Translate

1 Ağustos 2017 Salı

16. ve 17. gün Bakio- San Juan De Gastelugatxe -Barselona

16/Temmuz/ 2015
   
    Harika bir sabaha kalktık. Sis dağılmış serin bir hava vardı, kahvaltıdan sonra etrafı gezelim dedik. Geldiğimiz yer bir çiftlik evi buraya geldiğimizde göremediğimiz yolları inerken göreceğiz bakalım gece gece neler yapmışız....















  Bugünkü planımız Gastelugatxe adasındaki manastırı ziyaret etmek. Bu manastırın özelliği denizin üzerinde bulunan merdivenlerle gitmek. Çok heyecanlı olacak.


  Geldiğimizde manastıra giriş yolu açıktı. Bazen kapalı olduğunu okumuştum. Sanırım bazen heyelanlar kaymalar falan oluyor.



    San Juan de Gaztelugatxe Biscay Körfezi kıyılarının hemen kıyısında bulunan bir ada. Adanın koni biçimde olması ve en tepesinde Vaftizci Yahya'ya ithaf edilen küçük bir kilise bulunmaktadır. İspatlanmamış olmasına rağmen Vaftizci Yahya'nın adaya ayak bastığı söylenir.


  San Juan de Gaztelugatxe anakaraya 241 basmaktan oluşan bir taş köprüyle bağlanır. Zaten bu deniz üstündeki merdivenler olaya çok büyük bir gösteriş katıyor. Merdivenler dar bir şekilde ilerliyor. Yukarıda dediğimiz gibi bir kilise var. Söylentiye göre tepeye çıktığınızda çan 3 kere çalınca bir dilek tutarsan dilek gerçekleşiyormuş.







    Merdivenlere gittikçe yaklaşıyoruz.



























  Adanın tepesindeki kilise yüzyıllar boyunca bir kaç kez tekrar inşa edilmiş. İlk kez 9. yüzyılda inşa edildiği söyleniyor. 10. yy da 1053 yılında Biscay lordu Inigo Lopez tarafından Huesca'daki Jaca yakınlarında bulunan San Juan De la Pena manastırına bağışlanıyor.
  Bundan sonra Biscay lordları kiliseyi stratejik bir konuma sahip olduğu için savunma amaçlı kullanmışlar. Biscay Lordu Juan Nunez de Lara'nn 1334 de Biscay'dan gelen 7 şövalye ile Kastilya Kralı XI. Alfonso'ya karşı savaşmışlar ve Alfonso San Juan De Gastelugatxe'de yenilerek geri çekilmiştir. 12. yy da manastır haline gelen kiliseyi 200 yıl sonra rahipler terk etmiş. 
  1593 yılında Sir Francis Drake ve korsanları tarafından San Juan De Gastelugatxe saldırılmış ve burada buldukları her şeyi yağmalamışlar, uçurumdan atarak buradakileri öldürmüşlerdir.
  San Juan De Gastelugatxe aynı zamanda İspanyol Engizisyonun'da da küçükte olsa rol oynamış, burada zamanında Akelarre olarak bilinen ''Bask dilinde büyücüler toplantısı'' 13 cadının soruşturmaları gerçekleşmiş, bazıları buradaki mağaralara hapsedilmiştir.
 Kilise zamanla kötüye gitmiş ve 18.yy da 1886 yılında İngiliz birlikleri tarafında saldırıya uğramış, yıkılmış daha sonra yeni baştan inşa edilmiştir. Bu esnada içindeki tarihsel madalyonlar toplar denize atılmıştır.
    İspanyol iç savaşında Cape Machichaco Deniz savaşı da yakınında gerçekleşmiştir.
Bir kaç kez yangın geçiren kilise en son 10 kasım 1978 yılında ateşe verilerek yok edilmiş. 2 yıl sonra 1980 yılında tekrar açılmıştır. Bu bölge, Bakio'daki San Pelayo cemaatine aittir.
    




















   Bu arada ilginç bir olaya da şahit olduk. Denize bir motor geldi. Biz dürbünle takip ettik tabi çok bir şey göremezdik. Uzun bir müddet orada kaldıktan sonra denize bir kadın çelenk bıraktı ve ayrıldılar. Sonradan olayı araştırsak da türlü bulamadık ne olduğunu.


     

Eşim meraklı gözlerle olayı takip ediyor.




Zaman zaman merdivenler sanki gökyüzüne çıkıyor gibi bir his bırakıyor insana....




















Manzara fotoğraflandıkça fotoğraflanmak istiyor. Tek kelime ile büyüleyici....





Ve sonunda en tepeye ulaştık. Şu anda deniz seviyesinden 80 metre yukarıdayız.






   En tepede orjinal olmayan kiliseyi gördük. 360 derece dönerek tüm manzarayı içinize çekiyorsunuz. Dediğim gibi yaşamak lazım. Harika bir duygu....






Artık geri dönüş vakti geldi. Rahatça merdivenlerden eğlenerek indik.





                          













    Ayaklarıma kara sular indi. Ama sonunda otoparka ulaştık. Yanımızdaki sandviçleri çıkardık karnımızı doyurduk yola koyulduk. 
 Yolumuz çok uzun. Buradan direk Barseleno'ya gidiyoruz.



  Çok uzun bir yol kat ettik. Bilboa Barselona arasındaki otobanda in yok cin yok. Bunlar bağları iyice kesmiş sanırım. Bu arada güzergah şöyle.


  Akşam yol üzerinde Torrefarrera'da kalacağız. Sabah kakıp Barselona'ya gitmeyi düşünüyoruz. Hotel ıbis Styles Lleida Terefarrera otelinde kaldık. 2 yıldızlı olmasına rağmen çok temiz ve moderndi. Zaten Ibis oteller zincirinin belirli bir kalite standardı var onun altına düşmüyor.


17/Temmuz/ 2015

   Sabah kalktık kahvaltı yaptık ve yola koyulduk. Saat 11:00 civarında Barceolona'ya girdik. Bookingden ayırdığımız otele yerleştik. Şehrin içinde Otel Acta CITY47 otelinde rezervasyon yaptırmıştık. Güzel temiz ve modern bir otel.


     
                                               Hemen hazırlandık ve metroya giderek şehir merkezine indik bugün Barcelona gezilecek tüm gün.    Metrodan iner inmez Park Guill'e doğru yürümeye başladık.


    Park Guell Barselona'nın en önemli parklarından biridir. Mimar Antonio Gauidi tarafından 1900 - 1914 yılları arasında Guell ailesinin soyluluk göstergesi olarak yapılmıştır. 
   Yazımda Barselona'yı Barselona yapan Mimar Antonio Gaudini'nin adını çokça duyacaksınız. Çünkü inanılmaz mimari eserler bırakarak bu şehrin turistik bir yer olmasını sağlamıştır.



    Park 1923 yılında halka açılmış giriş ücreti 5,5 euro dur. Biz içeri girmedik zaten dışarıdan hemen hemen Gaudi'nin eserlerine öyle yada böyle tanık oluyorsunuz. Ama girmek isteyenlere bilgileri de yazacağım.

  
   Park 1984 yılında Unesco dünya mirasları listesine girmiş.1910 yılında Eusebio Güell adlı bir sanayici şehrin içinde bir site yapılması için mimar Antonio Gauidi'yi görevlendirmiş. Park Guell'de ortak bahçeleri olan 60 evden oluşan bir site projesi istese de bunlardan sadece ikisi bitirilebilmiş. Yarısı tamamlanan projenin iptalinden sonra bahçeler 1922 yılında halkın kullanımına açılmış. Bizim Türk mütahitlerine verselerdi evleri 1 senede teslim ederlerdi.


   Farklı mimarisiyle kendini gösteren bu parkta trencadis seramikleri yani seramiklerin parçalanıp daha sonradan mozaik dokular oluşturacak şekilde tekrar bir araya getirilmesi ile oluşan tasarımlar, yılan tarzı bir bank, gotik tarzı kemerler ve niceleri bulunuyormuş. Girerseniz görürsünüz.


Bir pazar yeri olarak tasarlanan sütunlu Sala Hipostila tam arka tarafımda görünüyor.


 Parkta bir de Gaudi'nin yaşadığı ev bulunuyormuş. Museu Gaudi'de 1906-1925 yılları arasında yaşamış.

   
   Buradan yürüyerek 20 dakikalık bir mesafede olan Gaudi'nin eserinden Casa Vinces'e gidiyoruz. Cep telefonuna map me indirdik oraya gideceğimiz yerleri işaretledik böylelikle yürüyüş yolumuzu belirliyoruz.. Zaman zaman yollar uzayabiliyor. Ama şehrin tadı böyle sokakları gezerek çıkıyor.



    Casa Vicend şehrin Carer de les Carolines 24' de Gracia semtinde bulunuyor. Antoni Gaudi tarafından Art Nouveau (zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı kıvrımların ve bitkisel desenlerin kullanıldığı bir sanat akımı) tarzında tasarlanan ev olma özelliğini taşıyor. 



   Casa Vicens, Katalan mimarisi tarihinde Gaudi'nin yeni bir şeyler denediği kariyerinin başlangıcı olduğu bir eserdir.



    Casa Vicens, 1877 yılında Barselona'da yaşayan tuğla ve fayans fabrikasının sahibi Manuel Vicens'i Montaner tarafından alınır ve proje için Gaudi'yi görevlendirir. Manuel 1895 yılında ölür ve ev 1925 de Joan Sierra de Martinez tarafından geliştirilir.


   Casa Vicens Gaudi tarafından tasarlanırken Hispano-Arapça esinlenmesini karıştırarak oryantalist bir stil kullandığı gözlemleniyor. Bu dönemin tarzıyla tamamen kopmuş bir mimari tarzı. Çok cesurca .....Bu ev sadece Gaudi'nin çağın gelişimini değil mimarlık alanındaki ilk büyük işi olmasıyla kalmıyor aynı zamanda Katalan modern mimarisinin başlangıcı oluyor.


  
    2014 yılında Mora Banc tarafından satın alınan yapı 2017 yılının sonbaharında müze olarak açılacaktır. Ama şu an sahipli bir ev.


    Casa Vicens 1993 yılında Barselona şehri tarafında tarihi anıt statüsüne getirildi ve 2005 yılında Gaudi'nin diğer altı eseriyle birlikte Unesco Dünya Mirasları listesine girdi.

   Buradan ayrılarak 15 dk ileride Passeing de Garcia Bulvarında bulunan Gaudi'nin bir başka Unesco Dünya Mirasları listesine girmiş eserine daha doğrusu binasını görmeye gidiyoruz. Casa Mila (La Pedrera)

   Bu arada Passeig de Gracia caddesi oldukça lüks bir cadde. Alışverişin cenneti aynı zamanda. İspanya'daki tüm highstreet fasion markaları bu caddede bulabilirsiniz.


  Casa Mila Gaudi'nin Barselona'da yaptığı en ünlü ikinci binasıdır.1906-1970 yılları arasında sanata meraklı politikacı Pere Mila için yapılmıştır. Casamila 'da iki tane avlu bulunmakta ve 100 metrekareden fazla bir alan kaplamaktadır. Bina her yerden güneş ışığı aldığı gibi tamamen doğal taşlarla inşa edilmiştir. Bu yüzden herhangi bir renk ve tasarım içermez.


   Bina şehrin tam köşesinde dalgalı bir biçimde durmaktadır. Yapıldığı ilk yıllar bazı çevrelerce eleştirilmiş ve alay konusu olmuş. Şimdi yaşasalar utanırlardı herhalde Gaudi olmasa Barselona sıradan bir şehir olurmuş diye düşünüyorum. Şehrin bu mimara çok şükretmesi lazım. Bize de bir Gaudi gelse ne güzel olurmuş.


   Tartışmalı Casa Mila Barselona'lılar tarafından La Pedrera (Taş Ocağı) adının almış. Uzun yıllar ilgisiz kaldıktan sonra 1984 yılında Uneco Dünya Mirasları Sit alanı ilan edili nce yapı şehrin en değerli yapısı olmuş. Komik bu Barselona'lılar... 1996 yılında restore edilerek eski haline kavuşmuştur.
   Çatısı çok dikkat çekici. Burada bulunan bacalar oldukça ilginç, içini gezebilirsiniz ama ücretli.



Şimdi de El camp d'en grossot i garcia nova'dan geçerek ilerliyoruz.




     Sırada Sagrada Familia var. Yani Kutsal Aile Kilisesi....Yine Gaudi tarafından 1882 yılında yapımına başlanmış fakat ölümü sonrası yarım kalmış ünlü katedral.



    Küçük bir parktan ilerleyerek katedrale varıyoruz. Birden katedral görünüyor. İnanılmaz bir şaheser...Görür görmez dilimiz damağımız kuruyor. Tek kelime ile muhteşem.





    Halk arasında bitmeyen kilise olarak ta bilinen Sagrada Familia Gaudi'nin karmaşık mimarisine rağmen halen yapımına devam edilmektedir. Asıl bitmemesini sebebi halkın sembolik yardımlarla yapımına devam ediliyor olmasıdır.
   Bu yapıtın bitiminin 2026 yılını bulması öngörülüyor. İçinde ve dışında inşaat devam ediyor. Biz içine girmedik Zaten çok kalabalıktı. Ama 12 euro vererek içini de gezebilirsiniz. Ayrıca 15 euro kombine biletle hem Sagrada Familia 'yı hemde Park Guell'i gezebilirsiniz.





    


    3 cephesi olan Sagrada Familia kilisesinin Şehvet cephesi diye tabir edilen cephenin önündeyiz. Bu cephe İsa'nın acısını, insanoğlunun günahkarlığını tasvir eden heykellerle süslenmiş. Bu heykeller daha sonradan yapılmışlar.












   Görünen kolonlar tamamen kolon tarzından uzak yapılmış. Temelleri ağaç diplerine benzeyen ve organik bir havası olan bu kolonlar tıpkı gerilmiş bir örümcek ağına benziyor. Geometriksel, düzlemsellik ve organikte hareket duygusunu veren ilginç bir sentezle karşı karşıyasınız.


   Kilise Geometrinin katolik geleneklerinde önemli olan şeyleri tasvir eden bir yöntem olduğunu savunuyordu. Gaudi kendisinin boşlukta çevirip kıvırdığı örgü kavramının aslında yatay dikey ve ikisini birleştiren kesişim noktası olmak üzere üç elementten oluştuğunu ve yatay olanın Allah'ı dikey olanın İsa'yı ve kesişimin de kutsal ruhu temsil ettiği söyler. Aynı gotik tarzında olduğu gibi Gaudi'de kiliseye girerken sanki cennete giriyormuş hissi vermeye çalışmış.

     1882 yılında yapının ilk mimarlarında olan Francisco de Paula del Villar ile kiliseye destekçileri arasında zamanla anlaşmazlık çıkmış ve 1883 yılında Gaudi projeye dahil olmuştur. 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu da kilise yarım kalmıştır.
    Kendisini ölümüne kadar bu bazikilayı yapmayan vakfeden bu mimar 43 yıl süren çalışmasın da  ne zaman biter sorularına ''iş verenim acele etmiyor'' yanıtını vermiştir.

1915 yılında Sagrada Familia yapım aşaması



   

























   Bugün kentin tam ortasında yükselen bu muazzam proje bugün 132. yılında ve halen yarısı bitmiş durumda.


       Gaudi'nin trajik ölümünden sonra inşaat duraklamaya başlar. İç savaşın çıkması, 2. dünya savaşı inşaatın devam etmesini engeller. Üstelik Gaudi'nin orjinal çizimleri ve modelleri çok hasar görür. Gaudi'nin karışık mimarisi yapım sürecini zorlaştıran nedenlerden olmuştur.


    Yaşamının en büyük hayali olan bu eser de Gauidi, doğumu ölümü ve Hz. İsa'nın yeniden canlanışını temsil eden taştan bir İncil, 12 havariyi, dört Evanjeliği, Hz Meryem ve Hz. İsa'yı temsil eden 18 mozaik kubbe ve kule tasarlamıştır. Öldüğünde bu tasarladıklarından yalnızca mezar, mahzen, yarım kubbe, doğuş cephesinin büyük bir kısmı ve sadece 4 kule tamamlanmıştır.




   Sagrada Familia 1936 yılında İspanyol iç savaşından çok etkilenmiş. Yaklaşık 20 yıl kadar inşaatı durdurulmuş. Bununla beraber Gaudi'nin atölyesi ve Sagrada Familia'nın kriptası , milliyetçilerin yanında olduğu sebebiyle Devrimciler tarafından katolik kilisesi hedef alınmış ve yakılmıştır. Yok edilenler arasında binanın geri kalan planları da bulunuyormuş.
   2. dünya savaşında sonra çalışmalara devam edilen kilisenin 1952 yılında birde sevgi cephesi eklenerek 100 metre den daha uzun 4 kule oluşturulmuştur.











 
   Buradan yürüyerek La Ramba caddesine çıkıyoruz. Bu cadde Barselona'nın en önemli caddelerinden biridir. Barselona'nın en önemli kesişim noktasıdır. Caddenin bir ucu Plaça De Catalunya Meydanına diğer ucu ise diğer önemli nokta Colomb Heykeli ve PortVell Limanına bakmakta.







  
   Rengarenk dükkanların, kafelerin, alışveriş dükkanların olduğu capcanlı bir cadde. Biz caddenin biraz ilerisinden sola döneceğiz ve el gotic bölgesine gideceğiz. Bu arada bir de dondurma aldık, afiyetle yerken İlyas yerde 50 euro buldu.....Yuppiiiiii.
    Sırada Barselona Katedrali bulunmakta...



Katedrali ''Catedral de La Santa Crez y Santa Eulalia'' Barcelona'nın Barri Gotic olarak bilinene
eski yerleşim birimi içindedir.   
 


Barselona katedrali inancı nedeniyle 4.yy da Romalılar tarafında St Eulalia'ya adanmış ve Katalan gotik mimarisinin en iyi yapılarında biridir. Aziz Eulalia'nın mezarı da katedralin içinde yer alıyormuş. 
Barselona'nın en önemli dini yapılardan biri olan katedral Gotik tarzında yapılmış. Tam olarak 1298 yılında II. Jaume'nin emriyle yapımına başlanan katedralin büyük bir kısmı 14.yy da tamamlanmıştır. 20. yy başında ana sivri kule de eklenerek inşaası bitmiştir.  Bu sıcak ta İspanyollar siesta yapıyor tabi, çalışacak çok az vakit kalıyor o yüzden bir yapıyı bitirmek yüzyıllar sürüyor........
Katedrale girmek ücretsiz ama çok kalabalık olduğu için biz tercih etmedik. 


Katedral iç ve dış tasarımı ile mimari bir şaheser. Bu bölgede Plaça de Sant Jume denen meydanda ortaçağdan kalma Katalonya Parlemonto Binası (Palu de la Generalitat) ile Barselona belediye sarayı(Casa de la Ciutat ) bulunmakta. 

   Plaça de Sant Jaume, Barri Gotic mahallesinde çok önemli bir meydan, şimdi bulunduğumuz bu meydanda Katalonya Parlemento Binası ile Barselona Belediye sarayı karşı karşıya duruyor.


   Katalonya Parlemento binası 1403 yılından bu yana Katalan Hükümeti'nin merkezidir. Ön cephede girişin üzerinde Katalonya'nın koruyucu azizi Aziz Jordi ile ejderha heykeli yer almaktadır.

Palau de la Generalitat

 Tam karşımızda Barselona Belediye binası var. Bu arada bir nikaha şahit olduk ben de kapıda bekleyen uzuuuuuuuuuuuun limuzini kaçırmadım. Fotoğraf üstüne fotoğraf....

Casa de la Ciuta


  Barselona Belediye binasında 1249 yılında şehir halkına meclis üyelerine seçme hakkı tanıyan I. Jamie ile 1500 yıllarında saray halkına vergi bağlayan Joan Fiverller'in heykelleri bulunmakta.

I. Jamie
Joan Fiverller





   Şu anda Barri Gotik' e yani Barselona'nın en eski yerleşkesine geldik. Gotik mahallenin tarihinin başlangıç noktası. Tarihi Romanın en erken dönemine ve ortaçağ dönemlerine kadar uzuyor. 

    Bu bölge Barselona'nın hem turistik hem de en önemli cazibe merkezlerinden. Bölge 14.yy ve 15. yy da altın çağının yaşamış ve o zamandan kalma ortaçağ mimarisi halen özelliklerini koruyarak günümüze kadar gelmiştir.


   Mahalle gerçekten çok güzel dar sokakları, oyuncak dükkanları, evleri, restorantları ve
cafeler insana görsel bir zevk sunuyor.






















Artık buradan çıkarak limana iniyoruz. Sahil şeridinde insanlar denize girebiliyor. 




Uzaktan Kristof Kolomb heykeli görünüyor. Birazdan orada olacağız.



    Pot Vell limanı çok ferah serin ve çok güzel bir liman. Burada yemek yiyebilir, alışveriş yapabilir, meşhur Akvaryum gezilebilir........
   Biz sahile yaklaşan vapurun kıyı ile nasıl bir bağlantı kuracağını gözlemlemek istedik.




   Limanda martıları seyrettik fakat simit yiyemedik ve martılara veremedik, çünkü burası İstanbul değil....








Şimdi de ünlü Kristof Kolomb heykelinin yanındayız.

internetten alınan bir fotoğraf


   Kristof Kolomb heykeli Barselona'nın en turistik caddesi olan La Rambla'nın sonunda. Şu anda bulunduğumuz Port Vell limanının üzerinde yer alıyor.


    1988 yılında Barselona'da gerçekleştirilen Uluslararası Barselona Fuarına özel olarak yaptırılan heykel 60 metre uzunluğundadır. Colombus Monument olarak bilinen heykeli Kristof Kolomb'un Amerika yolculuğundan döndüğünde ilk varış noktası olan şu anki konuma yaptırılmıştır. 









     Tekrar La Rambla caddesine giriyoruz. Burada biraz daha vakit geçirip bir şeyler yedikten sonra otele yürüyerek döneceğiz.
    Cadde çok eğlenceli canlı performans gösteren büyücü kılığındaki heykeller sizi oldukça eğlendiriyor.





  Tapas yiyelim dedik ama eşim tanımadığı şeyleri maalesef yiyemiyor. Biz de bildiğimiz Mc Donalds'a girdik....Karnımızı doyurduk epey acıkmıştık otele de yürüyeceğiz daha epey de bir yolumuz var.
  Otele girdiğimizde ben bitmiştim daha dinlenip akşam çıkacağız. Bu sefer güzergah Montijuic'in sihirli çeşmesi.........Biraz dinlendik kendimize geldik. Akşam 21:00 de  otelden çıktık. Yarım saatte bu bölgeye geldik. Size yürüyüş güzergahını ve gündüz gittiğimiz la Rampa caddesi ile arasındaki bağlantıyı aşağıdaki haritada gösteriyorum



     Plaça de Espanya göbeğine geldik buradan biraz ileride sihirli, ışıklı su gösterisi 
başlamış.Nasıl kalabalık anlatamam panayır gibi. Aralara sızarak gösteriyi fotoğrafladık, 
çektik. Kenardan yavaş yavaş ilerleyerek 360 derece döndük. Zaman zaman 
ıslandık, oldukça eğlendik.



    La Font Magica Katalan Ulusal Müzesinin ön cephesine bakan oldukça büyük bir çeşme. Önden ve arkadan fotoğraflarını internetten aldım.



    La Mont Magica, 1929 yılında dünyada nadir olan bir tasarımla ve yaratıcılıkla yapılmış ışık ses ve su gösterisidir. İlk gösterisini Dünya Ticaret Fuarı'nın açılışı olan 19 Mayıs 1929 yılında gerçekleştirmiştir. 


   Tasarımcısı Carles Buigas 1 yıldan kısa bir sürede 3000 işçi ile La Mont Magica'yı tamamlamıştır. İyi ki tasarımı Gaudi'ye verilmedi...... 


    Muazzam güzellikteki bu su akrobasisi gerek renk, gerek ses ve hareket, gerekse de ışıkla birlikte çok etkileyici. Şimdi gösteri esnasında aldığım fotoğraflarla sizi baş başa bırakıyorum.





















   Süper bir geceydi artık otele dönme vakti geldi. Bugün neredeyse 30 bin adım attık......
Yorgunluktan bittik ama değdi.






Başımıza yastığa koyar koymaz uyumuşuz..............



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder