiz bölge Piazza del Duoma bölgesi. Piazza del Miracolide, Mucizeler meydanı olarak biliniyor. Burada eğik Pisa kulesi ve Pisa katedrali ve vaftizhane birlikte bulunuyor. Ayrıca 1987 yılından itibaren Unesco Dünya Mirasları listesinde yer almakta.











    Önce vaftizhanenin bulunduğu yerden başladık. Herkes vaftizhanenin mermer taşlarına oturmuş gölgeleniyordu.





    Bu yuvarlak yapı vaftizhane. Meydanın üç önemli yapılarından biri olan vaftizhane simetrik dairesel form biçiminde kendini gösteriyor. 
    34 m çapa sahip ve 55 m yüksekliğinde olan bu vaftizhane İtalya'daki vaftizhaneler arasındaki en büyük olanıdır. 1152 yılında yapımına başlanan bina 1363 yılında tamamlanmış olup mimarı Diotisalvidir. Daha sonra mimar Nicola Pisano yapıyı tamamlamıştır. Galileo Galilei bu vaftizhanede vaftiz edilmiştir.















Vaftizhaneyi bir 360 derece turladıktan sonra Katedrale doğru ilerledik.




    Pisa Katedrali 1063 yılında Palermo açıklarındaki deniz savaşında Arap donanmasını yenilgiye uğratmasının sonucunda Batı Akdeniz'deki ticaret üstünlüğünü ele geçirmesi ve bu zaferin kutlaması olarak yapılmıştır. Toskana bölgesinin en büyük dinsel yapısıdır. İçerisi de mükemmel olarak yapılmış ama biz gezmedik. Açıkçası katedrallerin içini gezmek beni nedense cezbetmiyor. Ama çok kalabalık.....

,





   Artık 3. yapıya yani eğik Pisa kulesine geldik. Pisa kulesi şehrin katedralinin çan kulesi olarak 1173 yılında ayrı olarak yapılmaya başlanmış ve 1350 yılında bitmiştir. Yani bu ünlü yapı aslında bir çan kulesidir.


   Pisa kulesi zeminden 55 m yüksekliğindedir. Çan kulesine 294 basamakla çıkılan bu eğri yapı en üst katı yani çanların bulunduğu 8. kat silindir biçiminde olup üst üste binmiş 6 yuvarlak sütundan meydana gelmiştir. 7 tane çan sayısı olan kulenin çanlarının her biri farklı ses veriyormuş. Duvarları tabandan yaklaşık olarak 4 m kalınlıkta olup her yeri beyaz mermerden yapılmıştır.


    Pisa kulesi, Cenova ve Venedik deniz cumhuriyetlerine gücün ve zenginliğin bir sembolü olarak yapılmıştır.



  Kulenin tepesine de çıkarak manzarayı seyredebilirsiniz.




    Kule tepe noktadan yaklaşık 4,3 m yana yatmış durumda. Peki bu kule neden yamuk.....Açıkçası yamuk olduğu için dikkat çekmiş ve şimdi turistlerle dolup taşıyor. 
   Kule bittiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Ağırlık merkezini geçip yıkılınca kule diye bir şey kalmayacak. O yüzden ziyaret için elinizi çabuk tutun 😊
   Eğilmesinin sebebi temelin yumuşak zemin olması. Kule her sene milimetrenin onda yedisi kadar eğiliyor ve şu andaki eğimi 5,5 derece kadardır.



   Kulenin neden eğik olduğu ise bir muamma. Bazı kaynaklara göre kulenin temeli kumlu toprak. Kumlu toprak kayınca temelde kaymış sonrada kaymaya devam etmiş. Ama benim dikkatimi çeken Bolonya'daki iki çan kulesi de eğriydi. Acaba diyorum bu İtalyan mimarlar biraz bu işi becerememiş mi? İşin şakası bir yana mimarlar işe başlayıp birkaç kat çıktıktan sonra yapı bir taraftan zemine batmaya başlar ama inşatının yapımı sürdürülür.

Bu arada iyi ki de eğri yoksa bu kadar turist niye gelsin ki. Bana göre hiç bir cazibesi yok.


    Pisa 12. yüzyılın ikinci yarısında askeri başarıların ve zenginliğin en iyi konumunda olduğu zaman kilisenin ileri gelenlerin, Mucizeler meydanına (Mircoli) 3 anıt yaptırmaya karar vermesi ile başlar. Önce Katedrali ardından vaftizhaneyi ve çan kulesini yaparlar. Dediğim gibi Pisa kulesi aslında bir çan kulesi. Kulenin yapımı 1173 yılında olsa bile yapılmaya başladıktan ve 3. kata ulaştığında 1178 yılında batmaya başlamıştır. Sebebi de daha önceden bahsettiğim zeminde kullanılan malzemenin  kil, ince kum ve deniz kabukları imiş. Bunu takip eden 100 yılda Pisa sürekli Floransa ,Cenova ve Lucca ile savaş halinde olduğu için inşaatın yapımına bu süre zarfında ara verilmiş.Bu gecikme alt zeminin yerleşmesine sebep olmuş. Yoksa Pisa kulesi çoktan devrilmiş olabilirdi. Daha sonradan eğimi dengelemek  için bir tarafın kat döşemelerini diğerine göre daha yüksek olacak olarak inşa ederek dengeyi sağlamaya çalışmışlar.
     Kulenin 7. katına gelindiğinde yıl 1278 i gösteriyordu. Bu zaman zarfında kule güneye 1 derece yatmıştı. Pisa 1284 yılında Melorya savaşında  Cenova'ya yenilince kulenin yapımına tekrar ara verildi. 7. kat ancak 1284 yılında bitirilmiştir. Çan odasının eklenmesiyle bitişi 1372 yılını bulmuştur. Tekrar güneye kayan kuleyi dengelemek için güney tarafına 6 basamak ve kuzey tarafına 4 basamak eklendi ve kulenin inşaatı nihayet 8 katı bularak 1372 yılında tamamlandı.


     Bol bol fotoğraf çekiyorsunuz. Özellikle Pisa kulesini perspektif alıp ilginç fotoğraflar çektiriyoruz. Daha sonra Pisa kulesini bırakıp bu çekenlerin garip hallere girerek fotoğraf çektirmelerini çekiyorsunuz.




Herkese gülsek bile bizde birkaç deneme yaptık 😍


      Zemindeki çökme nedeniyle yıkılma aşamasına gelen kule 1990-2001 yılları arasında onarım için kapatılmıştır. 25 milyon euroya yakın bir harcama ile kule şimdilik kurtulmuş durumda. 45 cm bir düzleştirme ile eski durumuna getirilmiş. Neme lazım kule yıkılırsa İtalyanın büyük bir turist kaynağı ölür. Dediğim gibi turist kaynıyor. Ne var diyeceksiniz hiçbir şey.


    Pisa kulesine önce 870 ton ağırlığında kurşun kalıplar kondu ve gövdesi çelik halatlar ile bağlandı, altındaki toprağı oyarak halatlar çekildi.


   Efsaneye göre Galileo Galile Piza kulesine çıkarak düşen boşluğa atılan kitlelerin hızıyla ilgili denemeler yaparmış. Bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa göre düştüklerini farklı ağırlıktaki iki top güllesini kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği söyleniyor. Söyleyen kişinin Galileo'nun öğrenci olmasına rağmen efsaneden öte gidememiş.










  Herkes çok komik görünüyor. İnsanlar değişik Pisa fotoğrafları çıkarmak için adeta yarışıyorlarmış. Bende onları fotoğrafladım.









  Çok eğlenceliydi. Artık gitme vakti geldi. Arabaya gittik ve Cinque Terre bölgesine gideceğiz ama henüz nasıl gideceğimize dair bir rota çizemedik. Arabayı park edelim bölgeyi 4 saat yürüyerek gezelim dedik, sonra tekrar trenle döneriz dedik veya trenle gidip trenle gelelim dedik. Arabayla gidelim dedik. Bir türlü karar veremedik. Bizde Cinque Terre bölgesine gidip orada karar verelim dedik. Arabayı buraya doğru sürdük. Burası için gidiş yönlerini tren saatlerini ortamı keşke önceden biraz daha fazla araştırsak çok daha iyi olurmuş. Çünkü her şey süprizler ile doluydu ve ben bu bölgeyi görmeyi çok istiyordum.





    Cinque Terre İtalya'nın kuzey batı sahillerinde dağlarla deniz arasındaki yamaç ve vadilerde bulunan 5 tane köy. Bu köyler Riomaggiore, Manorola, Corniglia, Vernazza ve Monterosso al Mare sahil köyleri. Köylere tren ile yada sahil yoluyla ulaşılıyor. Köylere araçların girmesi yasak. 
    Biz önce Cinque Terre doğal parkının park yerine geldik buradan nasıl bir rota çizebiliriz diye düşünmeye başladık, tren istasyonunu bilmiyorduk ayrıca yürümek içinde hava uygun değildi.



Arabayla gidilemez denmesine rağmen mavi yol boyunca devam ettik, önceleri asfalt gidiyorsunuz ama köylere inilmiyor. Bir yerden devam edip çıkmamız gerekiyordu. Tam güzel giderken yol kapandı ve yolu aşağıya verdi. Korkunçtu yokuş aşağı iniyorsunuz ve tek gidişlik yer var karşıdan araba gelmemesi için dua ediyorsunuz. Büyük zorluklarla aşağı indik ama inanın korkunçtu. Bir park yeri bulduk. Vernazza'ya gelmiştik ama stres içindeyiz geri dönelim dedik, geldiğimiz kasabayı gezemedik bile, daha doğrusu sonradan anladık buranın o köylerden biri olduğunu.Fotoğraf bile alamadık. Tekrar tek kişilik köprüden geçerek yolumuza sağ taraftan devam edelim dedik. Çünkü yukarıdaki yol kapalı idi. Buradan devam ederken bir arabanın zorla geçtiği bir yokuşu düşünün ve karşıdan araba geliyor. eşim tabi ki zorlamadı ve arabayı geri geri sürerek eski yola çıktık. Arabayı ben aldım ve tekrar tüm yolları geri dönerek haritada gördüğünüz kırmızı ana yola çıktık. Bu bize oldukça zaman kaybettirdi üstelik bol stres ve elde avuçta da bir şey yok.

Üzüldük ama bu bölgeye kesinlikle planlı ve arabasız gelmek gerek.





    Cinque Terre (Çingu Terre) Unesco Dünya mirasları listesinde yer alıyor. Bölge Avrupa'nın Akdeniz'deki el değmemiş sahili ünvanına sahip. Tren saatleri için aşağıdaki linkten yararlanabilirsiniz.
     http://www.cinqueterre.eu.com/images/stories/Cinque-Terre-train-timetable.pdf

      Elimiz boş dönerken arabayı ben kullanıyordum....İstikamet Portofino.... Portofino'ya giden yol Rapolla dan geçiyor. Burasıda muhteşem.....yollar evler   artık biraz zenginlerin takıldıkları muhteşem evlerin yatların cafeleri dükkanların olduğu bir sahil kasabasından geçerek Portofino'ya gidiyoruz. Artık araba eşimde.


    Rapolla'da  durup gezmedik zaten bir tapınakları dışında çok bir şey yok ama yine de güzel bir şehir. İtalya'nın Ligurian kıyısında bulunuyor ve yaklaşık 30 000 nüfuslu bir sahil şehri. 







   Rapollo Cenova ilinin 24 km güneydoğusunda bulunan Tigullio körfezinde bulunur. 16 yy yapılmış Castello sul Mare (Deniz üzerindeki kale) ile meşhurdur. Şehrin ilginç yapılarından birisi olup limanın üzerinde bulunur. Ayrıca 6 yy yapılmış Santi Gervasio Protasio Bazikalısı da gezilebilecek bir başka yer. Bunun dışında Nostra Signora di Montallegro Tapınağını da görebilirsiniz.

Castello sul Mare (Deniz üzerindeki kale)
  
   Biz bunların hiç birini göremedik bizim yolumuz Portofino hava kararmadan bu güzel kasabayı gezmek istiyorum.








     Portofino'ya vardığımızda otoparkların hepsinin dolu olduğunu görüyorsunuz. Sonunda iç taraflarda bir otopark bulduk. Buradan ara sokaklardan taşlı kaldırımlardan inerek Portofino meydanına indik. 






    
   Sadece büyük bir meydanı küçük bir koyu olan çok küçük bir kasaba. Ama çok meşhur. Acaba şarkısından dolayımı....
   I found my in portofino, perche nei sogni credo ancor, lo strno gioco del destino, a portofino m'ha preso il cuor......... bizim jenerasyonda hemen hemen herkesin bildiği romantik şarkı....şarkıdan dolayı gelip gördüğümüz yer...






    Portofino İtalya'nın kuzeybatısındaki Ligurya bölgesindeki Romalılar tarafından bulunmuş Genova iline bağlı gerçekten ama gerçekten çok küçük bir belde. Genova' nın en küçük sahil beldesi. Eskiden adı bu bölgede çok yunus balığı olduğundan Yunuslar kasabası ''Portus Delpini'' imiş.




  Portofino'da Castello Brown kalesi ve St. Giorgia ve Feneri gibi tarihi mekanlarda var. Tam arka tarafta görebiliyorsunuz. Epey bir yokuşla oraya ulaşabilirsiniz. Kilise 1154 yılında inşa edilmiş ve köyü koruyan bir azize ithaf edilmiş ve 2. dünya savaşında yıkılmış ve 1950 yılında tekrar yapılmış. Buraya çıkarsanız nefis bir manzara karşınıza çıkacağı aşikar ama biz tarihi mekan yerine romantik kasabayı gün batarken gezmenin daha cazip olacağını düşünerek sahilde gezmeyi tercih ettik.

   
    Portofino 1959 yılı başlarında küçük sevimli bir balıkçı köyü iken Vittorio Palentieri adlı bir İtalyan şarkıcısı patlatır bir Portofino şarkısı. Bu şirin liman köyü turistleri çeken ünlü bir belde olur. 
    Portofino aynı zamanda 18 yy dan kalma dantelleri ile ünlüymüş. Ama ben hiç dantel göremedim belki arka sokakları da gezmek gerekiyordu.




      Portofino sosyetik ve pahalı bir belde her yerde bunu anlayabiliyorsunuz. Pahalı markaların mağazaların, hediyelik eşyaların, lüks teknelerin pahalı otellerin (zaten topu topu üç otel var bu arada) bulunduğu İtalyan Riviyera'sının en popüler tatil beldesidir. 
     Limanı çok küçük ama yatlar inanılmaz lüks göz doyurucu. 



 











  
  Eğer seviyorsanız arka taraftaki botanik bahçesi de gezilebilir. Portofino parkında 900 çeşit bitki olduğu söyleniyor hatta Saxifranga Cochiearis adlı nadir yetişen bir bitki de bu botanik bahçesinde yer alıyormuş. Sevgili dostum Sevil burada olsaydı sadece burayı gezerdi saatlerce.



Botanik bahçesini buradan görebilirsiniz.

Saxifranga Cochiearis




    
   Nüfusu 500'e yakın ama turistten geçilmiyor. Biz akşam üstü 6 civarında gelmemize rağmen turist doluydu. Tüm cafeler, resturantlar dolu, sokaklar capcanlı.
  Belde inşaat konusunda çok sıkı kontrol ediliyor. Deminde söylediğim gibi merkezde ancak 3 otel var (kalmak zor yani), mevcut binalar da estetiği korumak amacıyla sürekli yenileniyor. Beldedeki yerel halkın yaş ortalaması 65 olmasına rağmen Portofino capcanlı bir yer.








  Portofino'da ara sokaklarda da kaybolabilir, tepeye de çıkabilirsiniz. Sarı, turuncu renkteki evleri hayranlıkla izleyebilir Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürüyebilir, şehrin tadının çıkarabilirsiniz. Sonuçta her yer aşk her yer romantizm. Dudaklarımızda sürekli portofino şarkısıyla gün batarken bol bol fotoğraf çektirdik ve romantik anlar yaşadık. Yüzümüzde güzel bir tebessümle bu şirin balıkçı köyünden ayrıldık.
  Akşam 9 civarında Cenova 'ya geldik. İnternet olmayınca otel bulmak çok zor oluyor. Bu da Cenova'da oldukça sıkıntılı bir süre yarattı bize. Arabayı hiç bilmediğimiz Cenova'da hiç bilmediğimiz bir sokağa park ettik ve otel aramaya başladık. Hiç bir yer boş değil sonundan bir otelin wi-fisini kullanarak kendimize bir otel bulduk.






  Cenova sokaklarında otel arıyoruz.....Bu arada söylemeden edemeyeceğim biz Cenova'yı gezmedik ama akşam 1 saat içinde otel ararken sokakların ve caddelerin genişliği binaların olağanüstülüğü akşamın karanlığındaki ışıklandırmanın altında beni çok etkiledi.





  Gittiğimiz otelde şansımıza çok nostaljik bir oteldi. Albergo Astoria, gerçekten çok hoş bir otel. Biraz pahalı idi ama bu saatte kahvaltı dahil bir otel bulmak çok büyük bir şans zaten tek oda kalmıştı. Üstelik arabayı da dışarıya park edebileceğimiz bir yer bulduk. Tabi sabah saat 9 da kesin almamız gerek. Yarın bir de ilk işimiz Vodafone günlük internet paketi almak. Böyle çok zor oluyor.













  Otel çok ilginçti gerçekten Çok beğendik. Her şey çok eski ve temiz. Kaldığımız oda çok büyüktü yatak büyüktü, tüm eşyalar anneannem döneminden kalma tavanlar çok yüksek, hafif bir nem kokusu vardı. Garipti. Uyurken Cineque Terre'yı göremememizin hayal kırıklığı vardı neyse başka bahara diyerek uyuduk.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder