Translate

26 Temmuz 2017 Çarşamba

13.gün Bayeux, Aşağı Normandiya-Le Mont Saint Micheal, Saint Malo

13 /Temmuz/ 2015

   Sabah kapalı ve azıcık serin bir havaya günaydın dedik. Otelde kahvaltı yoktu biz de hazırlanıp dışarı çıktık. Yolumuz Bayeux....Giderken bir Carrefour'a girerek sandviç ve içecek aldık karnımız doyurduk enerjimizi aldık. Sonundan Bayeux kasabasına geldik.



   Fransa'nın kuzeyinde bulunan Bayeux kenti daha girişiyle sizi etkileyen bir yer. Havanın kapalı ve puslu olması kente ayrı hüzün veriyor. Şehir 2. dünya savaşının izlerini taşıyan tarihi alanlara geçişin güzel bir noktası.


 
    Bayeux, Normandiyalı ve Gotik tarzlarının etkisinde tasarlanmış Bayeux Katedrali gibi klasik ve  2. Dünya savaşı şehitliği gibi daha çağdaş yapıların bir karışımını sunuyor.






   Bayeux 11. yy dan kalma ve kendi ile aynı adı taşıyan 70 m uzunluğundaki duvar halısıyla ünlü. Halı 1077 yılında Bayeux Katedrali'nin töreni için Fatih William'ın kardeşi Bayeux Psikopozu Odon tarafından ısmarlanmıştır. Kraliçe Matikda'nın sarayındaki kadınlar tarafından örülmüştür. Halının özelliği üzerin anlatılan hikayeler ve ana tema olarak savaşı işliyor olaması. Halıyı tasarlayanların askeri bilgileri olan erkeklerden oluşması da halıya ayrı bir özellik katıyor. 
   Ben halıyı görmedim, çünkü halı Musee de la Tapisserie de Bayeux adlı bir müzede sergileniyor. Biz gitmedik ama size internetten aldığım fotoğraflarını paylaşıyorum.




    Bayeux 1944 yılında Normandiya çıkarmasından sonra itilaf devletleri tarafından ilk özgürlüğüne kavuşturulan kasaba olma özelliğini taşımaktadır. 




    Şimdi buradan çıkarak 2. dünya savaşında Normandiya çıkarmasının olduğu Aşağı Normandi'ya kıyılarına gidiyoruz. İlk gideceğimiz yer Omaha Sahili.


    Normandiya çıkarması 1944 yılında 2. dünya savaşında müttefik devletlerin 6 haziran günü Avrupa'nın kuzey kesimindeki Normandiya kıyılarında düzenledikleri bir çıkartma harekatıdır. 




   Tarihin en büyük çıkartmalarından biri olan Normandiya çıkartması çok büyük bir donanma ile başlamıştır.''Operation Overlor'' yaklaşık 160 bin kişi. Bu donanma yaklaşık 80 km lik bir mesafeyi içine alıyordu. Çok büyük kayıplar vermiş fakat başarılı olmuştur.


      Omaha sahilindeki bu anıt Amerikalılar tarafından Fransa'yı kurtaran askerler tarafından dikilmiştir. Adıda cesurlar halkası ''les braves''
      Anıt yıllar önce orjinal olan anıtın yanına dikilmiştir. Yaratıcısı heykeltraş Anilore Banon'dur. 
       Umut Kanatları, Özgürlüğün Yükselişi ve Kardeşlik Kanatları olmak üzere üç ana unsurdan oluşmaktadır.
       ''6 haziran 1944 yılında ölen askerlerin ruhlarının bize ilham vermesi ve geleceği değiştirmenin her zaman mümkün olacağını'' umut kanatları, ''barbarcılığa karşı direnenlerin örneklerini görüp, insanlıktan uzaklaşmanın her çeşidine karşı güçlü durmayı'' özgürlüğün yükselişi ve ''kardeşliğin artması bizlere olduğu kadar başkalarına karşı da sorumluluğumuzu hatırlatması'' kardeşlik kanatlarını temsil etmektedir.







   6 Haziranda başlayan taaruz bugüne kadar görülen en kapsamlı deniz, hava ve kara indirme operasyonudur. ''Neptune '' kod adıyla başlayan operasyonunda Normandiya sahilinde 5 ayrı mevzi oluşturulmuş. 7 bin savaş gemisinden oluşan bir filoyla çıkarmanın yapıldığı ilk gün müttefik kuvvetler yaklaşık 10 bin 600 asker  kaybetmiş. Bu çıkarmanın yapıldığı sahillerden biride işte bu bulunduğumuz Omaha Sahili.

   Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu bir kez daha hissediyorsunuz ......size bu savaşla ilgili internetten aldığım fotoğrafları sunmak istiyorum.



     Belki hatırlarsınız ''Er Ryan'ı Kurtarmak adlı filmin başlangıcı Omaha sahillerinde başlıyordu. Gerçekten çok etkileyici bir sahneydi.  Kurgusunun ötesinde filmin ilk sahnesi savaşın acı yüzünü iyi vermişti. 





   Omaha sahili çıkarmanın en tehlikeli noktasını oluşturuyormuş. 352. Piyade Tümeni bu sahilde konuşlanmış ve Normandiya çıkartmasında en büyük kayıplar bu bölgede yaşanmıştır. Bugün Amerika kamuoyunda adı ''Omaha Canavarı'' olarak da bilinen Heinrich Severloh 70 yıl önce yaklaşık 2000 Amerikalı askeri öldürmüş.


   Bu sahile gelen turistlerin büyük bir kısmı Amerikalı'lardan oluşuyor. Aileleriyle geldiklerini gözlemledim.


     Biz oradayken dedelerinin savaştığı yerleri görmeye gelen Amerikalı bir aileyi gördüm. Bir adam çok dikkatimi çekti. Uzun uzun düşündü ve sonra kumsalda dalgın dalgın dolaştı. Ben hemen senaryoyu kurdum tabi. Dedesinin savaştığı yerler olsa gerek diye.





Bu anıtta Omaha Beach Kurtuluş anıtı.....




    Şimdi buradan çıkarak mevzilerin bulunduğu yerlere gideceğiz. Circqueville en Bessin' de bulunan ''Pointe due Hoc'' Hoc noktasına geliyoruz. Burası falezleri ile ünlü bir sahil şeridi. Ortalama 30 metrelik dik bir yüksekliği bulunan kayalık bir alan Omaha beach ve Utah beach arasında yer almakta. 

    Normandiya çıkarması esnasında müttefik orduları bu şeride çıkarma yaparken çok zor anlar yaşamışlar. 29. tümen 116.alay'ın  2. komando taburları tarafından Alman güçlerinin ateşi altında iplerle tırmanarak bu stratejik bölgeyi ele geçirmeye çalışmışlardır.
  Tabi bunu gerçekleyebilmek için 30 metre hatta 50 metreye varan falezleri 3 dk içinde tırmanmaları gerekiyordu.
   Plana göre ucunda kanca olan halatlar havanlarla tepeye fırlatılacak, öncü birlikler tepeye tırmanıp ipten yapılmış merdivenleri aşağıda bekleyen arkadaşlarına uzatacaktı. Bu özel birlik haftalarca bunun provasının yapmış. Ancak çok küçük bir detay atlanmış, çıkartma gemisindeki halatlar su içinde kalarak o kadar ağırlaşmış ki havanlar o haltları falezin yarısına kadar bile atamamışlar. Maalesef aşağıda sıkışıp kalan 200 den fazla asker Alman askerlerinin yukarıdan attıkları el bombaları ile büyük kayıplar vermiş. Buda Müttefiklere 40-45 dk kadar bir zaman kaybettirmiş. Daha sonrada hava ve deniz  kuvvetlerinin destek atışları ile falezlerin bir kısmı yıkılarak buradaki müttefiklere doğal ve tırmanması kolay doğal bir yol sunmuş. Tırmanan gurup bu bölgeyi ele geçirmiş.

     Başrol oyuncusu John Wayne'nin oynadığı ''The Longest Day'' filmi bu bölgenin işgalini anlatmaktadır.


    6 haziran 1944 yılında sabah 6:30 da müttefiklerin Nazi Almanya'sı kontrolündeki Fransa'nın Normandiya kıyılarına yaptıkları bu çıkarma 5 adet kumsala olmuştur. Kumsalların kod adları Utah, Omaha, Juno, Sword ve Gold olarak belirlenmiş ve harekatın genel kod adı ise ''Overlord'' harekatı olarak karara bağlanmıştır. Point De Hoc bu 5 kumsalın dışında 6. bir çıkarma noktası olup tehlike ve zorluk bakımından diğerlerinden farklı imiş.










  Şimdi bu kısma doğru ilerliyoruz. Hava inanılmaz rüzgarlı ve serin bir de ışık var ben de tam ajanlar gibi oldum kara gözlükler siyah basic millet dönüp bana bakmaya başladı. Kendimi tanınmak istemeyen bir ünlü gibi hissetim.....Herkes bakınca güneş gözlüğümü çıkardım....


   Çanakkale şehitlikleri gibi bir yer....Her yerde atılan bombaların bıraktıkları çukurlar , mevziler, harap olmuş karargahlar var.




  En ucuna doğru gidiyoruz. Olayların gerçekleştiği ilk yer. Buradaki falezin üzerine bir de anıt dikmişler.






   Burası gözlem ve komut sığınağı, üstüne bir seyir balkonu yapmışlar buraya çıkabiliyorsunuz ayrıca sığınağın içine de girebiliyorsunuz.











    Bu anıtın tam aşağısında bulunan kıyıdan askerler yukarı çıkmaya çalışmışlar.
























   Artık buradan ayrılıyoruz, parka indik ve arabayı aldık.......İlginç bir deneyimdi, daha önceden Çanakkale şehitliklerini de gezdiğim için aynı duyguları başka bir toprakta ve farklı bir savaşta yaşadım. Savaş kötü binlerce masum insan ölüyor ve arkada bıraktıkları da cabası ne için güç için, para için, ruh sağlığı bozuk bir adamın insanlığa yaptıkları.....                  Amerikalı askerler Fransa'nın Nazi Almanya'sından kurtulmasında rol oynayan müttefiklerden biri, peki savaş bittikten sonra Dresden'i bombalayarak binlerce insanın ölümüne sebep olmaları....Hiroşima'ya bomba atmaları...........?

    Şimdiki durağımız çok merak ettiğim Le Mont Saint Micheal. Buradaki enterasan olan şey gel git olaylarına tanık olmanız ama biz saati tutturamayabiliriz. Saatleri ayarlamak çok önemli bunun içi insanlar bu adada sahillerde sabahlıyorlarmış. Ama pek yetişemeyeceğiz sanırım. Buraya gelmeden önce bazı zamanlarda su inanılmaz yükseliyor ve kasaba ada halini alıyormuş.....Neyse yola çıktık bakalım ne bekliyor bizi.
    Zaten kasabayı uzaktan görünce çok heyecanlandık ve yanlış yere park ettik ve yürümeye başladık...İnanın epey de bir yürüdük ama etrafta in yok cin yok Bu işte bir gariplik var değip geri döndük maalesef burada bir yarım saat kaybettik. Ama çok yaklaşmıştık.
    

Kimsenin olmadığı yerden adaya ulaşmaya çalışmamız .


    Neyse arabayı aldık, kasabaya gidecek otobüslerin park ettiği alana geldik, arabayı park ettik ve buradan kasabaya giden otobüsler bindik. Köprüden yürüyerek kasabaya doğru gittik. Bu köprünün üstü bazen gelgitten suyla doluyor. O zaman kasaba ada halini alıyor. İnanılmaz bir doğa olayı.

https://www.youtube.com/watch?v=-rhtVj0gJMU, videoyu seyredebilirsiniz. 
Ayrıca http://www.abbaye-mont-saint-michel.fr/ resmi sitesinde inceleme yapabilirsiniz,




 Size yukarıdan alınmış 3 fotoğrafla gelgitlerin yaşanması esnasında Le Mont Saint Micheal durumunu göstermek istedim.




   Biz ada oluşmamış haline gidiyoruz. Çünkü doğa böyle istiyor. Buradan küçük kasabayı ve tepesindeki manastırı görebiliyorsunuz.   

   Mont Saint -Michel Fransa'da Aşağı Normandiya planlama bölgesine bağlı Manche ilinde kayalık adacık ve ibadet yeri. Normandiya kıyısı açıklarında Rennes'in kuzeyine bulunan koyla aynı adı taşır. Çevre uzunluğu yaklaşık 900 metreyi bulan, daire biçimli ve granit oluşumlu Saint-Michel 88 metre yüksekliğine ulaşır. Geniş bir kıyı ile çevrilidir. Denizin çok yükseldiği zamanlarda ada görünümünü alır. Adacığın tepesindeki eski manastır çok uzaktan da görünebilir. Önceleri Mont Tombe olarak anılan adacık daha sonra Mont Saint -Michel adını aldı ve kısa sürede bir hac merkezi durumuna geldi.(Vikipedi)




   Olağanüstü bir yer. Bir yandan Med-cezir bir yanda ortaçağ köyü ve kayalıkların üzerine kurulmuş bir manastır. Mont -Saint Michel bin yıldan beri manastırı ile hac görevini görüyor. 1979 yılından beri Unesco Dünya mirasları listesinde olan Mont-Saint Michel Normandiya'nın simgesi ve Bretanya sınırındadır.


    Kaleye yaklaştıkça kayaların üzerindeki bu ortaçağ kasabası çok enteresan görünüyor. Akşam üstü 5 civarında olmamıza rağmen turist kaynıyor her yer. Zaten yıllık turist sayısı Eyfelin ziyaretçisi kadarmış.
    

   Hikaye şöyle; 8 yy da Keltlerin ölülerini gömdüğü ormanlık basit bir adacık iken Saint Michel (Başmelek Aziz Mikail) 708 yılında Avranches Psikoposu Aubert'in birbiri ardına gördüğü 3 rüyaya görünerek yalnız sular alçaldığında ulaşılabilen bu kayaya bir kilise inşa edilmesini ister. Bu rüya üzerine Aubert bu kayaya çıkar ve ufak bir mağara yapar. 1 yıl sonrada bir kaç kişiyi alabilecek bir mağara daha yapar ve ibadet merkezi haline getirir. 10.yy Normandiya Dükü I. Richard adada bir Benedikten manastır inşa ediyor. Böylelikle ada manastır kasabası haline geliyor. İlk yapılan ibadethanenin üzerine papazlar, 11. yy da başladıkları Roman tarzı manastır kilisesinin yer altı mezarı olan Notre-Dame-sous-Terre kilisesini yaptılar. Manastır dikkat çekmeye başlayınca Fransız Monarşisi de stratejik konumuyla dolayısıyla bu manastırla daha çok ilgilenmeye başladı. Sonunda La Merveille olarak adlandırılan neo-Gotik üsluplu manastır binaları eklendi. Gotik üç katlı manastırın en tepesinde keşişlerin inzivaya çekildiği mermer işçiliği ile yapılmış hücreler, yemekhaneler ve manastır kilisesi yer alıyormuş. 2. kat başrahip ve şövalye ile soylu konuklar için ayrılmış. Alt katta yardım bölümünde kötü durumdaki hacıların durumlarına derman bulunan yerler varmış.



   Eşim gelgit zamanlarının öğrenmek için gittiğinde bende okyanusun kenarında denize bakarak doğanın mucizesini düşünüyordum.. Bir anda kara bir anda deniz suları altında olmak. Müthiş bir duygu.......bir ada hayal edin manastır, kale, yalnız bir köy ve denizin ortasında mı değil mi belli değil.....İşte Mont -Saint Michel


   
    Önce bilgi almak için kasabadan içeri girdik. Gel-git saatlerini veriyorlar ama gelgit saatini kaçırmışız. Sular çekilmeye başlamış. Bari onu takip edelim dedik ve çok çekilme olduğu için çok zevk vermedi açıkçası. Ama buraya tekrar gelip bu doğa olayını dolu dolu yaşamak isterim.
    Kasabayı keşfe çıktık. Oldukça fazla merdiven kullanacağız. Manastıra çıkmayı düşünmüyoruz. Bizim için geç olmuştu. Ama tekrar gelirsem ki umarım gelirim o zaman gelip gezeceğim ve gerçek bir med-cezir olayı yaşamak istiyorum.
   Bu arada günde 4 kez gel-git oluyor bunların yükseklikleri zamanları hepsi internette var. Bunları dikkate alarak gelin. Bir de kış ayalarında burası çok soğuk oluyormuş gerçi şimdi bile serin çok esiyor....Nede olsa Okyanusta bir ada. 




    Fransız devrimi sırasında Saint Michel bir süre hapishane olarak kullanılmış. Victor Hugo'nun da içinde yer aldığı protesto kampanyası sonucunda  tekrar restore edilmiş, yenilenmiş ve kiliseye bir de kule eklenerek 1874 yılından itibaren halka açılmıştır.




 Küçük kasabaya ,köye girdik.
   O kadar çok ortaçağ kasabası gezdiğimiz için olsa gerek çok anlamlı gezdiğimi sanmıyorum. Artık sanki o çağlarda zaten yaşıyorum da buraları artık bana bir şey ifade etmiyor gibi. O yüzden çok içime sindiremeden gezdim. Unutup bir ara tekrar tek burayı gezmek için kesin gelinmeli diye düşünüyorum.




   Kasabaya Porte du Roi (Kral kapısı) dan giriyoruz. Duvarda büyük ahşap bir panoda ''Les Grandes Marees'' yazıyor. Burada denizin yükselme saatlerini bildiriyor. Deniz yükselirse kasaba da mahsur kalabilirsiniz, o anda kumsalda dolaşıyor olabilirsiniz diye uyarıda bulunuyor.







 
   Dar sokaklarda sağlı sollu zaman zaman birbirine kemerlerle bağlı evler, taş yapılar, hediyelik eşya dükkanları, merdivenler görüyorsunuz. Burada yaz kış 30-50 kişi yaşadığı söyleniyor. Bunun yarısı da rahip zaten. Bu kadar az kişi yaşarken adayı günde yaklaşık 8-9 bin kişi ziyaret ediyor ve bu yaz sezonu dahada artıyor.



































   Manastıra çıkan merdivenler. Manastıra giriş kasabaya giriş gibi ücretsiz. Buralarda sadece otopark ücreti ödüyorsunuz.
















  Daracık merdivenlerle bu bahçeye çıkıyorsunuz. Oldukça yükseğe çıktık birde manastıra çıktığınızı düşünün.








Artık daha fazla çıkamıyacağımızı anlayarak okyanusun kenarına gitmeye karar verdik...




     Kendimize bir yer belirleyerek denizin ne kadar çekildiğini gözlemler yaparak deneyler yaptık.




    Mont Saint Michel 1 ocak,1 mayıs ve 25 aralık günleri dışında yazın 09:00-19:00, kışın 09:30-18:30 arasında açık, denizin bazı günler çok yükseldiği zamanlarda da kapalı.Yukarıda verdiğim site adresinden her şeyi bulabilirsiniz.





    Bir hatıra fotoğrafı selfiledik ve bu olağanüstü yerden ayrıldık






   







Birde burada çekilmiş bir film var. ''To The Wonder'' Filmini izlerseniz bu bölgeyi yakından izleyebilirsiniz. Tabi gelip görmek başka bir olay.




   İnsanı düşündüren bu yeri çok huzurlu mutlu ve garip bir şekilde terk ettik.
   Aslında epey geç oldu ama ben bu sahillerde Saint Malo diye bir kasaba var orayı çok merak ediyorum. Bir kitap vardı ''Ben 44 yaşımdayım, oğlum 53''.  Konusunda kadın geçmişini aramak için bu şehre geliyor ve öve öve bitiremiyordu. Ben de o zamandan beri merak ediyordum. İstikamet şimdi Saint Malo...

internetten alınan bir fotoğraf
   Saint Malo öyle hayalimde canladırdığım gibi bir yer değil maalesef. Aslında bir yat limanı, limanın içinde surlarla çevrili bir ortaçağ kasabası. 


  Arabayı park ettik ve surların içindeki kasabayı girdik. Öncelikle zengin ve lüks bir şehir. Yat limanı zaten.







   Kasabayı çevreleyen surlar çok kasvetli ve çok düzgün. Ben çok hoşlanmadım. Aslında hava çok kasvetli belki o yüzden ruhum daraldı ama bu surların üzerinde tamamını alacak şekilde yürüyebiliyorsunuz.


     Saint Malo Rance nehrinin ağzında surlarla çevrili bir adada kurulmuş. Şehir 6.yy da adını buraya Hıristiyanlığı yaymaya gelmiş Keşiş Maclou'dan almıştır. 16.yy da ve 19 yy. larda denizcilerin cesaretleri sayesinde güç ve servet kazanmıştır.
     Aslına bakarsanız yorulduk bu korsan şehrini de hakkını vermediğimizi düşünüyorum. Çok gezemediğim içinde sadece genel bilgiler paylaştım sizlerle. Artık kendimize yatacak bir yer bulma vakti geldi.
    Rennes şehrine gitmeye karar verdik. Yol üzerinde Brit Hotel Du Stade Rennes Quest'de kaldık.Çok yorulmuştuk...İlginç bir gün olmuştu.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder