Translate

25 Mayıs 2022 Çarşamba

Sirmione - Mantova

 4 Temmuz 2017 

     Sabah uyandık otel gerçekten muhteşemdi. Kahvaltımız yaparak bu günkü programımızı yaptık   Verona' nın hemen yakınlarında bulunan Garda gölünün kıyısında yer alan küçük bir kasaba olan   Sirmione' yi gezeceğiz.                                                                                                                                     Sirmione Brecia iline bağlı bir kasaba. Verona'ya çok yakın. Yaklaşık 1saatte gidebiliyorsunuz.          Şehre girince şehrin epey popüler olduğu görülüyor. Hemen bir park yeri bulmaya çalıştık. Biz buraya saat 11 civarında geldik ona rağmen park yeri bulmak biraz zor oldu .Kasaba epey kalabalık ve turist kaynıyor. Sonunda gölün kenarında bir yer bulduk ve şehrin girişine doğru yöneliyoruz


    İtalya'nın en büyük gölü olarak ta bilinen  Garda gölü iki turistik kasabayla çevrelenmiş tatlı sudan oluşan bir göldür. Bu kasabalar Sirmione ve Bardoline kasabalarıdır. Biz Sirmione'yi gezdik ama gelmişken diğer kasabayı da görebilirsiniz







  Arka planda gördüğünüz kale Sirmione Kalesi diğer adıyla Scaliger kalesi görünüyor. Bu kalenin kapısında girerek Sirmione kasabasına geçeceğiz .


   Sirmione MÖ 1. yy da Verona'dan gelen zengin ailelerin tatil yeriymiş. Böylece kasaba tanınmaya başlamış.  Ama kasabanın ünlenmesi 13. yy buraya yapılan Scaligero Kalesi ile başlamış.





 Kale yarımadanın girişinde yer almakta ve kasabaya giriş çok otantik.


   Scaliger kalesi İtalya'nın en iyi korunmuş kalelerinden biridir. Kaleye çıkmak isterseniz 6 Euro para vermeniz gerekiyor. 


 Kale Verona Krallığının soylu ailesi olan Scaligero'nun izlerini taşımakta. Mastino I Della Scala muhtemelen kalenin kurucusuydu. Bu dönmelerde Sirmione Paterina diye adlandırılan ve kilise tarafından sapkın olarak nitelendirilen Paterina sapkınlarının sığınağı da olmuştur. 
  Paterina, Milan'do dini cariye ve evliliğe karşı çıkmak için örgütlenmiş halktan zanaatkarlardan, esnaf ve köylü grubundan oluşmuş bir ortaçağ grubudur. Kilise tarafından sapkın olarak görülen Patarinler örgütlü faaliyetler açısından kısa ömürlü olsalar bile feodal sistemin çöküşü ve iktidar hevesli dini reformların karşısında olmuştur.




   Kale 1405 ve 1797 yılları arasında Venedik Cumhuriyetine aitmiş daha sonra1860 yılında İtalya Krallığına geçmiştir.









Şimdi kale kapıdan girip kasabayı gezeceğiz.





  Kasaba tablo gibi . Görünüş olarak çok güzel görünüyor. Zaten lüks bir kasaba da olduğu belli. Tarihsel olmasının yanında güzel de olması dolayısıyla Roma döneminin bazı yazar ve ressamları da bu gölün çevresinde konaklamışlardır. Bunlardan en önemlileri Roma şairi Catulluas'un eviymiş. 












   Kasabayı gezmek çok kısa biz ucuna doğru yürümeye başladık. Yarım adanın sonunda Roma villasının kalıntıları da varmış ama biz oraya kadar gidemedik çünkü sıcak çok kötü bastırdı.
 Arkeolojik kalıntıların yakınında da Jamaica Beach var burada da yüzülüyor. Ama biz bunu da yapamadık.


Bunların dışında gezilebilecek Mari Callsa parkı ve Termal havuzları da bulunmakta.














Şehri dolaşmak çok zevkli ama sıcak tepemizde geri dönmek gerektiğini düşündük.





Aslında buraya kadar gelmişken Catullus mağaralarını gezebilir ve hemen ucundaki Jamaika Beach de göle girebilirsiniz 



     Sirmione'ye gelip dondurma yemeden dönmek olmazdı çünkü burası dondurmasıyla epey ünlü.







  Tekrar kalenin çıkışına geldik. Bu arada kale bayağı büyük 47 metre uzunluğunda ana kuleden oluşan yapı daha önceden de bahsettiğim gibi Verona donanmasının korumak için yapılmıştır. Ve çok stratejik bir yerde konumlanmıştır. Kalenin sadece bir köprüsü korunarak günümüze kadar gelmiştir. 







Sirmione'den ayrılıp Mantova 'ya doğru yola çıktık.



  Mantova 12. yy da kentin savunma sistemi için oluşturulmuş yapay dört gölle çevrilidir.  Superiore, Lago Mezzo ve Inferiore gölleri üst alt ve orta anlamına gelmektedir. Bu göllerden biri kurumuştur.


   Mantua yada Mantova İtalya'nın 2016 yılında Kültür Başkenti seçilen şehridir. Ayrıca 2008 yılında Mantua eski şehir ile Sabbioneta UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiştir.


    Mantova antik şehri MÖ 338 yıllarında kurulmuş MÖ 220 yıllarında ise Romalılar tarafından geliştirilmiş. Daha sonrada Galyalılar tarafından işgal edilmiştir. Söylentiler göre de şehir babasının ölümünden sonra Thebes'ten kaçan ve bu bölgeye yerleşen buradaki geçilmez bataklıkları kurutan Tiresias'ın kızı Manto tarafından kurulmuştur.


    4. ve 5. yy da Mantova toprakları Germenler tarafından işgal edilir 9. yy da da Frankların eline geçer.
1116 yılında şehir ad olan Mantova iklim değişiklikleri sebebiyle yarım ada haline dönüşür. Bu sıralarda Mantova'nın kale surları güçlendirilir.
Şehir 1273 yılından itibaren 55 yıl boyunca Bonocolsi ailesi tarafında yönetilir. Bu süreçte şehre önemli binalar inşa edilir.
   1328 yılında Mantova şehri Gonzaga ailesine geçer. Aile Bonacolsi ailesini şehirden atar ve şehir, 1707 yılına kadar yönetir.
  Gonzago ailesi yönetimi sırasında şehre Luca Fancelli, Leon Batista Alberti, Luciano de Laurano, Donatello gibi büyük ustalar davet edilir. Bu ünlü mimarlar şehrin girişi olan kapıları yeniledi Bazilikayı inşa ettiler, Doge ve Broletto'nun sarayının genişlettiler, surları güçlendirdiler.
 Şehir 1630 yılında veba ile savaşmak zorunda kaldı . Bu zamana kadar şehir sanat eserleriyle doldu. 
   1707 yılında şehir Avusturyalıların eline geçti. Bu süreçte şehir duvarlarla örüldü. 1866 yılında İtalya Krallığına geçti ve o zaman dan beri İtalya'nın bir parçası olmuştur.



   Şehirden içeri girdiğiniz de inanılmaz bir alanla karşılaşıyorsunuz. Meydanın adı Sordello (Piazza Sordello). Biz geldiğimizde kimsecikler yoktu. Çok tenha idi. Sıcaktan herhalde İtalya halkı siestadaydı.


   Vallahi meydanı çevreleyen binalardan hangisini tanıtacağımı şaşırdım. Üstelik alan çok büyük. 
Her neyse şu karşıda gördüğünüz binadan başlayabilirim. 
 Mantua'nın girişinde yer alan bu bina St George Kalesi. Kale Palazzo Dukalenin büyük bir kompleksinin parçasıdır. 


    Bulunduğumuz 2017 senesinde bu şehir Bergamo, Brescia ve Cremona şehirleri ile birlikte Avrupa Gastronomi Başkenti seçilmiştir.



   Alan girişte sağda Aziz Peter Katedrali (Catedrale di San Pietro) bulunmakta.12. yy da Romanesk tarzda inşa edilmiş 1395 ile 1401 yılları arasında da cephesine Gotik tarzda elemanlar eklenmiştir.



15. yy da çıkan bir yangından sonra tekrardan restore edilmiştir.





     Tarihi şehrin arkasında uzanan şu büyük bina olmasa daha iyi olurmuş. Türkiye'ye mi özenmişler bilemedim.







    Alanın etrafında çok hoş pastaneler, kafeleri hediyelik eşya dükkanları bulabilirsin. Sanırım saat 5 den sonra kafeler avluya masaları çıkarıyor. 









   Bu yuvarlak bina Rotonda di San Lorenzo. Mantova halkı tarafından ''Rotonda'' kilisesi olarak biliniyor. Kilise San Lorenzo'ya adanmış ve şehrin en eski kiliselerinden. Görünüş olarak ta çok ender bir görünüşü var. Sanki eski bir vaftizhaneyi anımsatıyor. Söylentiler göre 1000 yıllarında ''Matildic'' döneminde Diana'ya adanmış antik Roma kalıntıları üzerine inşa edilmiştir. Kilise Kudüs'teki Kutsal Kabir kilisesinin aynı özellikleri barındırılarak inşa edilmiştir.



  Romanesk sanatının bir örneği olan kilise 1579 yılında Dük Guglielmo Gonzaga'nın emriyle ibadete kapatıldı. Sonradan hızlı bir şekilde çürümeye başladı ve depo olarak kullanıldı.
 1908 yılında bina kamusallaştırıldı ve restore edildi ve 1911 yılında açıldı 1926 yılında ise tekrardan tekrardan ibadete açıldı.


   İçini gezmedik ama internetten aldığım bir fotoğrafla göstermek istedim. Bence içi gezilmeye değer. Ayrıca kiliseye girmek ücretsiz.



 
Kilisenin hemen yanında saat kulesi bulunmakta. Torre dell'Orologio

   
      Astronomik saat ayın evrelerini ve burç takım yıldızlarının gösteriyor. Ayrıca en üsten göl manzaralarının ve şehri görebilirsiniz.


    Astronomik saat 1473 yılında Mantovalı matematikçi Bartolomeo Manfredi tarafından inşa edilmiştir. Saat mekanizma 1560 yılında bozulana kadara yaklaşık bir yüzyıl boyunca sorunsuz çalıştı. Saat matematikçi ve astronom Francesco Filopono tarafından onarıldı. 1700 yılında tekrar durdu. Mekanizma 1989 yılında Alberto Gorla tarafından tekrar çalışır hale getirildi.


     Saatin altında Madonna heykeli ve mermer balkon 17. yy başlarında kalma. 










  Bu dantel gibi işlenmiş evin adı Case del Mercante yani Tüccarlar evi
1455 yılında zengin bir tüccar olan Giovanni Boniforte ve Concourto için inşa edilmiş 


    Diğer binalardan hemen ayırt edilen bu ev gotik tarzda yapılmış, duvarları özel süslemeler sahiptir.    İçini gezemiyorsunuz.





Sant Andrea Bazilaksı'nın bulunduğu yere geldik. Hemen yanında da kilisenin çan kulesi bulunmakta.


   San'Andrea Bazilikanesi 15. yy Rönesans mimarilerinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kilise III. Ludovico Gonzaga tarafından Benedicte tarafından inşa edilen bir sitede inşa edilmiştir.  Tasarımlarını da Leon Battista Alberti tarafından yapılmıştır. Manastırın yapımı 328 yıl sürdü. Daha sonra değişiklikler ve genişlemelerde yapılmıştır. Çan kulesinin yanında yer alan Bazilika Alberti'nin en önemli eserleri arasında yer almaktadır.

   
    Bazilka dikkat edecek olursanız Latin haçı şeklinde inşa edilmiş. Birazda Roma zafer kemerini andırmakta. Bazilikanın tapınağında Anderea Manteny mezarı bulunmaktaymış. Biz içini gezmedik.
Ama Andrea Manteny hakkında bilgi verecek olursam kendisi Rönesans döneminin en önemli ressamlarından biriymiş. 


  Her yıl Allah'ın yükselişi için binlerce insan burada toplanmakta. Kilisenin mahzeninde Kutsal Kan kalıntısı saklanıyor. Romalı yüzbaşı Longinus tarafından toplanan İsa'nın kanının tutulduğu bu tapınağa 12 yüzyıldan beri insanlar buraya hacı olarak gelmektedir. 







Burada San'Andrea Bazilikanesi'nin kubbesi arka planda fotoğrafladım. Oraya kadar ilerleyemedik. Daha doğrusu giriş yolunun bulamadık.









     Buradan Mantova'nın arka sokaklarında da biraz gezdik, evler pencereleri, kapıları hiç dokuları bozulmamış. Gerçekten görülmeye değer


























,

















Şehri epey gezdikten sonra tekrardan geldiğimiz yöne doğru yöneldik.









  Arkamdaki kompleks, şehre ilk girdiğimizde solumuzda kalıyordu. Burası Mantova Dükleri olarak anılan Palazzo Ducale Di Mantova olan Gonzago hanedanın resmi ikametgahıdır. 


     14. ve 17 yy arasında Gonzaga ailesi tarafından inşa edilen birbirine bağlı avlular koridor ve bahçeler bağlı 500 civarında oda barındıran bir grup yapıdan oluşmaktadır. İçeriye gezmek ücretli. Toplam  33000 metre kareden oluşmaktadır.











Şu anda Bianchi Sarayının önündeyiz (Palazzo Bianchi)


Saray 14.yy başında Rinaldo Bonacolsi' ye devreden Agnelli Mantuan ailesine aittir



  Katedralin hemen yanında bulunan saray 1756 yılında Marquis Giuseppe Bianchi binayı satın alır ve 18. yy ortalarında yeniden inşa edilir. 1824 yılında psikoposluğa satılan bina şimdi psikoposun ikemetgahını oluşturuyor.










   Rigoletto'nun evine geldik. Tam sarayın karşında bulunan ev Verdi'nin operasının ana karakteri olan kambur olan kişinin adresi.


   Evin içini gezmek ücretli bizde girmedik. Operanın konusu Mantua'da gerçekleşir ve doğal olarak ana karakterler hiç var olmamıştır. Var olmayan bir şeyin evini yapıp pazarlamak gerçekten ilginç birde buralara turistlerin akın etmesi. Verona'daki Juliet'in evi ve Belçika'daki işeyen çocuk heykeli bana en anlamsız gelen şeyler oldu.


   Rigoletto Giuseppe Verdi tarafından bestelenmiş üç perdelik bir operadır. İtalyanca liberetoyu Victor Hugo'nun Le roi s'amuse adlı oyunundan uyarlayarak Francesco Mari Piave yazmıştır. 
Operanın prömiyeri 11 Mart 1851 yılında Venedik'teki La Fenice opera evinde gerçekleşmiştir. Bu opera pek çok kişi tarafından Verdinin en önemli başyapıtları arasında gösterilir. Şimdilerde de klasik operanın vazgeçilmez repertuarlarının arasına girmiştir. Halen de sahnelene bir eserdir. Kuzey Amerika'da en çok oynana 20 opera eseri arasında 9. sırayı almıştır.


    Operanın konusu kısaca şu şekilde; Sarayın kambur soytarısı Rigoletto'nun herkesten sakladığı ve hayatta tek varlığı olan kızı Gilda çapkın Mantua düküne aşık olur. Bunu fırsat bile dük Gilda'ya sahip olur. Rigoletto bunun kabullenemez ve öç almaya karar verir. Gilda sevgilisinin hayatının kurtarmak için kendini kurban eder. ve dükü öldürmek isteyen babasının kollarında can verir.


   Ev 15. yy da inşa edilmiş Sordello meydanında köşede bulunmaktadır. Evin avlusunda ünlü operanın kahramanı için bronzdan birde anıt yapılmış. 












  Şehirden ayrılırken St Geoge Kalesini de dışarıdan gezdik. Kale Mantova'nın girişinde yer almakta ve bayağı büyük bir kale. 


   
   Castello San Georgia Palazzo Ducale'nin bir parçasıdır. Üç kapısı ve dört gözetleme kulesi olan kale kızıltaştan yapılmıştır


   Kalenin inşaatı  Francesco Gonzaga'nın emriyle mühendis Bartolino de Novara'nın projesiyle 1395 yılında başlanmış, 1426 yılında tamamlanmıştır. Kale Gonzaga ailesinin ikametgahı olan hendekle çevrilmiş ve etrafı suyla doldurulmuştur. 
 15. yy ortalarına doğru kale Mantua Konseyi ile bağlantılı olan mimar Luca Fancelli tarafından tekrar restore edilmiştir.





   Kalenin içini gezmedik ama frenksleri, zemin katta silahlı salona giden spiral merdiven çok meşhurmuş,  ayrıca Gelin Odası da gezmeye değer diye okudum.








   
    Mantova' dan ayrılabiliriz artık. Şehir gerçekten güzel. 
Hiç adının duymamıştım ama çok önemli bir kent olduğu belli.
     MÖ 2000 yıllarında kurulmuş olan Etrüks'lerin efsanevi şehri.  Şehir su kenarına kurulu olduğu için inanılmaz cazip bir konumdaydı. Bundan dolayı tarih boyunca bir çok istilaya maruz kalmış. Şehrin kültürü Galya'lılar, Etrüks'lüler ve Romalılarda etkilenmiştir. Aynı zamanda en büyük Romalı şair  Vergil'in doğduğu yerdir. Bunula beraber asil Toskana ailelerinin temsilcileri ortaçağda burada ikamet ediyorlardı. Böylelikle şehre sanatı ve mimariyi getirmişler. Ortaçağda Mantova tanınmış bir çok sanatçı ve heykeltraş için mesken olmuş. Rubens'in eşsiz şaheserleri burada doğmuştur. Mantova'da klasik İtalyan Rönesans'ının en güzel örneklerine de sahiptir.
Kısacası şehir kültür sanat ve  tarih açısından çok zengin. Çoğu insanın bulacağı çok şey var.
   Buradan ayrılıp Cinque Terre'ye gideceğiz. Daha önceki gezimizde tam olarak gezmedim bu sefer 5 köyüdeda gezmeyi planlıyorum ve çok heyecanlıyım


Çok zorlu yollardan LaSpezia 'ya vardık otele yerleştik. Otelimiz  b&b via delle 5 terre la spezia
Otel çok güzel ve temiz. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder